Toplumsal konumlanışa baktığımızda temel olarak beş grup çıkıyor karşımıza:
-
- Karşıt olanlar
- Yandaş olanlar
- “Yandaş” gibi gözüküp karşıt olanlar
- “Karşıt” gibi gözüküp yandaşa katkı koyanlar
- “Karşıt” ve “yandaş” olmayıp alternatif sununlar.
İlk iki grup için söyleyecek fazla bir şey yok. Üçüncü seçenekleri olmayan kesimdir. Renkleri, yönleri bellidir ve toplum için tehlike arz etmezler çünkü ne yapacakları, ne yapamayacakları ortadır. Onları topluma anlatmak, tanıtmak, kavratmak kolaydır.
Üçüncü ve dördüncü gruptakiler, toplum için büyük sıkıntılar yaratan kesimlerdir çünkü en güvenilmez olanlardır. Söylemde farklı, pratikte farklı; “tamam” deyip yarı yolda bırakırlar; faydacıdırlar, güçten hoşlanırlar dolayısıyla, statikodan yanadırlar. Onlar bazen solcudurlar ama en kritik süreçlerde solculuk adına sürece katkı koymak yerine “yüce idealler” uğruna yan çizerler. Solculuk ve demokratlık adına toplumu milliyetçi, ırkçı, sağcı adayların peşine takarlar. Sağ iktidarların güçlü olması bir yönüyle de onların bu yanlış politikalarının yüzündendir.
Bazen Alevi’dirler, layiklikten yanadırlar ama bir yandan dedeleri hocalara dönüştürüp Sünnilerle yarış ederler; yetmez, diyanet kaldırılsın denildiğinde “hayır” diyenlerin saflarında yer alırlar.
Bazen sosyal demokrattırlar ama konu Kürtler olunca şoven damarları kabarıp milliyetçilerle kapalı kapılar ardında işbirliği yaparlar, “Anayasaya ters ama” deyip milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına yeşil ışık yakarlar; halkın seçtiği milletvekilleri ve diğer seçilmişler, iktidarın zulmüne uğrarken ses çıkarmamayı ülkenin yararına sayacak bir aymazlığın içine girerler.
Bazen “Yurtta sulh dünyada sulh” sloganına sarılırlar ama ülkenin yararına olmayan askeri müdahalelere yurtseverlik adına onay verirler.
Bazen Atatürkçüdürler ama cumhuriyetin tüm değerleri ayaklar altına alınırken, söylemden öteye gitmeyen tepkisizliğin gölgesinde mırıldamakla yetinirler.
Bazen aydın, sanatçı, edebiyatçı, tarihçi, sosyal bilimcidirler ve çağdaşlığı dillerinden düşürmezler ama çoğu kez, olanı olmaz, olmazı olur gösterenlere yaranmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktan geri kalmazlar.
Son grupta olanlar yani ne “yandaş” ne de “karşıt” olanlar toplumun azınlığını oluştururlar; kitleleri düzen partilerinin peşine takmadıkları, barışı, eşitliği, sosyal ve demokratik devleti savundukları için öncelikle iktidar sonra da sıtatikodan yana olanlar tarafından saldırıya maruz kalanlardır. Her dönemde en büyük bedeli onlar öder ve toplum tümüyle karanlığa teslim olmamışsa onların varlığındandır.
Sonuç: “Karşıt” politikalar her zaman “karşıt” sonuçlara yol açmaz, bazen “karşı” tarafa katkı olarak döner. Bu ülke bunun örneklerini çok yaşadı ve yaşamaya devam ediyor ne yazık ki.
- Anadilde Eğitim Hakkı, Temel İnsan Hakkıdır - 18 Şubat 2020
- İşsiz, Güvencesiz, Geleceksiz Gençler - 8 Şubat 2020
- Yarıştırılmayı Değil Anlaşılmayı Bekleyen Çocuklarımız - 17 Ocak 2020