Türkiye kamuoyu iki gündür birbirinin siyah ve beyaz kadar zıttı iki kadını konuşuyor.
Biri 77 yaşındaki emekli Sayıştay hâkimi Perihan Pulat, diğeri 53 yaşındaki ev kadını Şerife Boz.
Kimdir bu kadınlar?
Perihan Pulat, KHK mağdurlarının işlerini geri almak için yaptığı eylemlerin merkez üssü olan Yüksel Direnişi’nin simgelerinden, aynı zamanda Greenpeace üyesi bir yaşam hakkı aktivisti.
Şerife Boz aslen Gümüşhaneli, birkaç yıl önce taşındıkları İstanbul’da ailesiyle yaşayan, bugüne dek hiçbir mücadelede ismi geçmeyen herhangi bir karaçarşaflı kadın figürü.
Peki ne yapmışlar da bu kadar konuşuluyor bu kadınlar?
Perihan Pulat kendisine Behice Boran’ın “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez,” sözlerini şiar edinerek 77 yıllık yaşamını özgürlük ve adalet mücadelesine adamış, bu uğurda sokakları kendine mesken tutmuş, bedenini nükleere, bütün hak ve hukuksuzluklara karşı siper etmiş; Şerife Boz ise sokakla ilk kez 15 Temmuz sözde darbe girişimi ertesinde galeyana gelmek suretiyle tanışmış.
Perihan Pulat adalet, özgürlük ve eşitlik, Şerife Boz ise kendi ifadesiyle “Cumhurbaşkanının” âşığı.
İkisinin de aşkları için yapamayacakları hiçbir şey yok!
Perihan Pulat sayısız kez polisin orantısız güç kullanımına maruz kalarak ağır şiddet görmüş olmasına ve yaşına rağmen aşkından hiç vazgeçmemiş, Şerife Boz da aşkı uğruna kendisinden bir kahraman Nene Hatun yaratmış.
Nasıl yapmışlar bunları?
Perihan Pulat daha önceki birçok yaşam hakkı ihlali karşısındaki duruşu gibi, son iki yıldır da yaz dememiş kış dememiş Yüksel Caddesi’nde hak hukuk nöbeti tutmuş; dayak yemiş, yılmamış; şiddet gördüğünde, yaşı nedeniyle yorulduğunda kendisi için kaygılanıp “Nasılsın?” diye soranlara, “Bayır turpu gibiyim,” demiş direnmiş.
Şerife Boz, 16 Temmuz günü Anadolu Ajansı Muhabiri Saliha Sultan’ın tesadüfen çektiği ve kamuoyunda büyük sansansyon yaratan bir fotoğrafı hayatının fırsatı bilmiş ve o görüntünün üzerinden muhteşem bir zübüklük destanı kurgulamış. Sanki söz konusu fotoğraf 16 Temmuz’da Taksim’de değil de 15 Temmuz sözde darbe girişimi esnasında çekilmiş, kendisi bir kamyon kadını kasasına atarak vatan kurtarmaya gitmiş gibi lanse etmiş ve o günden bu güne toplamadığı hiçbir maddî-manevî parsa kalmamış.
Önce postmodern Nene Hatun lakabı takılarak 15 Temmuz Kahramanı ilan edilmiş; ardından kendisine gazi maaşı bağlanmış; o maaşı çatır çatır yerken, fotoğraftaki meşhur kamyonu değerinin çok üzerinde bir fiyata satmış; sayısız kereler çeşitli etkinliklerde kahraman sıfatıyla konuşmacı olmuş; ama insanları istismar etmelere doyamamış. Sonunda kendi yalanlarına kendisi de inanmış ve kendisine milletvekilliğini lâyık görerek AKP’den aday adayı olmak için başvuruda bulunacak kadar fütursuzlaşmış. Öyle ki başvuru formunda yer alan ‘mesleğiniz’ bölümüne, “15 Temmuz Kahramanı” yazarak arsızlığa çığır atlatmış. Aman sakın yanlış anlaşılmasın ha; bunların hepsini asla ve kat’a çıkar için değil, “Vatanına ve Cumhurbaşkanına duyduğu büyük aşkı uğruna,” yapmış.
Neden şu anda bu kadar çok konuşuluyorlar?
Perihan Pulat 1 Mayıs mitinginde bu kez polisten o kadar ağır bir şiddet görmüş ki yüzü tanınmayacak hale gelmiş, gözleri görmez olmuş.
Şerif Boz ise türevlerinin kıskançlığına maruz kalmış ve iki yıllık simsarlığı süresince susanlar tarafından en sonunda satılmış. Onun milletvekili adayı olmak istediğini duyunca hasetinden çatlayan birileri, “Hoop, buraya kadar kanka,” demiş, “Dilediğin kadar bizim yozlaşmışlığımızın timsali olabilirsin, istediğin kadar parsayı toplayabilirsin ama vekilimiz olamazsın,” diyerek inanılmaz bir kin ve öfke patlamasıyla kendisine dava açmışlar. Kadının foyası ayyuka çıkınca, düne kadar bütün bu şarlatanlığı gıkını çıkarmadan izleyen foto muhabir de mecburen konuşmak zorunda kalmış ve sorumluluktan yırtmak için sonunda gerçeği gevelemiş.
Peki bu iki kadının hikâyeleri ne anlatıyor bize?
77 yaşındaki Perihan Pulat’ın yaşam hakkı mücadelesine adanmış ömrünün ödülünün işkence, isminin de “VATAN HAİNLİĞİ ve TERÖRİSTLİK”, 53 yaşındaki zübük Şerife Boz’un yukarıdan aşağıya herkesin bile bile göz yumduğu simsarlığının sonucu elde ettiği sıfatların ise “VATANSEVERLİK ve KAHRAMANLIK” olduğu bir ülke, en ince kum tanelerine kadar çürümüştür.
“Fotoğraf gerçek olsaydı, Şerife Boz kahraman sıfatını hak mı ediyor olurdu peki?” diye soracak olursak da, yanıtının toplumun yüzde yetmişinin gözünde “Evet,” olduğunu biliyoruz ne yazık ki ve işin en acısı da bu…
Fetö’yle en ufak bir ilgisi dahi olmayan binlerce muhalifin işsiz, aşsız kalmasına, Perihan Pulat gibi sayısız yaşam hakkı savunucusunun şiddet ve işkence görüp hapislerde çürütülmesine bahane edilen, onlarca insanın umutsuzluktan intihar etmesine yol açan bir kanlı ortaoyununun şuursuz maşaları demokrasi havarisi, vatansever ve kahraman ilan edilirken; ülkesinin insanı, hayvanı, doğası, insanların eşitliği, özgürlüğü ve âdil yaşaması için mücadele eden onurlu insanların vatan haini olarak yaftalandığı bir açık hava tımarhanesidir artık T.C…
Bütün kavramlar ters yüz edilmiş, bütün temel değerlerin içi boşaltılmış, nefret ve cehalet en kıymetli hasletler olmuştur.
Ve bu korkunç fotoğrafın en can yakıcı cümlesi ise, Perihan Pulat’ın bugün yaptığı açıklamadır: “Bu işkence karşısında şu ana kadar hiç tepki vermeyen sol sendika ve partileri esefle kınıyorum.”
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Şuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023