1. Giriş
Dünyanın geçirdiği savaşlar sonucunda gelişim süreci, yeni sosyal ve ekonomik yapıların neden olduğu, ülkeler arasında sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanda karşılıklı işbirliği ve bağımlılığa dayanan küreselleşme ile sonlanmıştır. Küreselleşme, sorunların da küreselleşmesine neden olmaktadır. Bunlardan bir tanesi de güvenliktir. Güvenlik kavramı, günlük yaşamda oldukça fazla yerde ve biçimde kullanılan, adı sıkça duyulan bir kavramdır. Güvenlik kavramı, günümüzde içerik zenginleşmesine uğramıştır ve geniş anlamda kullanılmaktadır. Soğuk Savaş öncesi dönemde daha ziyade dar bir içerikle askeri güvenlik olarak algılanan güvenlik anlayışı, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, daha geniş bir anlam ile içeriklendirilmiş ve bu kapsamda siyasi, sosyal, ekonomik ve çevresel konular da kavram içerisine dâhil edilmiştir. Güvenlik anlayışındaki bu genişlemeye paralel olarak, tehdit ve tehlike kavramları askeri konuların yanı sıra siyasi, sosyal, ekonomik ve çevresel konuları içine alan bir nitelik kazanmış ve pasif yapıdan, aktif bir yapıya geçmiştir.
Güvenlik sözcüğü, dünyanın her köşesinde güven içinde yaşamı anlatmaktadır. İnsanlar çevrelerini güvenlik durumlarıyla birlikte düşünmektedir. Bu nedenle, güvenliğe yönelik tehdit ve tehlikelerin kapsamı genişleyerek, çevresel etkenlerin de göz önüne alınması gerekliliği ortaya çıkmış; ekolojik güvenliği de içine alan çevresel güvenlik kavramı gündeme gelmiştir. Günümüzde, çevre sorunlarının salt bir ülkeye ilişkin yerel bir sorun olmadığı, aksine küresel bir güvenlik sorunu haline geldiği gerçeği anlaşılmış bulunmaktadır. Çevreye ilişkin sorunlar, ülkelerin tek başlarına çözemeyecekleri kadar büyümüş ve neredeyse küresel felaket halini almıştır. Sanayileşme, teknolojideki gelişmeler gibi faktörlerle süregelen hava kirliliği, susuzluk, kuraklık ve ozon tabakasının incelmesi gibi çevresel bozulmalar; küresel ısınma, iklim değişiklikleri ile oluşan depremler, aşırı soğuklar, Tsunami ve seller gibi doğal afetler; kıtlık, işsizlik, terör gibi nedenlerle kırsal göçlerin büyüttüğü kentleşme ve yenilenemez doğal kaynaklar üzerindeki baskı ve tehditlerle ortaya çıkan çevre kirliliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, tehlikeli atık trafiği, çölleşme gibi çevresel güvenliğe karşı tehdit ve riskler güvenli çevre yaklaşımının yaşam kalitesi içinde değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu doğrultuda, küresel felaket haline gelen çevresel sorunların çözümü uluslararası boyutta işbirliği ihtiyacını zorunlu kılmaktadır.
Çevresel değerlerin korunabilmesi için; çevresel değerlerle insanın birbirinden ayrı düşünülmeyen bütünleşik bir yapıya sahip olduğunu görmek gerekir. Bu çalışmada, güvenlik ve çevre arasındaki karşılıklı etkileşim sürecinde güvenliğe hizmet edeceği perspektifler ve ekolojik çevreye yansıma şekli incelenmektedir. Bu bağlamda, çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, güvenlik kavramı tanıtılacaktır. İkinci bölümde, çevre ve güvenlik anlatılacaktır. Üçüncü bölümde, güvenlikte yeni bir boyut oluşturan çevresel güvenlik konusuna değinilmektedir. Son bölüm, sonuç ve değerlendirmeyi içermektedir.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024