ABD’nin göç politikası tarih boyunca ırk temelli kısıtlamalar içermiştir. 1882 tarihli Çinlileri Dışlama Yasası ve 1924 tarihli Göç Yasası, ülkenin “homojenliğini” koruma bahanesiyle beyaz olmayan göçmenlerin girişini sınırlamayı amaçlıyordu. Bu yasalar, açıkça ırkçı politikaların birer yansımasıydı.
1952 ve 1965 yıllarında yapılan reformlarla göç yasaları değiştirildi. Özellikle 1965 Göç ve Vatandaşlık Yasası, kota sistemini ortadan kaldırarak, 1920’lerden bu yana yürürlükte olan ırksal engellerin çoğunu kaldırdı. Ancak göç politikalarına yönelik ırkçı tutumlar farklı biçimlerde varlığını sürdürdü.
Irkçılığın Değişen Yüzü: Şifreli Dil ve Yeni Anlatılar
1960’lardan itibaren açık ırkçılık toplum içinde daha az kabul görmeye başladı. Bu nedenle, göç karşıtı söylemler daha dolaylı hale geldi. Önceden “beyaz Amerika’yı koruma” amacıyla dile getirilen argümanlar, yerini “Amerikan işlerini koruma” ve “suç oranlarını azaltma” gibi gerekçelere bıraktı. 11 Eylül saldırılarının ardından ise “terörle mücadele” bahanesiyle yeni kısıtlamalar getirildi.
Donald Trump’ın başkan seçilmesi ve yeniden seçilmesiyle birlikte, açık ırkçı söylemlerin geri dönüşü gözlemlendi. Beyaz milliyetçiler, demografik değişimden duydukları korkuları daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Ana akım politikacılar ise doğrudan ırkçı ifadeler kullanmaktan kaçınarak, göç karşıtı politikaları “kodlanmış” bir dille savunmaya devam etti.
Suç ve Göçmenlik: Gerçekler ve Mitler
Göçmenlerin suç oranlarının yüksek olduğu iddiası, tarih boyunca sürdürülen bir Amerikan efsanesi olsa da, veriler bu iddiayı desteklememektedir. Araştırmalar, göçmenlerin ABD’de doğan bireylere kıyasla daha düşük suç işleme oranına sahip olduğunu ve daha sık suç mağduru olduklarını göstermektedir.
Göçün suç oranlarını artırdığı iddiası, mantıksal olarak da sorunludur. Eğer nüfusu azaltmanın suç oranlarını düşüreceği düşünülüyorsa, doğum kontrolü ve kürtaj gibi uygulamalar da benzer bir mantıkla savunulabilirdi. Ancak suç oranlarını azaltmanın en etkili yolu, sosyal politikalar ve eğitim programları aracılığıyla suçun temel nedenlerini ele almaktır.
Ekonomik Etkiler: İş Kaybı Gerçekten Göçmenlerden mi Kaynaklanıyor?
Göçmenlerin Amerikalı işçilerin yerini aldığı yönündeki iddialar da çoğu zaman dayanaksızdır. Ekonomik analizler, göçün genellikle ekonomik büyümeye katkı sağladığını göstermektedir. İş kayıplarının ana nedenleri arasında otomasyon, üretimin yurtdışına taşınması ve endüstriyel değişimler yer almaktadır.
Örneğin, kömür madenciliği sektöründe yaşanan istihdam kaybı, göçmen işçiler nedeniyle değil, yenilenebilir enerji ve doğal gazın kömürün yerini alması nedeniyle gerçekleşmiştir. İronik bir şekilde, göçmen karşıtı politikalar ekonomik zarar yaratma potansiyeline sahiptir, çünkü iş gücü eksikliği bazı sektörlerde üretkenliği olumsuz etkileyebilir.
Irkçılık Gizleniyor mu?
Suç ve ekonomiyle ilgili göç karşıtı argümanların gerçeklerle örtüşmediği göz önüne alındığında, bu politikaların arkasındaki temel motivasyon sorgulanmalıdır. Eğer savunucularının elinde geçerli ve doğrulanabilir argümanlar olsaydı, bu argümanları şifreli dile başvurmadan açıkça kullanabilirlerdi.
Bu bağlamda, tarih boyunca göç politikalarının temelinde yer alan ırkçılığın günümüzde farklı kılıflara büründüğünü söylemek yanlış olmaz. Göç politikalarının savunulma biçimi değişse de, altta yatan dinamikler büyük ölçüde aynı kalmaktadır.
- Cam Tavanı Çatlatan ve Erkeklerin Gölgesinde Kalan Kadınlar - 27 Mart 2025
- ntw: Erdoğan’ın İktidarda Kalmak İçin İki Seçeneği Var - 26 Mart 2025
- Aptallığın Doğası: Robert Greene’in Güç ve Cehalet Üzerine Görüşleri - 23 Mart 2025