Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, dün hakkındaki davanın düşürülmesi sonrasında Ağustos ayından bu yana bulunduğu Maltepe Açık Cezaevinden bugün tahliye edildi.
Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, tahliye öncesinde İstanbul Anadolu 4. İnfaz Hakimliğinin Pehlivan hakkında denetimli serbestlik kararı verdiğini ve kararın Maltepe Açık Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiğini bildirmişti.
Pehlivan, hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla açılan dava nedeniyle denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmamış ve Ağustos ayında yeniden cezaevine girmişti. Pehlivan hakkında, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılama sürerken davanın müştekisi, Yargıtay üyesi Ömer Faruk Aydıner, Pehlivan’ın yazısının göreviyle ilgili olmadığını belirterek şikayetini geri çekmişti. Bunun üzerine mahkeme dün davayı düşürme kararı almış, Pehlivan’ın avukatları da denetimli serbestlik talebinde bulunmuştu.
Tepkilere yol açan yargı süreci
Pehlivan, Libya’da görev başında yaşamını yitiren bir MİT görevlisinin cenaze töreniyle ilgili haberde kimlikleri deşifre ettiği gerekçesiyle hakkında 2020’de açılan davada 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmış, cezaevinde 6 ay kaldıktan sonra tahliye edilmişti.
Ancak Pehlivan, hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla açılan dava nedeniyle, Temmuz ayında yürürlüğe giren ve pandemi nedeniyle izinli sayılan hükümlülerin yeniden cezaevine giremeyeceğini öngören yasadan yararlandırılmamış ve denetimli serbestlik talebinin de kabul edilmemesi üzerine Ağustos ayında yeniden cezaevine gönderilmişti.
Adi suçlardan hüküm giyenler yasadan yararlanırken Pehlivan’ın denetimli serbestlikten yararlandırılmaması yoğun tepkilere yol açmıştı.
Bu yazıda, Barış Pehlivan’ın yaşadığı adaletsizlik ve keyfi uygulamalar üzerine bir değerlendirme yapacağız. Pehlivan’ın gazetecilik faaliyetleri nedeniyle maruz kaldığı baskı ve cezalandırma girişimleri, Türkiye’de basın özgürlüğünün durumunu gözler önüne sermektedir. Pehlivan’ın davasının düşürülmesi, onun haklılığını ortaya koymakla birlikte, bu süreçte yaşadığı mağduriyetin telafisi mümkün değildir. Pehlivan’ın özgürlüğüne kavuşması, Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorluğunu ve tehlikesini değiştirmemektedir. Bu nedenle, Pehlivan’ın davasını sadece bir bireysel olay olarak değil, Türkiye’de basın özgürlüğünün savunulması için bir mücadele alanı olarak görmek gerekmektedir.