Etnik Çatışmalar

Türkiye insanında sürekli bir etnik gerilim ruh hali var.  Buna bir de şiddet eylemlerini ekleyince yaşam gerçekten kaosa dönüşüyor.  Toplumsal travma ise cabası.  Aslında yediden yetmişe hepimiz toplumsal ve kişisel travmalarımızla boğuşup kendi cehennemimize durmadan odun taşıyoruz.  Herkes de kendi travmasını önemsiyor sanki karşısındaki çok sağlıklıymış gibi davranıp karşısındakinin acısına duyarsız kalıyor.

Burada, Eric Fromm’un sözleri geliyor hatırıma. “İyi insan, aklından hiç kötülük geçirmeyen saf insan değildir. İyi insan, her şeyin farkında olup iyiliği tercih edendir.”  Bu sözler beynime, ruhuma bomba gibi düşüyor ve ne zaman aklımdan amaaan bana ne geçse “iyi insan olmalısın, okuduklarını anımsa” diyor.

Bunları düşündükçe anladım ki tarife sığmaz barbarlıkların ve şiddet eylemlerinin, toplumsal ve kişisel travmaların geniş grupları yani insanları nasıl esir aldığını görüyorum.

Nasıl ki dünyayı biz ve onlar olarak ayırdılar bizi de öyle ayırıyorlar. Sürekli “biz ve onlar” çıkıyor karşıma. Ben onlardanım. Yani ötekilerden. Nasıl tarafsız kalabilir, önyargılardan uzak durabilirim diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü etnik, ulusal, dini, ideolojik duyarlılıklar gündeme geldiğinde diplomatlar gibi önyargılı davranıp, politik liderler gibi davranmak yerine vicdanımı devreye sokuyorum.

Türkiye bu iklimden kurtulmadığı sürece bizler travmalarımızla yaşamak zorundayız.  Oysa Berlin duvarı gibi sınırlar yıkılmalı, aramızdaki beton parçalar yerle bir edilmeli. “Biz ve onlar” düşüncesi, etnik tartışmalar yerini sadece “biz” almalı, insan almalı. Çünkü biz insanız ve bu dünyaya bir defa geliyoruz.  Bu bir defayı etnik tartışmalar, ötekileştirmeler yerine sevgiyle, barışla yaşamalıyız diye düşünüyorum.

Yeni bir dünya barışı mümkün. Ama geçmişten bugüne geldiğimde görüyorum ki bu mümkün görünmüyor zira ülkemizde Kürtlere karşı ve kendilerince ötekileştirdikleri insanlara karşı şiddet eylemleri hız kesmiyor.

Lakin yine geçmişe baktığımda aklım duruyor. Vamık Volkan kitabını okurken yine dehşete düşüyorum. Örnekleyeyim; “1988’de Sovyet Ermenistan’ındaki büyük depremden sonra, Sovyetler, Ermeniler için kan topladılar. Kan Ermenilerin komşuları olan, Azerbaycanlılardan da alındı, ancak Ermeniler yaralıların sayısı 25.000’den daha fazla olmasına karşın bu kanı kabul etmediler. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki uzun suredir devam eden düşmanlık Sovyet döneminde, Trans-Kafkasya’da olan diğer gerginlikler gibi çoğunlukla bastırılmıştı. Ancak Gorbaçov perestroika ve glasnost’u ilan ettikten sonra Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasında Karabağ otonom bölgesinde savaş çıktı. Burası Azerbaycan içinde 4400 km2’lik bir bölgedir. Nüfusu 188.000’dir ve bunun %88’i Ermenidir.

Deprem olduğu zaman gerginlik o kadar üst düzeydeydi ki Ermeniler Azerbaycan kanını kendi damarları içine almak yerine fiziksel olarak acı çekmeyi ya da ölmeyi kabul ediyorlardı. Azerbaycan kanını almak Ermeni kimliğinin sembolik olarak kirlenmesiydi. Sovyetler “komünist kardeşliği” Ermeniler ve Azerbaycanlıları birarada tutmada neden yeterli olmadığını anlamak istiyorlardı.

Sovyet adamı gerçek anlamda niçin ortaya çıkmamıştı? Sovyet sisteminin Ruslaştırılmasına karşın, etnik gruplar nasıl bu kadar ayrı ve farklı kalmışlardı ki başka bir etnik gruptan kan almayı bile düşünemiyorlardı? Kan neyi temsil ediyordu? Ermenilerin hayat veren kanı reddetmelerinin psikolojik bir açıklaması var mıydı? Eğer öyleyse, etnik çatışmaların psikolojik boyutu mu vardı? Bu tur sorulan yanıtlamak için, Sovyet liderleri psikologlara başvurdu” Hangi toprak insandan kıymetli acaba? Kan gerçekten neyi temsil ediyor da yaşamak uğruna ölümü seçiyorlar. Ülkemizde de bu tür reddedişler Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Ermeni-Türk evliliklerinde kısmi de olsa yaşanıyor.

Düşüncem şu ki kanımız karışsın, evlilikler olsun ki  ortak çocuklar getirelim dünyaya ve bu tür etnik ayrımcılıklar olmasın. Çünkü sevgi her şeye çaredir.

Bunun arkasında da  elbette Ermeni tehciri sırasında tecavüze uğrayan, katledilen Ermeni kadınlarının acısı ve travması var.

Cennet BİLEK
Latest posts by Cennet BİLEK (see all)