Bir ömür boyunca, bana uygun düşen işi yaptım, yani ikinci keman oldum; doğrusu alnımın akıyla, az-çok bu işin üstesinden geldiğime inanıyorum. Ve Marx gibi olağanüstü bir birinci kemana sahip olduğum için mutluyum.
Engels
Friedrich Engels (1820-1895), işçi sınıfının uzun vadeli ve genel çıkarlarının ifadesinden başka bir şey olmayan komünist hareketin iki kurucusundan biriydi. Marx’tan iki yaş küçüktü. İki yıl önce Marx’ın 200. yaşını kutlamıştık, şimdi de onunkini kutluyoruz. Tarihin gördüğü en büyük dâhilerden biri olan Engels, müthiş bir alçakgönüllülükle, kendini hep Marx’ın yardımcısı olarak tanımladı. Bu yüzden geleceğe kalan da bu bakış açısı olmuştur.
İki devrimci düşünür, hem pratik devrim mücadelesinde hem de teorik çalışmalarında devamlı birbirleriyle diyalog içinde olmuş, kâh birlikte yazmış, kâh birbirlerinden esinlenmiş, daima aynı örgüt içinde, barikatların aynı safında mücadele etmişlerdir. İlk ortak yapıtlarını (Kutsal Aile) 1845 yılında yayınlamışlardır. 1848’e kadar iki başka ortak yapıtları daha gün yüzünü görmüştür: İdealist bir dünya görüşünden kopuşlarının ilk büyük teorik ürünü olan Alman İdeolojisi ve en önemli politik metinleri olan Komünist Manifesto.
Bu tarihten sonra da o kadar ortak çalışmışlardır ki, kimi zaman Marx’ın adıyla bilinen çalışmaların aslında Engels’in ürünü olduğu sonradan öğrenilmiştir. Kimi zaman da birinin bir kitabının, ötekinin almış olduğu kapsamlı notlar üzerine inşa edilmiş olduğu açığa çıkmıştır. Marx ile Engels arasında ne “fikri mülkiyet hakları” vardır, ne de bilimsel “aşırmacılık”! Çünkü onlar sadece “fikir arkadaşı” değildir, “silah arkadaşı”dır.
Hem Deniz hem Lenin
Bazıları Marx ile Engels’in “işin teorisini” yaptığını, devrimin ve devrimci örgütlenmenin ise Lenin’in işi olduğunu sanır. Hiçbir şey gerçeğe bu kadar aykırı olamaz. Komünizmin kurucu atalarının, birlikte, tarihin gördüğü en büyük teorisyenler olduğu ortadadır. Ama bu teorik faaliyetin bütün amacı proletarya devrimine ışık tutmasıdır. Yani bu iki dost, devrimci oldukları için düşünür olmuşlardır.
Devrimci faaliyetlerinde en önemli deneyim, 1848-49 Alman devrimi içerisinde olmuştur. Komünist Birlik (Liga) adı altında inşa ettikleri uluslararası örgüt ve bu örgütün benimsediği program olan Komünist Manifesto, Almanya’da Marksizmin ilk devrim sınavının temeli oluyordu. Marx’ın silahı, ellerindeki gazete olan Neue Rheinische Zeitung’du. Onun aracılığıyla devrimi işçi sınıfının hegemonyası altına sokma mücadelesi veriyordu. Engels ise örgütlenme işleriyle ilgileniyor, güney Almanya’da devrim ile karşı-devrim arasında silahlı çatışma patlak verdiğinde elde silah üç muharebeye katılıyordu. Genç Engels, Deniz’lerin atasıydı!
Olgun yaşındaki Engels ise, yine Marx’la birlikte, onlarca yıl boyunca aynen Lenin gibi sabırlı bir proletarya partisi inşası sürecinin mimarı. Alman devrimi Marksizmin devrimde sınanması ise, 1864’te kurulan Birinci Enternasyonal de Marksizmin işçi sınıfı hareketi üzerinde hegemonya kurmasının zorlu sürecini temsil eder. Marx Avrupa ve Kuzey Amerika’da milyonlarca işçinin desteğini alan bu örgütün tartışılmaz önderidir. Engels 1870’te emekli olana kadar Manchester’dedir. Ama oradan bile Enternasyonal’in Akdeniz örgütlerinin sorumluluğunu yürütür. 1870’ten sonra ise Londra’ya taşınır ve Marx teorik çalışmalarına daha fazla zaman bulabilsin diye Enternasyonal’de onun üzerine düşen bütün pratik işleri üstlenir “ikinci keman”. Alman devriminden sonra tarihin ilk proletarya iktidarını yaratacak olan Paris Komünü’nü de (1871) beraber karşılarlar.
Marx’tan sonra
Marx 1883’te erken sayılacak bir yaşta (65) ölünce, Engels onun yardımcısı olmaktan çıkar, hem o hem kendisi olur! Alman sosyalist hareketinin yanı sıra bütün Avrupa ülkelerinde ve ABD’de sosyalist örgütlenmeyle ilgilenir. Adım adım yükselmekte olan oportünizm ve revizyonizm ile ilk savaşan da odur. Buna paralel olarak teorik çalışmalarını da sürdürür. “İkinci keman” olarak hayatının en büyük görevini bu aşamada yerine getirir. Marx’ın ömrü başyapıtı Kapital’in tamamını yayınlamaya elvermemiştir. Yalnızca birinci cilt 1867’de yayınlanmıştır. Engels devasa bir iş üstlenerek ikinci ve üçüncü ciltlerin editörlüğünü yapar ve bunları yayınlar.
Bu, kendi yapıtını ihmal etme pahasına yapılmıştır. Doğanın diyalektiği konusundaki kitap taslağını hiçbir zaman kitaplaştıramaz. Engels gerek Marx hayattayken gerek onun ölümünden sonra Marksizme en büyük katkıların bazılarını yapmıştır: Anti-Dühring, onun içinden bir parça olan Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm, kadın sorununa Marksist yaklaşım bakımından dev önem taşıyan Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Konut Sorunu, “Tarihte Zorun Rolü”, “Otorite Üzerine” ve askerlik sanatı üzerine çalışmaları eşsiz değerdedir. Marx öncesi dönemde, 20’li yaşlarının başında kaleme almış olduğu İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu ve Ekonomi Politiğin Eleştirisinin Anahatları da Marx ile yarışır bir deha ile karşı karşıya olduğumuzu yeniden ortaya koyar.
Bu yüzdendir ki Marx, ortak çalışmaları hakkında şöyle demiştir: “Biz [Engels ve ben] ortak bir plan doğrultusunda ve ön mutabakat uyarınca çalışıyoruz.” Engels’e de aynen onun gibi alçakgönüllülükle bir mektubunda şöyle yazmıştır: “Senin de bildiğin gibi: 1) Her konuda daima geç kalırım ve 2) Her zaman senin ayak izlerini takip ederim.” Kim birinci keman, kim orkestra şefi, spekülasyona hiç gerek yok. Marx ve Engels tektir, bütündür.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2020 tarihli 125. sayısında yayınlanmıştır.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024