Depremlerin ardında bir yıl: Kahramanmaraş ve Hatay’ın derin yarası

6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’nin göbeğinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, ülkemizin yakın tarihinde yaşadığı en büyük doğal felaketlerden birine dönüştü. Kahramanmaraş merkezli depremler, sadece şehri değil, aynı zamanda fay hattı boyunca uzanan 10 ilde büyük bir yıkıma neden oldu. Depremlerde resmi verilere göre 50 binin üzerinde hayatını kaybetti, 200 binden fazla kişi yaralandı, çok sayıda hala kayıp var. Deprem bölgesindeki binaların yüzde 80’i ya hasar gördü ya da tamamen yıkıldı, milyonlarca insan evsiz kaldı.

Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde gerçekleşen depremler, Türkiye’nin deprem riski altındaki aktif bir bölgesinde yaşandı. Bu fay hattı, 20. yüzyılın başından bu yana 6 büyüklüğünün üzerinde birçok depreme ev sahipliği yapmıştır. Kahramanmaraş’taki depremlerde iki farklı fayın kırıldığı belirlendi. Özellikle Pazarcık Fayı’nın kırılma aralığının 500 yıl olduğu ve bu süre zarfında büyük bir enerji birikiminin meydana geldiği ifade edildi. Bu nedenle, depremler beklenenden daha şiddetli ve yıkıcı oldu.

Bölgedeki İyileştirme Çalışmaları Yetersiz

Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, bölgedeki iyileştirme çalışmaları hala tam anlamıyla tamamlanmış değil. Enkaz kaldırma çalışmalarında ilerleme kaydedilmiş olsa da, yeni konutların inşası hala devam ediyor. Depremzedelerin çoğu hala geçici barınma yerlerinde yaşam mücadelesi veriyor. Ancak, bölgeye yapılan yardımların yetersiz olduğu gözlemleniyor. Su, elektrik, gıda ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Psikolojik destek veren kurum ve kuruluşlar da sınırlı sayıda, bu da depremzedelerin travmatik etkilerle baş etmekte zorlandığına işaret ediyor.

Deprem bölgesinde yaşananlar, Türkiye’nin depreme karşı yeterince hazırlıklı olmadığını ortaya koyuyor. Deprem yönetmeliği ve afet planlaması konusundaki ciddi eksiklikler, risk taşıyan binaların güçlendirilmemesi gibi sorunlar, depremin etkisini artırarak daha fazla can ve mal kaybına neden oluyor. Deprem sigortası oranları düşük seviyede seyrediyor ve deprem eğitimi yeterince yaygınlaştırılmamış durumda.

Yardım Dağıtımında Sorunlar ve Konteyner Krizi

Depremden sonra bölgeye ulaştırılan yardımların dağıtımında yaşanan sorunlar da dikkat çekici. Çalınan malzemeler, eksik veya kalitesiz konteynerler, çadır kentlerdeki altyapı eksiklikleri, hijyen sorunları ve güvenlik zafiyetleri gibi problemler, AFAD verilerine göre depremden sonra bölgeye gönderilen 3 bin 500 konteynerden sadece 2 bin 200’ünün depremzedelere ulaştırıldığını gösteriyor.

Deprem bölgesinde başlatılan konut inşaatları da beklenen hızda ilerlemiyor. İptal edilen projeler, tamamlanmayan inşaatlar ve ertelenen taşınma tarihleri, depremzedelerin belirsizlik içinde yaşamasına neden oluyor. TÜİK verilerine göre, depremden sonra Maraş’ta 5 bin 500, Hatay’da ise 4 bin konut inşaatına başlanmış ancak sadece yüzde 40’ı tamamlanabilmiş. Yüzde 20’sine hiç başlanmamışken, yüzde 40’ının inşaatı durmuş durumda.

Ekonomik ve Sosyal Etkiler: İşsizlik ve Göç Sorunu

Depremin yarattığı en önemli sorunlardan biri de bölgedeki işsizlik oranının artması oldu. Tarım ve hayvancılıkla geçinen birçok kişi, depremde kaybettikleri arazileri ve hayvanları nedeniyle geçim kaynaklarından oldu. Buna ek olarak, bölgeye yeterli yatırım ve istihdam olanağı sağlanamadığı için iş bulamayan birçok kişi göç etmek zorunda kaldı. İşsizlik oranlarının yüzde 18’e Maraş’ta, yüzde 20’ye Hatay’da yükselmesi, Türkiye ortalamasının üzerinde olması ve bölgeden yaklaşık 50 bin kişinin göç etmesi, depremin ekonomik ve sosyal etkilerini gözler önüne seriyor.

Umutsuzluk İçinde Mücadele: Depremzedelerin Çabaları ve Beklentileri

Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, bölgedeki insanların yaşadığı zorluklar bitmedi. Devlet ve sivil toplumun çabalarına rağmen, depremin izlerini silmeye çalışan depremzedeler, daha iyi bir yaşam umuduyla mücadele ediyor. Ancak, süregelen sorunlar, yetersiz yardımlar ve hala tamamlanmamış yeniden inşa süreci, bu umutları zorlayan bir hal alıyor.

Depremin ardında ortaya çıkan bu tablo, Türkiye’nin acil bir şekilde depreme hazırlıklı olma ihtiyacını gösteriyor. Eksikliklerin giderilmesi, binaların güçlendirilmesi, afet planlamasının gözden geçirilmesi, toplumun deprem bilincinin artırılması ve ekonomik düzenlemelerin yapılması, ülkenin gelecekteki depremlere daha dirençli bir şekilde karşılamasına olanak tanıyacaktır. Aksi takdirde, depremin yıkıcı etkileri, sadece can kayıpları ile sınırlı kalmayacak, ekonomik ve sosyal dokuda uzun vadeli tahribatlar bırakacaktır.

  • NHY/ Uğur Kaymaz