Geçtiğimiz hafta sonu CHP 38. Kurultayını yaptı. CHP tarihinde –bildiğim kadarıyla- genel başkan ilk kez olağan bir kurultayda değişmiş oldu. Şimdi soru/n ya da problem alanı diyelim, gerek parti içi gerekse de parti dışı sorunların nasıl çözüleceğinde.
Problem alanlarının bir kaçını sıralayalım:
Öncelikle şunu söyleyelim; bugün Türkiye siyasasında oyunun kuralları konusunda bir mutabakat yok. İktidarın koyduğu kurallar –başta başkanlık sistemi olmak üzere- muhalefet tarafından kabul edilmiyor. Cumhuriyetin yüzüncü yılında bile sistem konusunda bir mutabakat sağlanabilmiş değil. Söz konusu sistemik sorun, yaşadığımız tüm sorunların “döl yatağı” niteliğinde. Diğer yandan AKP’in domine ettiği nizam, muhalefetle vatan hainliğini eşitleyen bir siyasal kültür oluşturdu. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere, toplumu terörize eden dilin karşısına alternatif bir dil konamadı. Dinsel bir ideolojiyle desteklenen nizam toplumu adeta nefessiz bıraktı. İktidar her rejimde olurdu ama muhalefetsiz bir demokrasi olmazdı. Elbette o, nobran, kibirli iktidar bunu kavrayamazdı. “Öteki” lere hak vermedi. Oysa “öteki” lere verilecek haklar berikilerden çalınıp onlara verilmeyecekti. Rasyonel dil ve tutum ötekine de berikine de kazandıracaktı bir dil ve tutumdu. Aslında -sadede gelirsem- Türk milliyetçiliği de Kürk milliyetçiliği de rasyonalitede buluşulduğu takdirde her ikisi de kazanabilirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP bir sol/ sosyal demokrat parti iddiası ortada olduğu halde halkın partisi olası gerekirken devletin partisi olmayı tercih etti. Savunduğu devletin artık o eski devlet olmadığının bile anlayamadı. Oysa sorun devletteydi ve çözüm haktaydı. Bunu söyleyemedi. Bu gerçek ortadayken müesses nizama eklemlenmeye seçti. Böylece hem kendisi hem de halk büyük kaybetti. Dolayısıyla soluna doğru genişleyeceğine sağına doğru genişledi. Son seçimle de tescillendi ki, bu büyük başarısızlıktı. Her şeye rağmen hakkaniyetli davranıp hakkını teslim edelim: kimi devlet kurumlarına karşı “hak “savunuculuğu yaptığını hatırlayalım. Bunları yaptığı için linç girişimine maruz kaldığını görmezden gelmeyelim. Bir sivil itaatsizlik eylemi olan “Adalet Yürüyüşü” nü unutmak ne mümkün… Bunları analdık! Ama son seçim yenilgisine “tatsız bir hadise” muamelesi yapılmasını pek anlayamadık doğrusu.
O halde şimdi yeni CHP yönetimi, daha sağlıklı bir muhalefet ve tarih bilinciyle, buna uygun ideolojik argüman ve buna uygun bir siyasal strateji, ittifaklar ve önlemler üretmesi lazım. Aksi takdirde Kemal Kılıçdarolğlu’nun teslim olduğu müesses nizam çıkmazında boğulabilecektir. Kuşkusuz bunun için yeni bir siyaset bilgisine ihtiyaç olacaktı ki bu akademilerde mevcuttur. Düşünen ve yaşadığı ülkeye dair düş kuran biri olarak elbette CHP’nin başarılı olmasını isterim. Kuşkusuz başarının yolu, toplumun faklı kesimlerine dokunabilmek; oradaki maddi, manevi arzuları karşılayabilmekten geçiyor. Hata yapabiliyorsa söz konusu maddi, manevi ve onların her türlü arzularını siyasallaştırmalıdır. Şayet iktidarın bir başarısından (!) söz ediliyorsa bu kesinlikle, özellikle, arzuların siyasallaşmasında yatmaktadır. Daha sol, daha sosyal demokrat, daha sosyalist bir parti inşasının ilk adımı bunlar olabilir diye düşünüyorum.
Yeni seçilen CHP yönetiminin kurultay konuşmalarında tüm bunları yapacağında dair ne yazık ki pek biri işaret aldığımı söyleyemem. Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmeye aday bir partinin kongresinde yeni sentezler, yeni analizler duymak istedim. Yeni genel başkan, Özgür Özel konuşmasının hemen tümünü parti için siyasete ayırdı. Oysa bilimin, akademinin; sosyolojinin, psikolojinin desteklediği bir konuşma ne güzel oludu. Ama bunun için yeni bir siyaset bilgisine ihtiyaç var değil mi? Yeni bir tutum yeni bir dil ve rasyonalite derken bunları kastetmiştim.
- Sol Siyaset Saatleri Yeniden Ayarlanabilir mi? - 14 Aralık 2024
- Özgürlük Güzergâhı - 16 Kasım 2024
- Bir İdeoloji Olarak Bilim - 17 Ekim 2024