Türkiye’de nüfusun % 40’nı 25 yaşından küçükler oluşturuyor. Ama ülkeyi 50 yaşından daha büyük kuşaklar yönetiyor. Toplumun en dinamik kesimini oluşturan gençler, toplumsal yaşamın her anına müdahale eden devletin baskı ve terörüne maruz kalıyor. Gençlerin eşit ve özgür bireyler olarak kendi geleceklerini kurması devlet ve toplumsal gelenekler tarafından engelleniyor. Gençler evde, okulda, askerlikte zorla ve baskıyla eğitiliyor. Anneler, babalar, devlet, ordu, cami hocası, okul öğretmeni, abi, abla, dayı vb belirli bir yaşa ve statüye sahip olanlar tarafından yönlendiriliyor. “Gençlik gelecek” söylemine rağmen devlet ve toplum gençliğe güven duymuyor. Devletin ve toplumun totaliter ve otoriter gelenekleri demokratik dönüşüm süreçlerinin önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Etnik, kültürel ve inançsal farklılıklara rağmen toplum, egemen ulus ve devlet şovenizminin tek tipleştirme baskısına maruz kalıyor.
Burjuva eğitim ve kültür birikiminin yetersizliği, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün olmaması, yeni düşüncelerin ve demokratik geleneklerin gelişmesini engelliyor. Bundan dolayı eğitim ve öğretim kurumlarında, halay çekmek, slogan atmak, zafer işareti yapmak, basın açıklaması yapmak, bir olayı protesto etmek vb masum eylemler, gizil tanıklık ve ihbarcılık yöntemleriyle tutuklamalara neden oluyor. Adalet Bakanlığı’nın resmi verilerine göre Ekim-2017 tarihi itibariyle cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü 70 bin öğrenci var. Bu rakama, tutuksuz yargılanan ya da uzun tutukluluktan sonra serbest bırakılan ve yargılaması devam eden, yani yeniden içeri alınacak yüzlerce öğrenci de eklenince bu sayı 100 binin üstüne çıkıyor.
Tutuklanan öğrenciler önce okuldan uzaklaştırma alıyor, hüküm giyince disiplin cezası ile okuldan atılıyor. Cezaevinde yeniden üniversite sınavını kazanırlarsa 2 yıl kayıt dondurma hakları olduğu için, daha uzun süreli ceza aldıklarında bu hakkı kullanamıyorlar. Cezaevinden çıkınca yeniden okula dönmeleri mümkün olmuyor. Adli sicil kayıtlarında “sakıncalı” görülmeleri iş bulmalarına da engel oluyor. Böylelikle öğrenim hakları elinden alınan öğrenciler, üniversitelerden atılan öğretim üyeleri ve diğer öğretim kurumlarından uzaklaştırılan öğretmenler sistemin mağdurları olarak işsizlik ve yoksulluk koşullarına mahkum ediliyor.
Her şeye karşın, sınıf mücadelesinin çok yönlü olarak geliştiği ve sert biçimlere büründüğü her dönemde, on binlerce genç devrimci harekete katılarak devrim, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine dinamizm katmıştır. Gençlik devrimci ve demokratik mücadelenin kadro kaynağı olmuş, siyasal hareketlerin önderleri gençlik hareketinden gelmiş ve örgütlerin büyük çoğunluğu genç önderler tarafından kurulmuştur. Gençliğin atılganlığı siyasal hareketlerin kendilerini yenileme, yeniden üretme ve büyüme süreçlerinde belirleyici olmuştur: Gençliği olmayan siyasal hareketler örgütsel varlıklarını sürdürememiştir. Bu nedenle devrimci gençliğe bakış açısı, ideolojik, siyasal, örgütsel, etnik, kültürel, inançsal ve etik düzeylerde özel bir önem kazanmıştır.
Güçlü, kalıcı ve kitlesel gençlik örgütlerinin doğduğu dönemlerde on binlerce genç tutuklanmış, işkence görmüş ve uzun yıllarını cezaevlerinde geçirmiştir. Genç devrimci ve demokrat olmak, neredeyse gençliğini cezaevinde geçirmek ve genç ölmekle özdeşleşmiştir. Devlete ve sisteme karşı gelişen toplumsal muhalefetin ezilmesi için yoğun baskı, terör, işkence ve katliamlar devrimci hareketin adeta sıfırdan başlama noktasına kadar gerilemiş ve yeni bir devrimci dinamizm kazanana kadar, uzun ya da kısa süreli emekleme dönemleri yaşanmıştır.
Son yıllarda devletin ve hükümetlerin öğrenci gençliğe karşı tutumu çok değişti. Eğitim ve öğrenimin toplumsal meşruiyetini ortadan kaldırdı. Öğrencinin toplumdaki saygınlığı da iyice azaldı. Kapitalizm her şeyi alınıp satılır hale getirdiği için insanı insan yapan değerlerin yerini hurafeler almaya başladı. Anayasa’nın 42. Maddesi, “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” diyor. Bu anayasal hak için, eğitim ve öğrenim haklarının iade edilmesini talep etmeli ve cezaevlerinde tutuklu veya hüküm giymiş öğrencilerin serbest bırakılmasını istemeliyiz. Öğrenci gençlik örgütleri ve sivil toplum kuruluşları bu talebe sahip çıkarak bir kampanya başlatmalıdır.
- Siyasal Önderlikler ve Sosyalizm Anlayışı – Şaban İba - 14 Haziran 2024
- Eğitimde müfredat sorunu! - 26 Mayıs 2024
- Solun Durumunu Yeniden Düşünmek! - 20 Mayıs 2023