Bir dönem kapanıyor. Cumhuriyetin direnme gücü kalmadı. Hata bizim bildik sol retorikle söyleyecek olursam, yeni, eskinin bağrında uç verdi, bazen onun yardımıyla gelişti, güç kazandı ve kendisini yıkacak son vuruşa hazırlanıyor.
Türkiye’nin yakın tarihine, şöyle bir göz attığımızda, İslamcıların uzaydan gelmediğini, iktidara yürüyüşlerinin aynen böyle olduğunu görüyoruz…
Bura da; küçük bir parantez açıp bu yazı boyunca kullanacağımız “yeni” ve “eski” kavramlarına bir açıklık getirelim. Bu sözcükleri, dar sözcük anlamlarıyla kullanmaktan çok, iktidarın yeni ve eski sahiplerini anlatmak için kullanıyoruz.
Şimdi bıraktığımız yerden devam edelim.
Duygusallığı, bir kenara bırakınca “eski cumhuriyet” için yenilginin kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Çünkü ne eskisi, ne de yenisiyle hiç bir ideolojik akrabalığım yok. Birine karşı diğerinden yana olmak, bana kırk satır ile, kırk katır arasında bir tercih yapmaktan farklı gelmiyor.
İlginçtir, halk da; yeniye de, eskiye de aynı mesafede duruyor. Bu bir anlamda nötr (tarafsız) kaldığı anlamına geliyor.
Bunu, ne eskiyi istemede istekli, ne de yenide ısrarcı olmamasından anlıyoruz. Yani, halkın sanılanın aksine, Başkanlıkla taçlandırılacak İslami faşist cumhuriyet istediğini sanmıyorum. Üstelik, 15 yılık bir iktidarın her imkanı kullandığını, halkı ideolojik bombardıman altında tuttuğunu da birlikte düşünürsek, çok da başarılı olduğu söylenemez.
Yalnız ne var ki; halk, eskisinin de, çok matah bir şey olmadığını, kendisi için, daha çok diktatörlük olduğunu yaşayarak gördü, biliyor. Halk bu tavrıyla, tarafsız kaldığı için kimi çevrelerce kazanımlarına sahip çıkmayan duyarsız bir yığın olarak görülebilir.
Ancak, kendimizi “yeni” ile “eski” arasındaki iktidar kavgasının dışına çıkarmayı başarabilirsek, halkın bu tarafsız kalışını bir şans olarak da görebiliriz.
Öyle de…
Hatta biraz daha ileri giderek şunları bile söylemek mümkün. Halk, Sarayın, Hümümetin ve İslamcı cenahın bütün çabalarına rağmen kendisine “yeni” diye sunulanın, hiç de “yeni” olduğuna ikna edilememiş gözüküyor.
Bu, gelecek için önemli bir duraksamada olduğumuz anlamına geldiği kadar, ülkenin geleceği için bir şanstır… Halk, özü itibarıyla bir birinden çok farklı olmayan iki seçenek arasına hapsedilmek istenmesine rağmen, bir üçüncü seçeneğe açık pozisyon almış gözüküyor.
Bunun diğer anlamı; halkın tüm demokrasi güçlerinin önüne tarihsel bir görev koymuş olduğudur.
Geçmişin mirasını ret etmeyen, ancak geçmişin ezberlerinden uzak duran, geçmişi çağrıştıracak her türlü söylem ve kurumsal kimliği elinin tersiyle iten, tam demokratik bir cumhuriyet savunulmadan, Halkın, Saraya geri adım attıracak, hevesini kursağında bırakacak direnişi hayal olur.
- Hız Sınırlarını Aşmak ve Ortadoğu’nun Çaresizliği - 15 Aralık 2024
- Kozmik Birlik: Hepimiz Yıldızların Çocuklarıyız - 9 Ekim 2024
- İçsel Yolculukta Aldığımız Yaralarla Ayağa Kalkmak - 25 Mayıs 2024