Çevre Etki Değerlendirme Raporları (ÇED) Doğal Yaşam Alanlarını Korumayı Değil, Yıkımını Amaçlıyor!

İsminde “İklim Değişikliği” Bakanlığı diye anılan kurumun işi sermayenin işini kolaylaştırıp, iklim krizini derinleştiren ne varsa ona izin vermekte sakınca görmüyor. Bu kanaatimi 2021 yılı ÇED verileri oluşturdu. Aşağıdaki haberi okuyunca gözlerimiz faltaşı gibi açıldı. Bu ne kadar ÇED kararı? Nasıl bu kadar izin verilmiş? 4488 adet Maden, petrol, doğalgaz Çed başvurusu içinde yalnız 2 tane mi olumsuz bulundu? Bu nasıl bir sonuç? Bir dizi soru aklımda geçti. Ancak bu açıklamalar ve rakamlar karşısında aklımdaki sorulara cevapta bulamadım. Doğasına bu kadar mı yabancı olunur? Bu projelerin olduğu alanlardaki orman varlıkları ve içindeki canlı yaşamı hiç mi görülmedi? Bir tarafta İklim krizi için taraf olurken, diğer tarafta iklim krizini destekleyen projelere gözü kapalı nasıl olurda rahatlıkla izin verilir? Bunu anlamakta çok zorlanıyorum. Gerçi kendi sitesinde şunu demesine rağmen; “Ulusal mevzuat kapsamında, elektrik, çimento, demir-çelik, rafineri, seramik, kireç, kâğıt ve cam üretimi gibi sektörlerden kaynaklanan ve ulusal sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısını teşkil eden sera gazı emisyonları tesis seviyesinde izlenmektedir.” Sera gazı emisyonunu artıran ne tür işletmeler varsa onlara izin vermeye son hızla devam ediyor. Bu ise iklim krizini aşırı tetiklemektedir.

İşte basında gördüğümüz bu ÇED’lerle ilgili rakamları aynen aldım. Onbin 92 ÇED ilanı içinde ancak Madenlerle ilgili iki tanesine olumsuz denilmiş. Gerisi bir şekilde kabul edilmiş görünüyor. Ayrıca bu ÇED duyurularındaki artış son yıllarda katlanarak artmaktadır. 06.05 2012 yılından 08.01.2022 tarihine kadar 72 bin 271 toplam ÇED duyurusu yapılmış. 2012 yılını takip eden yıllarda azar azar artarak geliyor. Ancak son üç yılda katlanarak artmış görünüyor. Ve 2021 yılında on bin sınırını geçmiş görünüyor. 2022 yılının ilk haftası ise bu yöndeki artış daha korkutucu görünüyor. Bunları aşağıdaki haber metnine göz attıktan sonra bugüne bakalım:

“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2021 yılı içerisinde sadece iki proje çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumsuz kararı, 3 bin 421 adet projeye ise ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verdiği ortaya çıktı.

Öte yandan Bakanlığın 10 bin 92 ÇED verisi içerisinde; 382 projeye ‘ÇED olumlu’, 78 projeye ise ‘ÇED gerekli’ kararı alındığı görüldü.

2021’de en çok başvuru ise maden projeleri için oldu. Bir yılda maden, petrol ve doğalgaz projesi için 4 bin 488 başvuru yapıldı.

Bu projelerin bin 525 tanesine ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Sadece iki projeye ‘ÇED olumsuz’ yanıtıyla sonuçlandı.” (1)

Yukarıdaki veriler 2021 yılının tümünü kapsamaktadır. Ancak görünen o ki, 2022 yılı dahada yoğunlaşan ve artan sayıda ÇED duyuruları ile karşılaşacağız. Bunu nereden biliyoruz? 2022 yılının ilk haftası olan 03-08 tarihleri arasındaki e-çed duyuru sayfasında 447 ÇED duyurusu görüyoruz. 2021 yılı Ocak ayının tümünde 829 ve Şubat ayında 767 ÇED duyurusu görünürken, Ocak ayının ilk haftasında, yani ilk 5 günlük mesaide tam 447 ÇED duyurusu yapılmış. Bu şunu gösteriyor, bu yıl daha çok ÇED duyurusu ile doğa daha fazla tahrip edilecek, daha fazla yaşam alanı, yaşamdan yoksun bırakılacaktır. İlk haftada geçen yılın ilk iki ayının tek tek toplamının yarısından fazla ÇED duyurusu ile karşılaştık.

Yine bu ilk 5 günlük mesaide 174 maden, petrol vb başvuru var. Ayrıca 40 adet atık ve arıtma deposu, 22 adet GES (Güneş Enerji Santrali), 6 adet JES, 3 Biyokütle ve 3 adette Res başvurusu var. Özellikle RES, JES ve GES’ler hem tarım alanlarında, bağ ve bahçeler ile ormanlık alanlar içinde ve o alanları tahrip edilerek kurmaktadırlar. Özellikle Maden arama alanları, Orman varlıklarımızın en yoğun olduğu iller ve alanlardır. Buralardaki orman varlıkları içindeki tüm canlı yaşamı ile talan edilerek, madenciliğe açılmaktadır. Kısaca ülkemiz yavaş yavaş devlet eliyle ormansızlaştırılıyor. Sonrada İklim Krizine çare aranıyor. Orman varlıkları yok edilerek çözüm gelmez. Tam tersine ormanlar çoğaltılarak iklim krizine çare olunur. RES’lerde aynı mantıkla ormanlık alanlarda kurulmakta, bu alanlar ormansızlaştırılmakta, yolları içinde ayrıca tahribatlar oluşmakta. Orda köklenen ormanlar ise Biyokütle Enerji Santrallerine malze sağlamaktadırlar. Bu santrallerin depoları köklenmiş ormanlarla dolduruluyor. GES’ler içinde, yine uygun görülen alanların içinde zeytinlikler ve diğer verimli alanlar kullanılmaktadır. Böylelikle ülkemizin bir çok değerli tarım alanları ve ürünleri yok edilme sürecine sokulmaktadırlar. Bu hızla bu tahribat devam ederse iklim krizi dahada derinleşerek karşımıza çıkacaktır. Sermayenin doğaya verdiği zararın bedelini, o yörede yaşayan dar gelirli emekçilerin bedel ödemesine dönüşecektir.

Son söz olarak adı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği olan Bakanlık, bu hızla devam ederse, ülkemiz Orman varlıkları yok olacaktır. Her taraf talan edilecek, yaşam alanları, yaşanmaz hale getirilecek. Bilgiye ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Halkın Katılım Toplantısı diye yapılan toplantıya Halkın katılımı Kolluk güçleri tarafından engellenerek, Bakanlık ve Şirket yöneticilerinin toplantısına dönüştürülüyor. Halkı bilgilendirme denilen iş ise, halkı bilgilendirmemeye dönüşüyor. ÇED’lerle ilgili bilgiler İl merkezlerine çekilmiş durumda. İlçe ve Köylere gerekli duyurular artık gelmemekte. Kısaca Şirketlere yönelik iş kolaylaştırırken, Halkın bilgiye ulaşması dahada zora sokmaktadır.Çed izinleri İl Valiliklerine verildiği için, şirketlerin işi dahada kolaylaştırılmıştır. Atılan her adım şirketlerin işini kolaylaştırmaya yöneliktir. Ülkemizin zenginlikleri ise bir avuç şirkete talan ettirilmektedir. Gelecek nesillere bir şeyler bırakılmak istenmiyor gibi görünmektedir.


(1) https://350turkiye.org/2021