Sevda Noyan’ın Ülke TV’de “Bizim aile çok donanımlı bir eli kişi biz götürürüz” diyerek listelerinin hazır olduğunu söylemesinin ardından, Mersin Yaşam Gazetesinde köşe yazan Abidin Yağmur yazdığı yazıda “Bir 50 Kişide Benin Ailem Görür” başlığı atarak bir yazı kaleme aldı. Yazısını olduğu gibi aşağıya alıyoruz…
*

Bizim aile de geniş, en az bir 50 kişi de biz götürürüz.
Anam, babam, kardeşlerim, kuzenlerim, onların ana babaları.
Kalabalığız yani götürürüz bir 50 kişi.
Yeter ki elimize bir fırsat geçsin.
Düşünmeden götürürüz valla.
Bugüne kadar öyle olmuş çünkü. Aile geleneğimiz bu, gözümüzü kırpmadan götürürüz.
*
Mesela darda kalmışı, yolda kalmışı, kaybolmuşu, düğün dernek dağılınca ortada kalmışı görsek alır evimize misafir olarak götürürüz.
Yemeğini ikram eder, temiz yatağını açarız.
Namaz kılacaksa seccade çıkarır annem dolaptan.
Sohbet edecekse çay demlenir, bisküvi çıkarılır.
Doymamışsa sevdiği yemek nedir diye sorulur. O akşam olmasa da öbür akşam o yemek yapılır.
Ne zaman gitmek isterse o zaman götürürüz otogara.
Aynı şehirdeysek sokağın başına kadar götürürüz.
*
Mesela gariban görsek tutar elinden derdine çare bulacağı bir makama götürürüz. Belediyeye, Kaymakamlığa…
Yol soranı başımızdan savmayız, bineceği otobüse, dolmuşa kadar götürürüz.
Gözümüz tutarsa şoföre, olmadı yolculardan birine emanet ederiz.
Açım diyeni lokantaya, banyo edemedim diyeni hamama, dermanım yok diyeni hastaneye, yol iz bilmem diyeni postaneye, mağdurum diyeni mahkemeye, iş arayanı işçi arayana götürürüz.
*
Mesela bir kavga görsek, evvela kavganın ortasında kalmış çocuğu bir yana götürürüz. Sonra kadını bir kenara götürürüz. Sonra kavga edenleri bir kenara götürürüz.
Ağlayan görsek girer koluna oturacağı bir yere götürürüz.
Yükünün altında terleyen görsek, yüküne el atar bir gölgeye götürürüz.
Susmuşu, efkarlanmışı görsek alır dost meclisine götürürüz.
*
Bizim aile de geniş…
Götürürüz en az 50 kişi.
Fakat ne tabanca, ne pompalı, ne devlete kayıtlı tüfek olmaz bizde.
‘Ayıptır Mahsuni kılıçla kama
İnsan olan insan kıyar mı cana’
diyen Mahsuni’nin edebiyle büyüdük.
Annemin, ‘Ne ucuz? Birinin evladı birine ucuz’ sözünden ders alarak büyüdük.
Onun için, kimsenin evladı ucuz olmaz bize.
Hem ayıptır kılıçla kama…
Biz bir insanı, en az 50 insanı, olsa olsa evimize, soframıza misafirliğe götürürüz.
Doğruyu söyleyebilmek
Türkiye’de son 20 senedir baro başkanlığı yapmak, Tabip Odası başkanlığı yapmak, adeta kelleyi koltuğa almak demek.
Bu iki kurum, iktidarlarla çoğu kez ters düştüğü için, bu kurumların başındakiler şahsi çıkarları ellerinin tersiyle itiyor, kendilerini topluma vakfediyor.
Doğruya doğru, eğriye eğri dediği için bazen suçlanıyor, bazen hedef gösteriliyor.
Türkiye’nin dört bir yanında Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları, muhtar örgütleri ise adeta bazen ölü taklidi yapmak zorunda kalıyor.
Bu kurumların başkanları siyasete girmek istemiyor, bazı açıklamalarının siyasete çekilmesinden endişe ettiği için susmayı tercih ediyor.
Mersin’de farklı bir şey oldu.
Mersin Tabip Odası ve Mersin Barosu başkanlarının yanı sıra Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları Birliği ve Muhtarlar Konfederasyonu başkanları, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in, salgın sürecini iyi yönettiğini, on binlerce insana sosyal yardım yaptığını, her kesimle diyalog kurduğunu, siyasi ayrım yapmadığını ifade etti.
Bu açıklamaların kamuya açık şekilde yapılması neden önemli?
Birincisi, ‘Belediye ne yaptı’ diyenlere, sahada olan, tabanı iyi bilen 5 kanaat önderi yanıt vermiş oldu.
İkincisi, millet iradesiyle seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı’na bir partinin sözcüsü ‘paralel örgüt’ benzetmesi yaptığında, başta basın olmak üzere Mersin’de birçok kesim sessiz kalmıştı. Mersin’in iradesine sahip çıkılamamıştı. 5 kanaat önderi bir anlamda şunu söylediler:
“Mersin’de ne olup bittiğini biz biliyoruz.”
- Talihsiz Anjel Hala ve Edirne Kuşatması Günleri - 29 Ocak 2025
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024