Asgari Ücretin Ötesi: Eşitlik İçin Genel Grev

Asgari ücret, Türkiye gibi ülkelerde yalnızca bir başlangıç ücreti olmaktan çok uzak bir kavramdır. Toplumun en az yüzde 56’sının doğrudan geçimini belirleyen bir olgu olan asgari ücret, gelir eşitsizliğinin ve ekonomik adaletsizliğin en somut yansımasıdır. Bu nedenle, salt bir ücret pazarlığından ibaret değildir; halkın büyük kesimini etkileyen, derin bir toplumsal sorundur. Yetersiz zamlarla giderek ağırlaşan bu tablo, yalnızca bireysel ya da sektörel grevlerle aşılabilecek bir mesele değildir. Asgari ücretin bu denli geniş bir kesimi ilgilendirdiği gerçeği, sorunun çözümünü kolektif bir direniş ve örgütlü mücadele zeminine taşımaktadır.

Türkiye’de asgari ücret artışları, ne yazık ki emekçilerin hayat standartlarını iyileştirmek bir yana, derinleşen yoksulluk sarmalını büyütmektedir. Bugün, düşük ücretlerle hayatta kalmaya çalışan milyonlar, her geçen gün daha fazla ekonomik buhranın içine itiliyor. Bu durum yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu etkileyen bir kriz halini almıştır. Bu bağlamda, çözüm için gerekli olan adım, işçi sınıfının ve emekçi halkın sesini güçlü biçimde duyurabileceği Genel Grev çağrısıdır.

Genel Grev: Mücadele Alanını Genişletmek

Herhangi bir işyerinde yapılacak tekil bir grevle ya da birkaç açıklamayla bu meseleye kalıcı bir çözüm getirilemez. Ekonomik adaletsizliği ortadan kaldırmanın yolu, güçlü ve örgütlü bir toplumsal hareketten geçmektedir. Bu noktada, emek cephesinde yer alan tüm siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve sivil toplum kuruluşlarının ortak bir mücadele hattı oluşturması gereklidir. İşçi sınıfının haklarını korumak için yalnızca hükümeti eleştirmekle yetinmek yeterli değildir; bu eleştiriyi kolektif bir direniş hareketine dönüştürmek, asıl değişimin anahtarıdır.

AKP ve Saray rejiminin en çok korktuğu şey, sokakların hareketlenmesidir. Tarihsel olarak da görülmüştür ki, iktidarların geri adım atması ve güç kaybetmesi ancak halkın sokakta örgütlü bir sesle taleplerini dile getirmesiyle mümkün olur. Bu nedenle, sokağın gücünü harekete geçirmeden, geniş kitlelerin katılımını sağlamadan ekonomik eşitsizlik ve yoksulluk karşısında bir sonuç almak mümkün değildir. Sokak, mücadelenin doğal alanıdır; ancak bu, yalnızca fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda güçlü bir toplumsal söylemi de beraberinde getiren bir hareket olmalıdır.

Sermaye ile Yüzleşmek ve Toplumsal Bilinci Büyütmek

Bugün mücadele yalnızca ekonomik kazanımlarla sınırlı kalmamalıdır. Türkiye’de sermaye sınıfı, asgari ücret üzerinden yarattığı ucuz iş gücü düzenini korumak için siyasal gücü de kendi lehine kullanmaktadır. Bu yüzden yalnızca hükümet değil, bu düzenin sürdürülebilirliğini sağlayan sermaye yapıları da ifşa edilmelidir. En üst düzeydeki patrondan, en alttaki taşeron yapısına kadar tüm bu düzenin gerçek yüzünü halka göstermek gerekmektedir.

Bu noktada, sermaye ile iç içe geçmiş iktidar unsurlarını halka ifşa etmek, halkın desteğini kazanmanın ve direnişi büyütmenin önemli bir yoludur. Bu bağlamda, eleştirilerde herhangi bir unvan ya da onurlandırıcı söylemden kaçınılmalı, aksine bu yapıların gerçek yüzü, toplumun tüm kesimleri tarafından anlaşılabilir şekilde dile getirilmelidir. Halkın gözünde meşruiyetini yitirmiş bir düzen, uzun vadede kendi varlığını sürdüremez. Bu nedenle, toplumsal mücadele yalnızca fiziksel bir direniş değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir mücadeledir.

Bu tür bir mücadele biçimini, kimi çevrelerin “sol popülizm” olarak eleştireceği açıktır. Ancak ekonomik eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadelenin, halkın geniş kesimlerini kapsayan güçlü bir söylemle yürütülmesi gereklidir. Bu söylemin amacı, yalnızca bir ekonomik düzeni eleştirmek değil, halkın haklarını savunan bir bilinç oluşturmaktır. Bu nedenle, popülist bir söylemden kaçmak değil, aksine bunu bilinçli bir stratejiyle toplumsal mücadeleye dahil etmek önemlidir.

Mücadele Birlikte Kazanılır

Asgari ücret, Türkiye’nin yalnızca ekonomik değil, toplumsal eşitsizliklerinin de en somut göstergelerinden biridir. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için, işçi sınıfının ve emekçilerin taleplerini birleştiren, güçlü ve örgütlü bir hareket gereklidir. Genel Grev çağrısı, yalnızca bir eylem planı değil, toplumsal bir dönüşüm çağrısıdır. Bu dönüşüm, emek cephesinin birlikte hareket etmesi, halkın desteğini alması ve sermayenin dayattığı bu düzeni geri püskürtmesiyle mümkün olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, bu mücadele yalnızca maaş pazarlığıyla değil, ekonomik adaletsizliği ortadan kaldıracak gerçek bir toplumsal dönüşümle kazanılabilir. Bu nedenle, tüm emek örgütlerini, sendikaları ve halkı, asgari ücret mücadelesini toplumsal eşitlik mücadelesine dönüştürülmesi gerekiyor. Sermayenin düzenine karşı halkın direnişi örgütlenmedikçe, daha adil bir düzen mümkün olmayacaktır.