Aromatik Kültüre Karşı Bilim: Miandji’nin Aromatik Adam’ı

Bazı maddelerdeki atom halkalarının yapısı beklenenin üstünde bir kararlılığa sahiptir. Bu kararlılığa aromatiklik denir. Aromatikliğin nedeni, birbirine almaşık olarak tek ve çift bağlarla bağlı atomlar etrafında elektronların serbestçe dönebilmesine bağlıdır. Bu bağlar birbirinin aynı olup her biri tek ve çift birer bağın birleşimi olarak düşünülebilir (Wikipedia). Bu aromasite, toplumsal yaşamda ve kültürel alanda bir şeyhin/ liderin etrafında, ona bağlı müritlerin birleşimini düşündürüyor. Aromatik kokuyla ilgili bir kavram. Miandji romanında kokunun etkisiyle halüsinasyon görüp arzuladığı şeyin gerçekleştiği yanılsamasına uğrayan insanların yanılsamalı ilgisini konu ediniyor. Bu yazıda Anooshirvan Miandji’nin türünü Epistemik Roman olarak ifade ettiği, Aromatik Adam[1] romanı üzerinden günümüz toplumsallığında bir sorun olarak şeyh-mürit biçimli bir bağlılığa değinilecek. Bir liderin peşinde, arzu ettiği dünyanın inşasını gerçekleştirmeye çalıştığını düşünerek her koşulda yanında olmayı “görev” bilen insanların dünyasına gidip gelerek okuyacağımız bir roman Aromatik Adam.

Max Weber’in temel varsayımlarına bakarsak sanayi toplumunda dünyanın büyüsü bozulmuştur, bilimsel akılcılığın zorunluluğu toplumun tüm yaşayışını ve düşünüşünü belirleyecektir. Her seçim rasyonel, her eylem hesapçı ve çıkarlara göre yapılacaktır. Bu anlayışa göre geleneklere, göreneklere, dinlere ve fikirlere bağlılıklar ortadan kalkacaktır. Weber’in izleyicisi Daniel Bell de artık ideolojilerin sona erdiğini, teknoloji kaynaklı gelişmelerin ve akılcılığın baskınlığının belirleyici olduğunu iddia etmiştir. Ancak bu iddiaların ortaya konuluşundan çok sonra bile gündelik gözlemlerimiz tam tersi durumların yaşanmakta olduğunu gösteriyor. Çünkü kapitalizmin çelişkili yapısının ürettiği yabancılaşma ve fetişizmler, ideolojilerle birlikte kitleler için bağlayıcı sınırlamalar yaratıyor. “Geç kapitalist toplum, sosyal yapısının koşullarına münasip ve motive edici etkilerde bulunan bir kültür ve günlük dil üretmeyi başaramamıştır.”[2] diyor Dubeil. Postmodern bulandırmanın üstünü örttüğü yoksunluklardan biri de bu, kültür noksanlığıdır. Kapitalizmin yapısındaki çelişkiler, herkes için motive edici bir kültür üretemez. Üretim alanında daha geleneksel çalışma ahlakı, bağlılık, patronaj ilişkilerine, tutumluluğa, katlanma ve çileci söylemlere başvurulurken tüketim alanında daha hazcı, savurgan ve gösterişe yönlendirici söylemler öne çıkar. Bu da üretim alanının ideolojileriyle tüketim alanının ideolojilerini çelişkiye düşürür; bu da bütünsel bir kültür inşasını zorlaştırır. Toplumun sağlıklı bir sosyal yaşam sürmesini sağlayacak bir kültürel donanım sağlanamayacaktır şu halde. Bu yüzden sürekli bir “çalma”, istismar ve manipüle etme söz konusu olacaktır.

Aromatik Adam romanının “epistemik roman” alt başlığı, romanın bilim felsefesiyle ilgili olduğuna dair bir ipucu olarak ilgi çekiyor. Romanın kurgusunda da bilgi edinme yöntemi üzerinde durulduğu ve bilimin toplum yararına kullanılması yönünde bir dikte söz konusu olduğu için açıklayıcı alt başlık yersiz değil. Bilimin, mesleklerin ve medyanın gerçekliğe sadakati konusundaki hassasiyeti, etik bir mesele olarak gündeminde getirmesi bakımından da sosyal bir roman dememiz gerekir.

Geç kapitalizmin bulanık düşünsel ve kültürel boyutunu postmodernizm kavramıyla ifade ediyoruz. Postmodern anlatıların belirgin yanı, “sözde”liktir; merkezi ve tekçi olan her şeyi yerinden etme yönünde bir çaba olduğu savı, kapitalizm eleştirisinden uzak kaldığı müddetçe ciladan başka bir şey değildir halbuki. Sözde siyasal özgürleşme taleplerinin dillendirilmesi söz konusudur ama bu özgürleşmenin sınırı kimliksel olanda takılı kalır. Toplumsal yaşamı belirleyen asıl aksın ekonomi olduğunu geriye atmanın bir biçimi olmaz mı böyle olduğunda? Ulus devletlerin tekçi ve merkezi otoritesine karşı yerel ve otonom kimliklerin haklarının genişletilmesi, sürmekte olan iktisadi sömürü biçiminin dışında bir olgu olarak düşünülemez. Bilgi üretim alanında, bilginin otoriterleşmesine karşı, bilginin ve kültürün göreliliğinden yola çıkarak bütün bilgilere “eşit” mesafe yaklaşımı, irrasyonel, safsatik ve yanıltıcı bilgilerin de dolaşımını meşrulaştırmış olur. Aromatik Adam romanının motiflerinden en önemlisi, medya araçlarının da etkisiyle toplumu yanıltacak bilgilerin, hayatı kolaylaştırıcı ve gerçekliği aydınlatıcı bilgilerin önüne geçebiliyor oluşudur. Özgürlük kisvesi altında şarlatanlık ve çıkar odaklı istismarlar gayetle yaygınlaşmıştır.

Propagandanın ve yalanın kitle önünde meşrulaşmak ve kitleleri manipüle etmek amaçlı kullanımı, Hitler faşizminin icat ettiği bir yöntemdi. Kapitalist endüstri de başta reklam aracı olarak, ötesinde sanat ve bilim alanını sıklıkla istismar etmiştir. Şirketler, sözde bilimcilere onaylattıkları ve övdürdükleri ürünlerini piyasaya sürmekte hatta bu ürünlerin varsa zararlı etkilerine dair raporlar, bürokrasinin dolambaçlı odalarında sümen altı edilmektedir zaman zaman.

Aromatik Adam, kişisel egosunu tatmin etmek isteyen gizemli bir şapkalı adamın trenlerde ihtiyacı olana anında onu önüne getirdiği söylentileriyle başlıyor. Bu şapkalı adam elinde bir çantayla tren yolculukları yapmakta, yolculukları sırasında insanlarla sohbet etmekte, onların sıkıntılarını dinlemektedir. Hemen oracıkta istediği şeye kavuşur insanlar: Paraya ihtiyacı olan biri cebinde bir tomar para, dededen kalma saatini kaybetmiş bir polis o an saati cebinde bulur. Hatta boyun fıtığından acı çeken birinin boyun fıtığı iyileşir. Bu söylentiler basında yer almaya başladıktan sonra toplumsal etkisi de artar, söylentiler de çoğalır. Gazeteler yazı dizileri yayınlar, televizyonlar tartışma programları yapar; gazetelerin satışları artar, televizyonlar izlenme rekorları kırar. Televizyon programlarına davetli konuklar kendi reklamını yapar, söz konusu gizemli şapkalıya övgüler düzülür; onun olağanüstü seçilmiş kişiliğinden dem vurulur. Bütün olan biteni uzaktan izleyen Şapkalı Adam ise kendi köşesinde mutluluk duymaktadır. Televizyonlara, bu tür işlerin olamayacağını, ancak uydurma olacağını söyleyen aklı başında bilimci insanlar, tıp doktorları ise hışma uğrar. “Kötü” bilgi, “iyi” bilgiyi kovar. Tartışmaların uzaması ve televizyonlarda boy gösteren alternatif tıpçı “sahtekarlar” bu süreçten asıl kârlı çıkan kişilerdir; onlar “şifa dağıtan” bolca ürün satarlar. Doğru olup olmaması bir yana bu tür tartışmaların medyada yer bulması, ihtiyaçlarına kolayca ulaşmak isteyen insanlara “böyle kolay sonuç elde etmenin olası olduğunu” düşündürtmüş olur. Toplumun bilim algısı, bilim kadar önemlidir.

Miandji tarafından “epistemik roman” olarak sınıflandırılması bu romanın daha ziyade pedagojik amaçlı olduğunu gösteriyor. Bilginin sahih olabilmesi için belli yöntemlerin izlenmesi gerekir. Aromatik Adam roman kurgusunun içinde bu yöntemleri okuyucuya sunar. İş çığrından çıkmaya başladığı andan itibaren ülkenin önemli bir savcısı bu olayı araştırmakla görevlendirilir. Biz savcının çalışma yöntemini detaylarıyla izleriz. Olaya el koyan savcı, bilimsel bir çalışma yöntemi izler, önce olayla ilgili en gerçek yazıları yazan gazeteciyle görüşür ve ondan çeşitli dokümanlar alır. Sonra sosyolog hocasıyla gidip görüşme yapar ve ondan tavsiyeler alır, ardından bir psikologla görüşür ve olayın psikolojik yanları konusunda yorumlar dinler, notlar alır. Asıl kırılma ise gazeteciye gönderilen mektuplar arasında yer alan meşhur şapkalı adamdan şikayet eden bir mektuptur. Savcı bu adamı bulur ve ondan şikayet nedenini dinler. Bu adam Şapkalı Adam ile karşılaşmış, ondan para istemiş ve almıştır ancak bir zaman sonra paralar ortadan kaybolmuştur. İşte bu durum, gizemin çözülmesinin kilit noktası olur. Çorap söküğü gibi ardı ardına yeni bilgiler elde edilir. Bilim alanlından çeşitli disiplinlerden insanlar (fizikçi, tıpçı, eczacı) kendince olayı yorumlar ve bilgiler ortaya koyar. Eskiden beri kullanılan ve halüsinasyonlara sebep olan mantarlar, bitkiler olduğu bilinmektedir. Şapkalı adam muhtemelen böyle bir yöntemle insanları kandırmaktadır. Savcı şapkalı adamı bir operasyonla yakalatır ve gerçeği itiraf ettirir.

Romanın en önemli değinilerinden biri medyanın kötüye kullanımıdır; “izleyici böyle istiyor” diye patronlar, çok izlenecek sansasyonel haberleri ve programları öne çıkarmakta, marazi kişileri programlarda konuk etmektedir. Bütün bunlar, izlerkitlede kafa bulanıklıklarına neden olmakta ve kolay çözümler olduğu sanısına kapılarak aldatılmalarını beraberinde getirmektedir. Medya yararlı ile yararsızı eş seviyede göstererek aydınlatıcı olmaktan ziyade yararsız olana, irrasyonel olana meşruiyet kazandırmış olur. Toplumun bilgiye karşı ilgisini istismar etmiş olur. Şapkalı adamın ortaya çıkmaması olayın gizemini daha da çok arttırır. Bundan yararlanan lafazanlar, hokkabazlar, madrabazlar, gurular hemen sahne alır astroloji, kozmik enerji, şifre, gizem kaplar ortalığı çünkü toplumun kolay inanırlığı onlara gün doğmasına neden olur. Kimi bilimcilerin itirazları ise “insanlar böyle istiyor”, “Kendini iyi hissediyor kime ne?”, “Para veren kendi isteğiyle veriyor, kimse kimseyi zorlamıyor” türünden savunmalarla bastırılır.

Savcı gerçeği ortaya çıkarabilmek için nasıl bir bilimsel araştırma yürüttü peki? Sırayla yapması gerekenleri not etti önce:

  1. Tüm dokümanlar, belgeler, kayıtlar için tarihleme ve sınıflandırma sistemi oluştur.
  2. Uzman kişilerle görüş, onların görüşlerini al, aradaki bağlantıları sorgula.
  3. Elindeki kanıtların geçerlilik derecesini araştır.
  4. Görgü tanıkları ile görüş. Yeni kanıtlar varsa topla.
  5. Yetkili kişilerle görüş, olayın kamuya yansıtıldığı gibi olup olmadığını öğren.
  6. Kanıtları topladıktan sonra olası varsayımları yaz ve sırala.
  7. En güçlü varsayımı test et ve yorumla.
  8. Varsayım doğrulandıysa yeni bulgularla uyumlu olup olmadığını kontrol et.
  9. Varsayım hala geçerliliğini koruyorsa rapor haline getir.[3] Bir romanda böylesine teknik veri sunmak estetik bir kayıp yaratacaktır kuşkusuz. Ancak romanın pedagojik amaçlı olduğu göz önüne alınırsa asıl kaygının estetik olmadığı anlaşılacaktır. Roman sanatı açısından kuşkusuz önemli bir zafiyet bu. Çeşitli disiplin alanlarının kendi iç bilgilerini, popülerleştirmek ve öğretmek amaçlı olarak roman ve hikaye tarzının kullanımının arttığı söylenebilir. Özellikle de matematik gibi geniş kesimlerin, en başta da çocukların kavrama zorluğu yaşamasını bir nebze aşarak alanı sevdirmek amaçlı olarak Vlademir Tumanov, Denis Guedj gibi isimlerin romanları başarılı araçlar olarak kullandığı aşikâr ve önemli. Felsefenin de bilimin de bu yaklaşımı benimsemesi kabul edilebilir bir yöntem.

Miandji’nin çözüm noktasında etraflıca analizler yaptığını ve düşündüğünü söylemek zor. Daha ziyade üstünkörü ahlaki çıkarımlarla yetiniyor. İdealist bir çalışma ahlakı sunması örneği gibi: “Boş vakti bol olan toplum dedikoduya bayılır. Ama dedikoduda ölçü yoktur.” (s. 118). İdealleştirilmiş bir çalışma etiğinin hoşa giden bir yanı vardır ama gerçekte bir karşılığı yoktur. Boş zamanı olan toplum, yaratıcı ve huzurlu bir toplumdur öncelikle. Refahın en açık görüntüsü, insanlara boş zaman sunabilmesidir. İnsanlık körü körüne çalışarak mutlu olamaz. Modern toplum tahayyülü, cemaat topluluklarını dışlayarak cemiyeti öne çıkarır; Miandji de aynı yerden konuşuyor. Cemaatlerdeki yüz yüze ilişkiler ve doğrudan yönlendirmeler kişiyi çok daha ayakları yere basar halde tutarken cemiyet tipi yaşamda “dıştan yönlendirilme” çok daha fazla olacaktır; ailesinin ya da yakın tanıdıklarının yönlendirmesinden ziyade kitle iletişim araçlarıyla sunulanlara ve siyasi propagandalara kapılmış insanlar ortalıkta dolaşacaktır. Cemaat topluluklarının yanılgıya çok daha açık olduğuna dikkat çekiyor ancak bir “insan doğası”ndan söz edersek bu doğanın en belirgin özelliği, samimi ilişkilerin kurulabileceği cemaat toplulukları içerisinde ruhsal olarak daha huzurlu yaşayabileceğidir. Bir insanın 150-160 insan ortalamasında kişiyle doğrudan ve samimi ilişkiler kurabileceğini hatırlatalım. İster yüz yüze ister sosyal medya ilişkileri olsun bu ortalama sayılar insan zihninin ilişki kapasitesidir. “İnsanlar aydınlanmadıkça bu tarz cemiyet görünümlü cemaatler bitmez.” (s. 119) derken Miandj “cemiyet olma”yı idealleştirerek cemaatin karşısına koyar. İnsanların aydınlanmasına yapılan vurgu da eğitim ideolojisine fazlaca yatırım yapmaya götürür ve kafaları değiştirerek hayatı değiştirmeyi umar. Gündelik hayatta sıkça karşımıza çıkan bu çözümün, dönüştürücü gücü zayıftır; temel koşulların ve yaşam tarzlarının dönüştürülmediği yerde eşitsizlikler yeni eşitsizlikler doğuracak ve sorunların sarmallaşması sürecektir. Bakış açısının dönüşmesiyle sorunların kolayca çözüleceğini düşünmek epistemik bir körlük.


[1] Anooshirvan Miandji (2021). Aromatik Adam (4. Basım), Ankara: Bilgi Yayınları.

[2] Helmut Duebil (2013), Yeni Muhafazakarlık Nedir? (2. Basım), İstanbul: İletişim Yayınları, s. 39.

[3] Aromatik Adam, s.93-94.