Kim ne derse desin, ister küçük, ister büyük, zengin ya da yoksun her aile bir şirkettir aslında. Her şirket gibi vergiye tâbi. Üstelik dünyanın her yerinde şubesi var. Bir yanıyla yeryüzünün en büyük şirketi, diğer yanıyla mikro şirket… Her şirket gibi, üreten, tüketen, belli anlaşmalara giren, sözleşme imzalayan… Bu tür şirketleri özel/özgün yapan tüm şubelerinin faaliyet alanı standart. Dünyanın her yanında icra edilen faaliyet, yeme, içme, sevişme, üreme. Bazen gülme, bazen ağlama duvarlarıyla dış dünyadan ayrılıyorlar. İç işlerinde göreceli olarak özerkler, dış işlerinde diğer, benzer şirketlerle aynı kurallara tâbiler.
Aile ÅŸirketinin üyelerini bir arada tutan ekonomik ve duygusal çıkardır. Buna daha sonra, din ve ahlâk kurallarının kutsiyeti eklenince, çelikten bir kale gibi saÄŸlam hale geliyor. Ä°ÅŸte on bin yıllık tarihine raÄŸmen gerekliliÄŸini ve kendine olan ihtiyacı güncelleyen ÅŸirket… Onca dev ÅŸirketler yıkılıp giderken, o hâlâ tüm ihtiÅŸamıyla gücünü koruyor. Ordunun, polisin, yargının, geleneklerin ve kendine özgü ahlâk kurallarının korumasında… Belki onu kutsal yapan en önemli mevzu, insan ırkının tek “meÅŸru”, üremim merkezi olması. Her an bu “merkez” lerde insan ırkının yeni sürümleri ÅŸirketin en mahrem yerine düşüyor.
Her aile ÅŸirketinin içinde “hava raporu” farklı farklıdır. Kimisi günlük güneÅŸlik; kimisi soÄŸuk, yağışlı; sabah ÅŸafağı ya da gecenin karanlığı gibidir. Bazısında iÅŸler ÅŸiddetle yürür, bazısında sevgiyle… Ãœyelerinin birbirini kullandığı, küçük düşürdüğü de olur, yücelttiÄŸi de… Aile ÅŸirketinin kendini yeniden üretme kapasitesine bugüne kadar baÅŸka bir ÅŸirket türü ulaÅŸamadı. Aileyi en kadim kapitalist bir ÅŸirket olarak yorumlamak, onu anlamak adına ufuk açıcı olabilir. “Nasıl doÄŸdu, niçin doÄŸru…” sorusunun yanıtı sanırım burada gizli. Onu kadim bir “ÅŸirket” yapan sanırım beslendiÄŸi mülkiyetçi ahlâktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Mülkiyetçi ahlâk, onun sırtını dayadığı en saÄŸlam dayanak ve meÅŸrulaÅŸtırıcı.
Tabii aile ÅŸirketleri için baÅŸka dayanaklar da vardır. Psikoloji ve sosyoloji bilimi söz konusu dayanakların en baÅŸta gelenleridir. Psikoloji bilimiyle aile üyelerinin ruhsal yapıları incelenirken, sosyoloji bilimiyle tutumları incelendi; “normal” davranış kriterleri belirlendi. Böylece aile kökenli sorunların önüne geçilmeye çalışıldı. Sonuçta her ÅŸey aile ÅŸirketinin saÄŸlığı içindi. Bu yolda yapılan hiçbir çalışmanın haklılığından kuÅŸku duyulmazdı. Bütün bu çalışmaların bir yandan da insan ÅŸovenizmine yol açtığı unutulmamalı tabii. Bu anlamda, insan ve aile merkezli bir dünya meÅŸrulaÅŸtırıldı. Bu faktörler bir araya gelince, aile, adeta yerçekimi gibi tüm insanları içine çeken, onsuz olunamayan bir kurum oldu çıktı tarihin karşısında.
Aslında mevzuya “aile ÅŸirketi” ismini koymak eksik kalıyor; ona “ataerkil aile ÅŸirketi “demek daha doÄŸru. Ancak ÅŸurası benim açımdan kesin ki, insan, aile ÅŸirketini mükemmelleÅŸtirdiÄŸi oranda, kendini küçülttü.
Aile şirketi devlet yöneticileri ve din tarafından hep kullanıldı ve korundu. Bir enteresan canlı ve memeli türü olan insan; aile şirketi içinde kadınların aleyhine bir ayrımcılığı kurumsallaştırıldı. Din, ondan kullarının artırılması için, devlet yeni vergi mükellefi ve asker üyelerin çoğalması için, erkek üyeler de cinsellik ihtiyacını karşılamak için yararlandı. İşte bu amaçlar doğrultusunda aile şirketi, tüm bu kurumlar tarafından ahlâksızca kutsandı. Kim bilir belki bir gün, kadınla olan mücadele robotlara devredildiğinde, insanlar sadece kendiler için şirketler kurabilecekler; belki de bu tür şirketler gereksizleşecek. Ama o güne kadar, kadınlar aile şirketlerinde sömürülmeye devam edecekler. Bir gün şirketin temel unsuru olarak kadın ve erkek; beden odaklı, cinsellik odaklı, hücre alış-verişi odaklı bir ilişkiye girmeksizin birlikte yaşamayı öğrenecekler. Ama buna daha çok zaman var. Tabii burada, geleneksel aile işletmesinin kadın merkezli bir sömürü mekanizması olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Açıkça söylemeden kaçınmayacağım; aile ÅŸirketi içinde erkek, dini inanç ve devletle kadına karşı iÅŸbirliÄŸi içindedir. Ve erkek, bu iÅŸbirlikçilik halinden hoÅŸnuttur aslında. Erkek, aile ÅŸirketinin “onurunu” koruma lüksünü kendine tahsis eden üye konumundadır.
Araç sürmek için ehliyet aranıyor; bir bina yapabilmek için ehil olan mühendis ve mimar; balık yakalamak için ehil olmak gerekiyor; hastayı iyileÅŸtirmek için eÄŸitim almış doktor; yediÄŸimiz yemeklerin ehil bir aşçının elinden çıkması tercih nedeni… Kısacası yaÅŸamın her alandan ehil insanlarla muhatap olmak tek arzumuz. Bir alan hariç: aile ÅŸirketinin yönetimi… Hırlı, hırsız, akıllı, akılsız, ehil ya da deÄŸil, aile ÅŸirketi tüm bunların yönetimine verilebilir; üstelik adına “düğün” denilen törenle. Tüm bu olumsuzluklara raÄŸmen onu yıkabilecek bir düşünce /durum/kuvvet çıkamadı; nedir bunun sırrı. Yanıtı yazının içinde; ilgili okuyucu tekrar okuyunca rahatlıkla bulabilecektir.
Bir gün gelecek “aile ÅŸirketi” iflastan dolayı kapılarını kapatacak, bunu biliyorum. Ä°nsanlığın en köklü aÄŸrısı aile, tüm tarihin en derin “aÄŸrı kesicisi” olan zaman tarafından, elbette bir gün “tedavi” edilecek. Emin olduÄŸum tek konu bu…
- Sol Siyaset Saatleri Yeniden Ayarlanabilir mi? - 14 Aralık 2024
- Özgürlük Güzergâhı - 16 Kasım 2024
- Bir İdeoloji Olarak Bilim - 17 Ekim 2024