Modern Psikoloji

Adalet üzerinde temellenmeyen özgürlük, önünde sonunda baskıcı tutumlara aracı olacaktır. Ne adaletsiz özgürlük, ne özgürlüksüz adalet mümkündür. Adaletsizliğin üzerinde temellendiği modern toplumun manifestosu devlet, ekonomik manifestosu kâr üzerine kuruludur.

Elbette kapitalizmi eleştirelim ama daha önce modern toplumu ve onun felsefesini oluşturan modernizmi de eleştirelim. Zira modern toplum hükmetmek üzerinden kuramsallaşır. Oysa bu düzlemde hükmetmenin meşru kılınması, onun asıl sorun alanını oluşturur. Ne var ki sorun hükmetmenin niteliğinde değil, hükmetmenin kendisinden kaynaklanır.

Söz konusu düzen kaçınılmaz olarak eşitsizlik üretecektir… Daha çok ekonomik eşitsizlik olarak kendini gösteren durum, özgürlüğün, adaletin barışın önündeki en önemli bariyer olacaktır. Başkasına hükmetmek insanlar arası ilişkilerde başlıca sorun alanına işaret eder. Oysa tek ve meşru hükmetme biçimi kişinin kendisine hükmetmesidir. Başkasının bize veya bizim başkasına “devlet” olmamızdansa, kendi kendimize “devlet” olmamızdır asıl olan.

Bu tutum beraberinde şu özgünlüğü getirecektir: kişilerle, toplumla, yaşamla, kadınlarla, erkeklerle, sevgililerle, kısacası hayatla kendi serbest kontratımızı sağlayacaktır. Kuşkusuz ki bu hal, belli düzeyde bir “olmuş olma” durumuna karşılık gelecektir.

Kişi olarak, anlamlı ve mutlu bir hayatımız olsun istiyoruz. Ne var ki, modern toplum kişisel anlam ve mutluluk üzerine kurulmuş değil; özgünlüğe pirim vermiyor; benzer olmak onun karakteristiğinde var. Bu nedenle sahici, kendimize ait bir hayatı unutmuş bulunuyoruz. Sahi, hayatımızı unutmaya nasıl vakit bulduk böyle! Böyle olunca asıl “mevzuyu” terk etmiş oluyoruz. “mevzuyu” unutunca, tüm iyi yaşam mevzilerini de terk etmiş oluyoruz. İşte modern psikolojinin bizi getirdiği yer burası. Ancak iyi bir hayata varmak için durmamız, korumamız gereken “mevzi” burası değil. Asıl mevzuyu unutunca, olması gereken mevziide unutuyor insan.

Hayatta her şey o kadar iç içe, o kadar birbirini belirliyor ki, tümünü değiştirmeden birini bile değiştiremiyorsun aslında. Bu nedenle, beğenmediğimiz şu ya da bu düzeni değiştirmek yerine, hepsinin bağlı olduğu modernizmi ve değerlerini değiştirmeli…

Tekrar edeyim; sahici bir hayat için, yeni bir “ben”, yeni bir “sen”, yeni bir “sevgili” gibi olmalıyız. “Ben” ve “sen” kavramından başlayarak tüm kavramların içi yeniden doldurulmalı. Tüm kavramların içi modernizmin ihtiyaçları nasıl karşılanacaksa öyle doldurulmuş zira. Evet, belki bugün maddi anlamda modernizmi aşamayız toplumsal boyutta ama onu düşünsel olarak bozguna uğratacak potansiyelimiz de mi yok? Tüm değerlerle yeniden tanışamaz mıyız? Birbirimizin nesi olduğumuza yeniden karar veremez miyiz? Tüm yaşam bileşenleriyle yeniden bir “kontrat” yapmanın zamanı gelmedi mi?

Ama her konuda ne kadar da ustayız değil mi? Hep yenmeye ve kazanmaya kilitlenmişiz böyle. Bıkmadık mı bu kadar usta olmaktan; bu kadar “usta” olmanın başımıza getirdiği belaları nasıl olur da görmezden gelebiliriz? Nasıl bir psikoloji ekilmiş beynimize?

Acemiliği öneriyorum yeni bir yaşam ve psikoloji için. Adalet gibi o yüce duygu başka türlü hâkim kılınmayacak yoksa. Bir yerde ihtiyaçtan fazla bir değer birikirken, başka bir yer ondan yoksunsa, bu sürdürülebilir olmamalı. İşte bu modernizmin mirasıdır bize. Modernizmin değerleriyle savaşılmadan o adaletsiz düzen değişemez. Adalet için Aşil’in topuğu modern değerlerdir.

İnsanı bu kaba, hissiz makineye indirgeyen modern düşünce ve onun ideolojisi olan kapitalizmdir. Kapitalizm modern yaşamın kusurlu yanıdır. Ben şahsen insanın doğasında bu kusuru aşma potansiyeli olduğuna inanmak istiyorum.

Sanırım asıl kusur insanın doğasında değil, bakış açısından ve ufkunda. Ne var ki bakış açımız ve ufkumuz modernizmin değerleri tarafından belirleniyor. İyiyi, güzeli, kötüyü, normali ondan öğreniyoruz. Oysa bu yanlış, kesinlikle yanlış! O eski düşünce artık eskide kalmalı. Şimdi bize yeni bir psikoloji, bakış açısı ve ufuk gerek. Yeni bir hayat gerek. Kim ne derse desin, o beğenmediğimiz yaşam tamamen bizim kusurumuz ve cahilliğimiz. Faturayı kimseye kesmeden önce bu özeleştiriyi yapma özgüvenine sahip miyiz?

Modern psikoloji bizi miyop hastalığına gark eyledi. Miyop hastalığı tam da onun istediği gibi bir hastalıktı. Fazla uzağı görme yeteneğinden yoksun bir akıl ve zihin haritasının koordinatlarına hapsetti bizi. Oysa yeni bir psikoloji ve hayat için teleskop gerek, yer yer de mikroskop… O miyop halimizle gördüğümüz şeyleri mutlak ve tek gerçeklik zannettik. Ne var ki hakikat, miyop hastalığımızın bize gösterdiğinin çok ötesinde; teleskopa ihtiyaç duyuyor. Diğer yandan da gözümüzün önünde olup bitenleri daha iyi anlamak için mikroskopa… Tabii anlaşılmış olmalı ki, teleskop ve mikroskoptan kastım sınırlanmamış bir akıl, sağlıklı bir mantık kurgusu, yerli yerine oturmuş bir yaşam kavrayışı ve analiz yeteneği.

Yeni bir yaşam imkânının ipuçları burada gibi görünüyor. Ki adaletin özgürlük üzerinde temellendirebilmesini, manifestosunu bireyin ve yeryüzünün ihtiyaçları belirlesin. Yazının başındaki formülasyonu tekrarlayacak olursam: Ne adaletsiz özgürlük, ne özgürlüksüz adalet mümkündür. İnsan ve dahi yeryüzü için… 

Acemice, ustalaşmadan…

Ali Rıza GELİRLİ
Latest posts by Ali Rıza GELİRLİ (see all)