Ahmet Şık’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dile getirdiği sözler, Türkiye’deki kayyum uygulamalarına dair sert bir eleştiriyi yansıtıyor. İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde gündeme gelen bu eleştiriler, kayyumların yasal ve anayasal dayanaklardan yoksun olduğunu iddia ederek, bu uygulamaların “keyfilik rejimi” olarak nitelendirilen bir yönetim anlayışının ürünü olduğunu savunuyor. Şık, kayyum atamalarının halk iradesini gasp ettiğini ve hukuki normların değil, siyasi hedeflerin bir aracı olduğunu belirtti.
Şık’ın açıklamaları, 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra kayyum atamalarına ilişkin geçmişte yaşanan bir toplantıya atıfta bulunarak, bu politikanın uzun süredir planlanmış bir stratejinin parçası olduğunu öne sürüyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Süleyman, sen hazırlığını yapmadın mı, kayyum atamayacak mıyız?” şeklindeki ifadesini aktarması, kayyum kararlarının siyasi zeminde şekillendiği iddialarını güçlendiriyor. Şık, bu tür uygulamaların hukuk devleti ilkesinden uzaklaştığını ve az gelişmiş demokrasilerin karakteristiği olduğunu ifade ediyor.
Kayyum Uygulamalarına Karşı Farklı Tepkiler
DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık da benzer bir perspektiften kayyum uygulamalarını eleştirerek, bunun Kürt iradesine yönelik tarihsel bir reddin devamı olduğunu savundu. Sakık, kayyum politikasının halk iradesini hiçe saydığını ve bu politikaların meşrulaştırılması için yanlış bilgi ve manipülasyonlara başvurulduğunu söyledi. Örneğin, Şırnak’taki belediyede cephanelik bulunduğuna dair asılsız iddiaları bu bağlamda değerlendirdi.
Görüşmelerde yalnızca kayyum uygulamaları değil, aynı zamanda polis teşkilatının kadına yönelik şiddetle mücadeledeki yetersizlikleri de gündeme geldi. EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, şiddet mağduru kadınların karakollarda gördüğü olumsuz muameleyi eleştirerek, kolluk eğitimlerinin yetersiz olduğunu vurguladı. Hak örgütleriyle iş birliği yapılarak daha etkili eğitim programlarının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
İç Güvenlik Politikalarına Genel Eleştiriler
EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ise hükümetin iç güvenlik politikalarını, demokratik hakları baskılayan bir araç olarak tanımladı. Bayhan, halkın iradesine saygı göstermeyen kayyum uygulamalarının otoriter bir yönetim anlayışını pekiştirdiğini savunarak, “halkın güvenliği ve huzuru için bu anlayışın değişmesi gerektiğini” dile getirdi.
Bu eleştiriler, Türkiye’de kayyum politikalarının demokratik değerlerle uyumunu sorguluyor. İktidar, kayyum uygulamalarını terörle mücadele çerçevesinde meşrulaştırırken, muhalefet bu politikanın halk iradesini yok saydığını ve anayasal çerçeveye aykırı olduğunu savunuyor. Bu tartışma, ülkenin demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine ne derece bağlı olduğuna dair geniş bir sorgulamanın parçası olarak değerlendirilebilir.