23 Nisan Tıfıllar Bayramı?

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk milli bayram, daha doğrusu o günlerdeki ismiyle iyd-i milli II. Meşrutiyet’in ilanı olan 24 Temmuz günü kutlanıyordu. Bu bayram, 1935 Mayıs’ında çıkartılan bir yasayla kaldırıldığı tarihe kadar da resmi olarak kutlandı. Aslında bu tarihin bayram olarak kabul edilmesinden önce İzmir mebusu Ahmet Müfit Bey Osmanlı Beyliği’nin bağımsızlığına ilân ettiği (düşünülen, kabul edilen!) 27 Ocak (14 Kânûn-i sânî 1299) gününün millî bayram günü olarak kabul edilmesi hususunda, Osmanlı Mebusan Meclisi’ne bir kanun teklifi sunar.  27 Ocak’ın bayram olmasına ilişkin kanun, 26 Ocak 1909 (13 Kânûn-i sânî 1324) günü yapılan on sekizinci oturumda görüşülür; çıkan karar bu tarih yerine Meşrutiyet’in ilan edildiği 24 Temmuz gününün bayram olarak kullanılması yönündedir.

Osmanlı’dan Cumhuriyete devreden –ve tabii ki böylece Cumhuriyet’in de ilk milli bayramı olarak kabul edeceğimiz- bayram II. Meşrutiyet’in ilanı ile ilgiliydi. Bunu 2 Mayıs 1921 tarih, 13 sayılı “23 Nisanın Milli Bayram Addine Dair Kanun ile kabul edilen takip etmektedir.  23 Nisan Bayramı, Cumhuriyet’in bizzat kendisinin ihdas ettiği ilk milli bayram olma sıfatını taşıyordu. Gerçi söz konusu kanunun tarihi (02.05.1921) de Cumhuriyetin ilanından öncesine denk düşmektedir ama isterseniz bunu teknik bir ayrıntı olarak not ederek geçelim.

Dönemin parlamentosu, kabul ettiği bu bayrama herhangi bir özel isim koymaya bile ihtiyaç duymamış; 23 Nisan ismi, bayramı tanımlamak için yeterli görülmüştür. Söylemeye bile gerek yok ki –zaten söz konusu kanun bile söylemeye gerek duymamıştı ki- 23 Nisan Milli Bayramı, TBMM’nin açılışını kutlamayı içeriyordu. Zaten Kanun metninde de bu açıkça dile getiriliyor “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk yevm-i küşâdı olan 23 Nisan âyad-ı millîyedendir.[milli bayramlardandır]” Deniliyordu.

1923 yılı sonlarına yaklaşılırken, saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922 yılının da milli bayramlar arasına dâhil edilmesi gündeme gelir. Buna ilişkin olarak Rauf Orbay, 23 Ekim 1923 tarihinde verdiği kanun teklifinde “..1 Teşrîn-i sânî 1338 (1 Kasım 1922) günü akşamı mesut bir tesâdüf olarak Resûl-ü Ekremimizin Leyle-i Vilâdetleri olan 12 Rebi’ül evvel gecesine de müsâdif olduğundan Leyle-i mezkûre ile ferdâsının Vilâdet kandili ile beraber aynı zamanda millî bayram olarak kabulü için âtideki teklifin kesb-i kanuniyet eylemesi” önerilir.  Ertesi gün aynı konuda başka bir kanun teklifi Burdur Mebusu İsmail Suphi Bey tarafından sunarak 1 Kasım gününün Hâkimiyet-i Milliye bayramı olarak kutlanmasını önerir. Her iki milletvekilinin önerisi doğrultusunda 1 Kasım tarihi de Hâkimiyet-i Milliye Bayramı olarak kabul edilecektir.

1935 yılına gelindiğinde milli bayramlar konusu yeniden açılır.  Bu tarihte çıkarılan 2739 sayılı kanunla (27 Mayıs 1935) Hâkimiyet-i Milliye Bayramı (1 Kasım) lağvedilir. Evet, bu hukuken bir lağvetme olsa da aslında, 23 Nisan Bayramı ile 1 Kasım Hâkimiyet-i Milli bayramları 23 Nisan tarihi esas alınarak birleştirilmiştir. Artık bu tarih, kanun metninde de belirtildiği gibi, Ulusal Egemenlik Bayramıdır.

Tıfıllar Bayramı?

23 Nisan gününün, “23 Nisan Bayramı”ndan “Ulusal Egemenlik Bayramı”na dönüşüşünü dilim döndüğünce özetlemeye çalıştım.  Bu işin içine bir de “çocuk”un, tıfılların karışması ise biraz da kendiliğinden gerçekleşir. Kendiliğinden dediysem, şimdinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine bağlı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün büyük-amcası sayabileceğimiz Himaye-i Etfal Cemiyeti (Tıfılları [küçükleri, çocukları] Koruma Cemiyeti) sayesinde olur tüm bunlar.

Himaye-i Etfal, bir cemiyet faaliyeti olarak kutlamakta olduğu Çocuk Bayramı etkinliklerini 1927 yılında 23 Nisan tarihine taşır. O tarihten 1980 Darbesine kadar bir resmi bayram olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Himaye-i Etfal eliyle başlayan 23 Nisan Çocuk bayramları aynı gün (ve tabii ki devletin de himaye ve desteği ile) kutlanmaya başlar.

1980 Darbesi’nden sonra Millî Güvenlik Konseyi, 17 Mart 1981 tarihinde kabul edilen 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile bu gün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlar.

*

Teknik ve hukuki süreçleri takip ettiğimizde 23 Nisan’ın bir çocuk bayramı olmasını Kenan Evren’e borçlu olduğumuz görülür. Resmi olarak bu bayramın adının 12 Eylül Darbesi sonrasında değiştirildiği açık. Ancak bu siyasi olarak 1927 yılından beri bu bayramın bir çocuk bayramını da içerdiğini de unutmamak gerekiyor. Belki şu yine bir 12 Eylül yalanı olan  “Atatürk 23 Nisan’ı çocuklara armağan etti” ucuzluğundan vazgeçmenin tam zamanıdır. Lakin hiçbir zaman Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal’in çocuklar ve gençlerden çok şeyler beklediğini de unutmadan!

Mete Kaan KAYNAR