2040’a doğru küresel enerji kaynakları

2040 yılına doğru enerji trendlerinde ne gibi gelişmeler yaşanacak? Petrol, doğal gaz, LNG, kaya gazı, kömür, nükleer ve elektrik enerjisinde küresel arz ve talepler ne durumda olacak? Ulaşımda düşen petrol arzı hangi alanlara kayacak? Endüstriyel üretimde enerji kaynağı tercihleri değişecek mi?

Uluslararası Enerji Ajansı’nın yayınladığı 2018 raporuna göre 2040 yılına doğru başta elektrikli ısınma, elektrikli araçlar ve üç boyutlu yazıcılar gibi daha verimli hale gelen üretim teknikleri nedeniyle petrol üreticileri her gün milyonlarca varil petrolü farklı alanlara kaydırmak durumunda kalacak.

Yalnızca binek otomobillerinde yaşanacak köklü değişim ve 300 milyon elektrikli aracın yollara çıkması bile günde 3 milyon varil petrolün yan ürünlere kaydırılmasını gerektirecek.

Ne var ki, petrol üreticileri bu noktada petrokimya ürünlerinde yaşanan güçlü büyümenin kendilerine güvenli liman oluşturacağını düşünüyorlar ve ana kullanım alanlarında da sanıldığı gibi ciddi bir düşüş yaşanması beklenmiyor. Aksine yan ürünleri ile birlikte artış devam edecek ve özellikle ulaşımda 2020 yılının ortaları arzın en yüksek noktaya çıktığı dönem olacak.

Rapor ayrıca evlerde ve işyerlerinde ısı pompası sistemleri veya güneş panelleri ile elektrikli ısınma alanında yüzde 90’lık bir artış yaşanacağını öngörüyor ancak güneş paneli hücrelerinde maliyetler düşmesine rağmen varil petrol fiyatları 2018’de 80 doları aşarak son dört yılın en yüksek seviyelerini gördü.

Petrol ve doğal gazın enerji kaynağı olarak ekonomide sağladığı devamlılık ve güven de önemli bir faktör. Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji çeşitlerinin henüz endüstriyel alanda bu güveni ve devamlılığı sağlayamadığı görülüyor.

Kaya gazında arzın yarısı ABD’den sağlanacak

Doğal gaz ile birlikte likit doğal gaz (LNG) da enerji kaynağı olarak kullanımı artmaya devam edecek olan yakıtlardan biri. Kaya gazı rezervlerinin yaygın kullanılmaya başlanmasıyla da Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 2025 itibarı ile küresel üretimde yüzde 50’den fazla paya sahip olacağı kaydediliyor. Petrol ve doğal gaz alanında da her beş petrol varilinden birinin ve her dört metreküp doğal gazın bir metreküpünün ABD’den sağlanacağı belirtiliyor.

Enerji talebinde batı ile doğu yer değiştirecek

Bununla birlikte 2040’te dünya nüfusunun 1,7 milyar kişi daha artmış olması ve enerji talebinin de yüzde 25’den fazla artış göstereceği ileri sürülüyor. Enerji talebindeki bu artış Hindistan başta olmak üzere en fazla Asya ülkelerinden kaynaklanacak. Rapora göre bugün Kuzey Amerika ve Avrupa enerji talebinin yüzde 40’ını ve Asya yüzde 20’sini oluştururken 2040’da bu tablo tam tersine dönecek.

Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu miktarın günlük 106 milyon varil petrole çıkacağını öngören rapora göre, doğal gaz kullanımı ancak 2030’da kömürü yakalayabilecek ve petrolden sonra ikinci büyük enerji kaynağı olacak. Dünyadaki doğal gaz tüketiminde endüstriyel kullanıcıların oranı yüzde 45’e yükselecek.

Petrokimyanın önlenemez yükselişi

Petrokimya ürünleri olan plastikler ve farklı özellikle sahip ancak tümü etilen ve propandan yapılan ürün paketleme materyalleri bu anlamda petrol kullanımının en çok büyüme gösterdiği alan olacak.

Rapora göre küresel ölçekte plastik geri dönüşüm miktarı iki katına çıksa bile bu alana ayrılan petrol miktarı günlük sadece 1,5 milyon varil azalıyor. Petrokimyaya ayrılan miktar günlük 5 milyon varili bulacak.

Avrupa Birliği’nin (AB) tek kullanımlık plastikler ve plastik torbalar ile olan mücadelesi hem Avrupa’da hem de Avrupa ile iş yapan dünyanın geri kalanında belli ölçüde etki yaratacak olsa da bu alandaki üretim artışı devam edecek.

Güneş enerjisi 2040’tan önce kömürü geçecek

Tüm bunların yanı sıra elektrik enerjisine olan yatırımlarda da büyük artış gözlenecek. Rapora göre küresel enerji yatırımlarına harcanacak her üç dolardan biri elektrik enerjisi üretimine gidecek.

Ne var ki, bazı ülkelerde gelişen teknolojiler ile elektrik arzının talebin çok üzerine çıkacağı ve depolanamadığı için veya depolanması son derece maliyetli olduğu için alıcı bulanamadığı takdirde son tüketiciye yansıyan fiyatın önemli oranda artabileceği belirtiliyor.

Güneşten elde edilen enerjinin 2025’te rüzgar tribünlerini, 2030’da hidroelektrik santrallerini ve 2040’tan önce de kömürü geçeceği hesaplanıyor.

Nükleer enerjiye veda mı?

Günümüzde hidroelektrik santrallerinin ardından karbon emisyonu en düşük riskleri yüksek olan ikinci enerji kaynağı nükleer santrallerin küresel enerji arzındaki oranı yüzde 14.

Gelişmiş ülkelerdeki tesislerin üçte ikisi 30 yaşın üzerinde. Çevreye olası riskleri bir yana bu santrallerin bakımı, yenilenmesi, kontrolü ve atık yönetimi son derece maliyetli. Başta Avrupa olmak üzere artık batıda yenilerinin inşa edilmesi gündemde değil. Aksine 15 yıl içerisinde varolan birçok santralin kapatılması planlanıyor. Bunun da küresel petrol ve gaz talebi üzerinde önemli bir etkisi olacak. Örneğin Fransa enerji talebinin yüzde 75’ini nükleerden karşılıyor. ABD’de ise bu oran yüzde 20.

Ne var ki, Asya’daki nükleer santraller konusunda benzer bir beklentiye girmek zor. Enerji talebi artacak olan Asya ülkelerinde yeni nükleer santral inşaatlarının devam edeceği düşünülüyor.

Asya kömür tesislerine yatırıma devam ediyor

Asya önümüzdeki en az 10 yıl daha kömüre bağımlılığını sürdürecek ve yeni tesisler inşa etmeye devam edecek. Ancak gelişmiş ülkelerde farklı standartlarda inşa edilen kömür santrallerinin ömrü 40 yılı bulurken Hindistan ve Çin’deki kömür santrallerinin ortalama ömrü 15 yıldan az.

Asya belirleyici olacak

Öngörüler bu şekilde olsa da neticede belirleyici olan unsur daima devlet politikaları olacak. İklim krizinin yaratacağı acil bir durum bugün öngörülemeyen dramatik değişimleri beraberinde getirebilir. Karbon vergisi gibi uygulamalar ve yenilenebilir enerjiye sağlanacak teşvikler veya kolaylıklar ile tablo ciddi şekilde değişebilir.

Bu konuda en belirleyici değişkenin gelişmekte olan Asya ülkelerinin alacağı tutum olduğu görülüyor.