Devletler de insanlar gibidir der İbn Haldun: Doğarlar, büyürler, yaşlanırlar ve ölürler. Bu benzetme, kuru bir tarihsel şema değil, uygarlıkların nabzını tutan bir diyalektik tanıklığın ürünü, zamanın ruhunu kavrayan bir gözlem gücünün kristalleşmiş ifadesidir. Bugün Türkiye’de, yirmi yılı aşkın bir iktidarın ağır ağır çözülen hikâyesine bakarken, bu kadim döngünün cılız yankılarını değil, doğrudan yankı yerindeymişiz gibi kuvvetli çınlamalarını duyuyoruz. AKP iktidarının uzun süren yükselişi ve inatçı düşüşü, tarihin doğasına dair evrensel bir yasaya dönüşüyor gözlerimizin önünde.
İbn Haldun’un Mukaddimesi, yalnızca bir tarih teorisi değil, aynı zamanda toplumsal enerjilerin doğasını anlamamızı sağlayan bir düşünce haritasıdır. Ona göre her devlet, kurucu bir ruhla, yani “asabiyye” ile doğar. Bu asabiyye; dayanışmanın, ortak inancın ve birlikte yaşama arzusunun ete kemiğe bürünmüş halidir. Ancak zamanla bu ruh bozulur, yerini çıkar ilişkilerine, saray entrikalarına ve içi boş ritüellere bırakır. Devletin bedeni yaşar, ama ruhu çürümeye başlar. Bugün AKP’nin içine sıkıştığı yapının tam da bu evrede olduğunu söylemek gerekir.
2002’de iktidara geldiğinde AKP, toplumsal hafızanın en derin katmanlarına dokunmayı başarmıştı. Yoksulların öfkesi, dindarların kırgınlığı, taşranın görmezden gelinmiş çığlığı bu partide ses bulmuştu. Ne var ki her iktidarın en büyük sınavı zamanla gelir. Ve zaman, her şeyin hakikatini ortaya seren o kadim çöldür. AKP, zamanla halkın taleplerini değil, sarayın arzularını dinleyen bir makineye dönüştü. İktidar artık bir inşa değil, bir tahkim meselesi haline geldi. Güç, kendini korumak için gücün dışındaki her şeyi düşmanlaştırmaya başladı.
Bugün geldiğimiz noktada bir devlet değil, bir yapay düzen izlenimi veriyor bu iktidar. Her şey çalışıyor gibi ama hiçbir şey işlemiyor. Mahkemeler karar veriyor, ama adalet yok. Meclis çalışıyor, ama temsil yok. Üniversiteler açık, ama düşünce yok. Medya konuşuyor, ama hakikat yok. Bu hal, İbn Haldun’un tabiriyle devletin “gövdesi yaşayan ama ruhu ölmüş” evresidir. Saraylar yükseliyor ama içlerinde yankılanan tek ses, kendi boşluklarının sessizliği. Halk ise bu saraylardan dışarıya bakan pencere değil, artık sadece bir dekor.
İktidarın ruhu çözülürken, toplumun adalet duygusu da çürümeye başlar. Bugün yargının siyasallaşması, muhalefete açılan davalar, gizli tanıklarla örülen düzmece dosyalar, sadece bir baskı mekanizması değil, aynı zamanda çöküşün semptomlarıdır. İktidar, bir rejime dönüşüp kendini kalıcılaştırmak isterken, aslında sonunun gelişini hızlandırmaktadır. Çünkü İbn Haldun’un dediği gibi: “Zulüm, devletin harcı değil, yıkımının habercisidir.”
Tarih bize şunu söyler: Her çöküş kendi istisnasını yaratır. Çöküş, yalnızca yok oluş değil, aynı zamanda başka bir doğumun rahmidir. AKP’nin bugünkü çürüyüşü, yalnızca bir partinin sona erişi değil; bir dönemin, bir siyasal tahayyülün, bir toplumsal hayalin de tükenişidir. Bu yıkımın içinde doğacak olan şeyin ne olacağı ise, bugünden sorulması gereken en can yakıcı sorudur.
Ve her şeyden önemlisi şu: Toplumsal asabiyye, yalnızca liderlerin ya da partilerin kuracağı bir şey değildir. O, halkın içinden filizlenen bir canlılıktır. AKP, bir dönem bu canlılığa denk düşmüş olabilir. Ama şimdi, bu canlılık başka mecralar arıyor. Yalnızca muhalefet partilerinde değil, yoksul mahallelerde, gençlerin yabancılaştığı üniversite kampüslerinde, özgürlük isteyen kadınların sokaklarında, adalet talep eden işçilerin grev çadırlarında.
İktidarlar, kendi ömürlerini uzatmak için tarihe karşı savaş açtıklarında, aslında tarihin kendisini hızlandırırlar. AKP de bu kaçınılmaz sona doğru, tarihsel bir inatla değil, ağır ağır çözülen bir inançsızlıkla yürüyor.
Ve bizler, bu yürüyüşü sadece bir iktidarın tükenişi olarak değil, halkın yeniden kendi kaderine sahip çıkacağı günlerin habercisi olarak okumalıyız. Tıpkı İbn Haldun’un dediği gibi: “Toplumlar, hakikatin suskunlaştığı yerde değil, hakikatin yeniden konuşmaya başladığı anlarda dirilirler.”
Kaynakça:
- İbn Haldun. Mukaddime. Çev. Süleyman Uludağ. Dergâh Yayınları.
- Gökhan Bacık (2023). “İbn Haldun’un Asabiyye Teorisi ve Türkiye’de İktidar.” Toplum ve Bilim, Sayı 165.
- Şerif Mardin (2007). Türk Modernleşmesi. İletişim Yayınları.
- Ahmet İnsel (2022). Türkiye’de Otoriterleşme Süreci. İletişim Yayınları.
- BBC Türkçe (24 Mayıs 2025). “Ankara’da Ekonomik Kriz Gölgesinde Yargı Tartışmaları.” https://www.bbc.com/turkce/articles/cz3nkvzjmrdo
- Kutsal Suskunluk - 20 Haziran 2025
- Sessizlikte Gömülenler: Savaş, Sermaye ve Sessiz Tanıkları - 16 Haziran 2025
- Çocuğun Temsili ve Sessizlik Estetiği - 13 Haziran 2025