14 Aralık 2022 günü Türkiye siyasetinde unutulmayacak bir kırılma noktasıdır. Mahkemenin verdiği karardan sonra yeni bir dönem başlamaktadır. Mahkemenin kararı, iktidarın elindeki gücü bırakmamak için neler yapabileceği konusunda yeni bir uyarı olmuştur. Yirmi yılı iktidarda geçiren kadrolar için seçimler hayati bir önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanı seçimini kaybetmek ve sistemin değiştirilmesi, iktidar kadroları için uyku kaçıracak derecede büyük bir değişimdir. Ekonomik olanaklar ve siyasi güç kaybedileceği gibi, yapılmış hukuk dışı işler ortaya dökülecektir. Baskı rejimlerinin özelliği, yumuşak biçimde adım adım gevşemeyi başaramazlarsa, tam tersine adım adım sertleşmektir. Son birkaç yılda iktidar ikinci seçenekte ilerlemektedir.
Bugünkü rejim belli açılardan askeri ara rejimlerden daha ileri gitmiş durumdadır. 12 Eylül bile medya sektörünün büyük bölümünü eline geçirememişti, tüm hukuk sisteminde kendi kadrolarını yerleştirmeye gidememişti, zaman içinde yetersiz de olsa, sivilleşmeye geçileceğini kabullenmişti. Bugünkü iktidar ise, kendi yargı kadrolarını oluşturdu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, boşalan kadrolara çok sayıda AKP aday adayı, il veya ilçe yöneticisi atandı. Sayıları yüzleri buluyor, üstelik yazılı sınav yapılmadan mülakatla alınan çok sayıda. Bugünkü iktidar hiç kaybetmeyecekmiş gibi ilerledi, şimdi de kaybetmekten çok korkuyor. Bu nedenle daha da sertleşmesi büyük olasılık.
Son kararın hukuki olmadığını, siyasal bir adım olduğunu toplumun büyük bölümü kavramış durumda. Kararın gerekçesi olarak sunulan ifadelerin hukuki değerlendirmesini yapan üç önemli ceza hukuku profesörünün (Sözüer, Gökçen, Özgenç) raporu son derece önemlidir ve mahkemenin kararının hukuki olmadığını ortaya koymaktadır. AKP’nin kurucularından ve önemli isimlerinden Bülent Arınç da kararı “Türk yargısı adına utanç verici ve umut kırıcı” ifadesiyle eleştirmiştir. Kararın Batı’daki yankıları da doğal olarak olumsuz olmuştur. Avrupa Sosyalistler Partisi yaptığı açıklamada “iktidarı elinde tutmak için her türlü yola başvuracak Erdoğan tarafından demokrasiye yönelik bir saldırı” olarak nitelemiştir.
Tümüyle siyasi olan bu süreci iktidar neden seçti sorusunun asıl yanıtı cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkindir. Öncelikli amaç İstanbul Belediyesi’ni ele geçirmek, seçimlerde onun gücünden yararlanmaktır. Belediye ele geçirildiğinde, ekonomik olanaklar seçim sürecinde sonuna kadar kullanılacak, ayrıca gerçekle ilgisi olan ve olmayan birçok iddia ortaya atılarak bugünkü yönetim karalanacaktır. Bu çabalarla CHP ve Altılı Masa da yıpratılmaya çalışılacaktır. Diğer bir amaç, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanlığı için Ekrem İmamoğlu’nu aday seçeneği olarak gündeme almasının engellenmesidir. Tabii 2024’te yapılacak yerel seçimler için de İstanbul Belediyesi’nin elde bulunması ile AKP’nin şansının yükseleceği umulmaktadır. Dolayısıyla sorun Ekrem İmamoğlu ve CHP ile sınırlı bir sorun değildir. Sorun tüm İstanbullular’ın seçme hakkının çiğnenmesi ve de Türkiye’nin tüm belediyelerine gözdağı verilmesi anlamını da taşımaktadır.
Gündemde olan önemli bir soru da, iktidarın amaçları ışığında yargı sürecinin nasıl ilerleyeceği sorusudur. Yukarda sıralanan amaçlar doğrultusunda beklenmesi gereken, yargı sürecinin hızlı ilerlemesidir. İstinaf ve Yargıtay aşamalarından birincisi için umutlu olmak zordur. Yargıtay aşamasının hukuk temelli olması biraz daha yüksek olasılıktır, ancak o aşama için de umutlu olmak zordur. Yargı süreci nasılı ilerlerse ilerlesin, siyasal süreç bu kırılma noktasından sonra yeni bir kanaldan ilerleyecektir. Kararın hemen ardından Saraçhane’de toplanan kitleler ve bugünden itibaren ortaya konacak demokratik tepkiler, toplumun adalet ve demokrasi taleplerinin yükseleceğini ve güçleneceğini gösterecektir. Altılı Masa’nın bu doğrultuda kararlı bir tutum göstermesi büyük önem taşımaktadır. Bu tepkilerin güçlü olması yargı sürecini de etkileme olasılığını yükseltebilir. Toplumsal tepkilerin yükselişi yargı sürecini etkilemese bile, siyasal süreci etkileyecek ve seçimlerde başarı şansını artıracaktır.
- Osman Kavala 2500 Gündür Hapis - 4 Eylül 2024
- Bir Televizyon Tartışması Amerika’yı Sarstı - 28 Haziran 2024
- Enflasyon Düşecek, Ama Fiyatlar Değil - 3 Haziran 2024