Türkiye 23 bin 400 dava ile AÄ°HM’de birinci sırada

Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi (AÄ°HM), insan hakları ihlallerine karşı son çare olarak görülen bir kurum. Ancak AÄ°HM, Türkiye kaynaklı ÅŸikayetlerle boÄŸuÅŸuyor. Türkiye, AÄ°HM gündemindeki 69 bin 950 davada taraf olan 47 ülke arasında 23 bin 400 dava ile birinci sırada yer alıyor. Bu rakam, AÄ°HM’in toplam iÅŸ yükünün yüzde 33,4’üne denk geliyor.

Peki Türkiye neden bu kadar çok dava ile karşı karşıya? Bu sorunun cevabı, Türkiye’nin insan hakları alanındaki sicili ile ilgili. Türkiye, AÄ°HM’in kurulduÄŸu 1959 yılından bu yana Avrupa Konseyi üyesi olan bir ülke. Ancak Türkiye, hem AÄ°HM’in kurucu sözleÅŸmesi olan Avrupa Ä°nsan Hakları SözleÅŸmesi’ni (AÄ°HS) hem de AÄ°HM’in verdiÄŸi kararları uygulamakta zorlanıyor.

Türkiye, AÄ°HS’yi 1954 yılında imzalamış ve 1956 yılında onaylamıştı. Ancak Türkiye, AÄ°HS’nin bazı maddelerini askıya almak için çeÅŸitli zamanlarda “olaÄŸanüstü hal” ilan etti. ÖrneÄŸin, 1980 darbesinden sonra Türkiye, AÄ°HS’nin ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi maddelerini askıya aldı. Bu durum, AÄ°HM’e baÅŸvuruların artmasına yol açtı.

AİHM nedir ve nasıl çalışır?

AÄ°HM, Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren bir yargı organıdır. 1959 yılında kurulan mahkeme, Avrupa Ä°nsan Hakları SözleÅŸmesi’ni (AÄ°HS) uygulamakla görevlidir. AÄ°HS, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin imzaladığı ve insan haklarını güvence altına alan bir uluslararası anlaÅŸmadır. Türkiye de 1954 yılında AÄ°HS’yi imzalamış ve 1987 yılında bireysel baÅŸvuru hakkını tanımıştır.

AÄ°HM’ye bireysel baÅŸvuru yapabilmek için, baÅŸvurucunun önce kendi ülkesindeki tüm iç hukuk yollarını tüketmiÅŸ olması gerekir. Ayrıca baÅŸvuru, olayın gerçekleÅŸtiÄŸi tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır. AÄ°HM, baÅŸvuruları öncelikli olarak kabul edilebilirlik kriterlerine göre deÄŸerlendirir. Kabule ÅŸayan bulunan baÅŸvurular ise esasa iliÅŸkin olarak incelenir.

AİHM, esas incelemesini tek hakim, üç hakimli komite veya yedi hakimli daire şeklinde yapabilir. Daire kararlarına karşı tarafların itiraz etme hakkı vardır. Bu durumda, 17 hakimden oluşan büyük daire dosyayı yeniden ele alır. Büyük dairenin verdiği kararlar kesindir ve taraflar için bağlayıcıdır.

AÄ°HM’nin verdiÄŸi kararlarda, ihlal bulunması halinde, ihlale uÄŸrayan tarafa manevi veya maddi tazminat ödenmesine hükmedilebilir. Ayrıca ihlalin kaynağını ortadan kaldırmak için devlete bazı yükümlülükler getirilebilir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi takip eder.

Türkiye neden bu kadar çok dava ile AÄ°HM’de?

Türkiye, AÄ°HM’nin kurulduÄŸu günden bu yana en çok dava ile karşılaÅŸan ülkelerden biri oldu. Türkiye’ye karşı açılan davaların sayısı ve niteliÄŸi zaman içinde deÄŸiÅŸiklik gösterdi. Ancak genel olarak, Türkiye’nin insan hakları alanındaki sorunlu sicili, AÄ°HM’ye yansıdı.

Türkiye’ye karşı ilk dava 1960’larda açıldı. O dönemdeki davaların çoÄŸu siyasi nitelikliydi ve darbeler, siyasi partilerin kapatılması, ifade özgürlüğü gibi konuları içeriyordu. 1980’lerde ise Türkiye’ye karşı açılan davaların sayısı arttı. Bu dönemdeki davaların büyük bir kısmı, Kürt sorunu, terörle mücadele, iÅŸkence, köy boÅŸaltmaları, yaÅŸam hakkı gibi konularla ilgiliydi.

1990’lı yıllarda Türkiye, AÄ°HM kararlarına uyum saÄŸlamak için bazı reformlar yaptı. Ancak bu reformlar yeterli olmadı ve Türkiye’ye karşı açılan davaların sayısı azalmadı. 2000’li yıllarda ise Türkiye, Avrupa BirliÄŸi (AB) ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek için daha kapsamlı reformlar gerçekleÅŸtirdi. Bu reformlar sonucunda, Türkiye’nin AÄ°HM’deki dava yükü bir miktar azaldı.

Ancak 2010’lu yıllarda Türkiye’nin siyasi ve hukuki durumu yeniden bozuldu. 2013’te Gezi Parkı protestoları, 2015’te çözüm sürecinin sona ermesi, 2016’da darbe giriÅŸimi ve ardından ilan edilen olaÄŸanüstü hal (OHAL), Türkiye’de insan hakları ihlallerinin artmasına yol açtı. Bu dönemde, Türkiye’ye karşı açılan davaların sayısı ve niteliÄŸi de deÄŸiÅŸti. OHAL kapsamında alınan tedbirler, anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi, KHK’lar, tutuklamalar, görevden almalar, medya kısıtlamaları, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi konular AÄ°HM’nin gündemine geldi.

Türkiye’nin AÄ°HM’deki durumu 2020 yılında da iyileÅŸmedi. Covid-19 salgını nedeniyle alınan önlemler, insan haklarına etkisi tartışmalı olan bazı yasal düzenlemeler, siyasi partilerin kapatılması giriÅŸimleri, insan hakları savunucularının tutuklanması gibi olaylar, Türkiye’nin AÄ°HM’deki dava yükünü arttırdı.

AÄ°HM’nin 2020 yılı raporuna göre, Türkiye’ye karşı açılan davalar AÄ°HM’nin toplam iÅŸ yükünün %33’ünü oluÅŸturuyor. Türkiye’yi %14 ile Rusya ve %10 ile Ukrayna izliyor. AÄ°HM’nin gündemindeki toplam 70 bin 800 davanın 23 bin 400’ü Türkiye ile ilgili.

AÄ°HM, Türkiye’ye karşı açılan davaların bir kısmını öncelikli olarak ele almakta. Özellikle OHAL kapsamında alınan tedbirlerle ilgili olarak AÄ°HM, pilot dava usulünü uygulamaya baÅŸladı. Pilot dava usulü, benzer nitelikteki çok sayıda baÅŸvurunun tek bir dava üzerinden deÄŸerlendirilmesini saÄŸlayan bir yöntemdir. AÄ°HM bu yöntemle hem iÅŸ yükünü azaltmayı hem de devlete sistematik çözüm önerileri sunmayı amaçlıyor.

AÄ°HM’nin pilot dava usulü uyguladığı ilk dava Kavala v. Turkey davası oldu. Bu davada AÄ°HM, insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın tutukluluÄŸunun siyasi amaçlı olduÄŸuna ve adil yargılama hakkını ihlal ettiÄŸine karar verdi. Ayrıca AÄ°HM, Türkiye’den Kavala’yı derhal serbest bırakmasını ve benzer durumdaki diÄŸer baÅŸvurucular için de gerekli önlemleri almasını istedi.

Ancak Türkiye bu karara uymadığı gibi Kavala’yı yeni suçlamalarla tutuklamaya devam etti. Kavala bu durmu yaÅŸayan tek kiÅŸi deÄŸil. Çok sayıda siyasi ve insan hakları savunucusu ve avukat var…