10 yıl öncesine göre iki buçuk kat daha fazla borçlu olan ve ekonomik durgunluk ile maliyet baskısı altında şirketler kesimi, Ankara’dan eli yüzü düzgün bir ekonomi politikası paketi beklerken, şimdilik kendilerine söylenen şu: “Ekonomide aldığımız aksiyonlar Ekonomik Güven Endeksini artırmaya devam ediyor.”
Bu sözün sahibi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “ekonominin yarısı psikoloji” mottosuyla bir yıldır bu krizin geçici olduğuna inandırmaya çalışırken, krizi ortadan kaldıracak bir ekonomi politikası çerçevesi ortaya koyabilmiş değil.
Albayrak, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Ekonomik Güven Endeksi sonrası attığı ‘tweet’te şöyle devam ediyordu: “Ocak’tan beri süren artış, güçlü toparlanmanın da göstergesi. İnşaallah 2. çeyrekten itibaren uygulayacağımız politikalar ve Yapısal Dönüşüm Adımları ile daha yüksek seviyeleri yakalayacağız”.
Peki nedir bu Ekonomik Güven Endeksi?
Bakanın toparlanma işareti aldığı Ekonomik Güven Endeksi’ne geçmeden önce şunu not düşelim; devletin istatistik kurumlarının yayımladığı veriler ağırlıkla ekonomik verilerdir. Bu yüzden ekonomi politikasını yürüten siyasi makam ile verileri toplayıp değerlendiren ve yayımlayan kurumun bağlı olduğu siyasi makam hep farklı olmuştur. Bu ilke, verilere güvenin de temelini oluşturur. AKP hükümetlerinin tamamında da bu kural bozulmamıştı. Ta ki “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” kadar.
Şimdiki tablo şu: Devletin ekonomi ve maliye kurumlarını yöneten de bu kurumların yarattığı sonuçları ölçen kurumun da bakanı aynı kişi. Bu durum, kurum işini iyi yapsa bile verilerin sağlığını da kamuoyunda algılanmasını da bozar. Örneğin, şirketlere “fiyat düşür” baskısı yapan yönetimin aynı zamanda bu şirketlere “mevcut durumu nasıl görüyorsunuz?”, “geleceğe nasıl bakıyorsunuz” diye anket yapması gibi. Vergi denetimi yapan kurum da aynı bakana bağlı, istatistiği ölçen kurum da. Fiyat kontrolü baskısı yapan da.
Dönelim Ekonomik Güven Endeksi’ne.
Bu endeks tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma dair değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini ölçüyor. 5 kesimi farklı ağırlıklarla ölçüyor; tüketici güveni ile imalat sanayi, hizmet sektörü, perakende ticaret ve inşaat sektöründeki üreticilerin bakışını.
Hem mevcut durum hem de geleceğe bakış ölçülüyor.
TÜİK Nisan ayı verileri, Ekonomik Güven Endeksi’ni 84.7 olarak ölçmüş. Bakan Albayrak’ın “toparlanma” olarak adlandırdığı durum da şöyle: Bu endeks Mart ayında 81.9’du. Yine sırasıyla hatırlatalım; 84.7 olan Nisan endeksi 2018’de 99.7, Mart ayı verisi de 101.9’du.
TÜİK notu da şöyle: “Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.”
Gerçek anlamda bir toparlanma yok; sadece kötü olan en dipten daha hafif bir kötüye evrilmiş.
Bunu sadece genel endekslerden değil, açıklanan verilerin ayrıntılarında da bulmak mümkün. Örneğin imalat sanayinde ankete katılanların “gelecek 3 ay” için öngördükleri üretim artışı sınırlı yükselirken, toplam istihdam hacmi göstergesi olan alt endeks, geçen yıl nisan ayında 114 iken, bu yıl 100.1 olarak veriliyor. Bu sayı marttan da kötü, şubattan da.
Yine benzer biçimde perakende ticaretteki güven endeksi de öyle; 90.6 ile ekim ayından bu yana en düşük seviyede. İnşaat sektörü güven endeksi de benzer; 53.9 ile en dipte dalgalanmaya devam ediyor.
Yerel seçim sonuçlarının etkisi
Ekonomik Güven Endeksi’nin tüketici ve üretici güvenlerini ölçtüğü hesaba katılırsa endekste Bakan Albayrak’ın “toparlanma” olarak müjdelediği artışın ivmesinin tüketici güvenindeki artıştan geldiği görülüyor.
Muhtemeldir ki otokratik bir patikada yol alan ülke yönetimine karşı yerel seçimde bir nefes borusu açıldığını gören yurttaşların güveni artmış olmalı; bugüne ve geleceğe dair. Bunun da verilere yansımış olmasına en çok Bakan Albayrak sevinmiş görünüyor.
Nisan ayının ilk iki haftasında yani seçim sonrasında derlenen anketle ölçülen tüketici güveni bu biçimde artarken, yine bu sonuçla tutarlı bir başka gelişme de şuydu: Türkiye’de yerleşik yurttaş ve şirketler o güne kadar TL’den hızla dövize geçmişlerdi.
Yılın ilk 3 aylık verileri (Merkez Bankası) gösteriyor ki yurtiçi yerleşik Türkiye yurttaşları ve şirketler bankalardaki döviz hesaplarını 20.9 milyar dolar artırırken, TL hesapları ise 28.7 milyar TL azalmıştı.
Seçim sonrası 3 haftada yerleşiklerin bu kesintisiz dövize dönüşü durdu.
Özeti şu; reel kesim yani üreticilerde, şirketler kesiminde geleceğe bakış henüz iyileşmiş değil, tüketici güven endeksinde iyileşme ise biraz seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan iyimser havayla ilişkili görünüyor. Mensubu olduğu partinin iki büyük metropol seçimini kaybetmesi ve buna başlı tüketici güveninin artmasına en çok sevinen de ekonomiyi kötü yöneten Bakan Albayrak olmuş.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024