Tıp Fakültelerinde Tıp öğrencilerinin “Hipokrat Andı” halen geçerli lakin aradan 2500 yıl geçmiş olsa da “Öncelikle zarar verme” sadece tıp öğrencileri için değil her insan için geçerli bence. Fakat bir tıp doktoru ettiği yemini, vicdanını ayaklar altına almış politik kısırlığın, körlüğün kurbanı olmuş ve kalkıp böğüre böğüre bir anaya küfür ediyor. Hastalarına değil ama kendine zarar verdi, veriyor.
Şaşırdık mı hayır!
Çünkü Ankara Gölbaşı’nda Aysel Tuğluk’un toprağa sırlanmış anasını mezarından çıkaran barbarları da unutmadık. Cezaevi kapılarında süründürülen, İstiklal caddesinde üzerlerine gaz bombası atılan, yerlerde sürüklenen analara yapılanları da unutmadık. Cizre bodrumlarında çocukları yakılan anaların gözyaşları dinmek bilmiyor. Öldürülen çocuğunun cesedini gömemediği için kokmasın diye buzdolabında saklayan ananın acısını hangi sözcükle tarif edebiliriz ki?
Savaşa karşı barışı savunan Ayşe öğretmen de bir ana ve doğurduğu bebeğiyle halen zindanda. Unutmadık. Gelinciği koklarken incitmeye korkan henüz 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın anasının “Oğlum linç edilerek öldürülürken çok acı çekmiş midir?” sözleri yüreğimizde mühürdür. Kanayan yaradır. Bu yara kapanır mı?
Ankara’nın Çubuk ilçesinde asker oğlunun acısıyla başa çıkmaya çalışan ananın ruh halini zerrece düşünmeyip cenaze töreninde linç eylemleri gerçekleştiren barbarları unutabilir miyiz?
Anaların çilesi ve yaşadıkları barbarlıklar sanki bulaşıcı gibi.
Egemen güçlerin ve savaşın zulmü her yerde aynı, değişen bir şey yok gibi… Omaha yerlilerinde savaş zamanı toprağı kazarak çocuklarıyla kendilerini gömüyordu analar. Hiç değilse çocuklarının düşmanları tarafından çiğ çiğ yenilmesini, derisinin yüzülmesini görmemiş oluyorlardı. Güney Afrikalı Vagogo yerlilerinde analar,köle avcılarından oğullarını korumak için kendilerini alması için yalvarıyorlardı. Berkin’in, Ceylan’ın Newroz alanında sırt çantasında şiir kitabıyla vurulan Kemal Kurkut’un anasının da hiç kuşkusuz yerli analarından farklı olmayacaktı tepkisi.
Ana ve çocuk arasındaki sevgi hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Çocuğa adanmış sevginin ilginin sınırını çizmek nerdeyse olanaksızdır. Nasıl oluyor da bir ananın doğurduğu çocuk kalkıp böğüre böğüre anaya küfrediyor? Bu cesareti nereden alıyor? İşte burada düşünmemiz gerekir.
Bu böğüren Tıp doktoru keşke istisna olsaydı. Nefretin ve acımasızlığın bir sağlık çalışanında ete kemiğe bürünmesi korkutucu. Düşünün ki bir Kürt ya da Ermeni ya da Kızılbaş ya da komünist bu hekimin eline düştü sonunu düşünmek bile istemiyorum. Operasyon sonunda hasta ölmese bile içeride spanç değil makas kalabilir! Aman dikkat bundan sonra hekimlerimizi iyi seçelim.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023