Trump’ın Gazze Şeridi Planı: Bölgesel İstikrarsızlık mı, Ekonomik Kalkınma mı?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında, Gazze Şeridi’ne ilişkin yeni ve tartışmalı planlarını duyurdu. Trump, ABD’nin Gazze’yi “devralacağını” ve bu bölgeyi “Ortadoğu’nun Rivierası” haline getirmeyi hedeflediklerini açıkladı. Ancak bu plan, yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde de ciddi eleştirileri beraberinde getirdi.

Trump’ın önerisine göre, Gazze’de yaşayan yaklaşık 2 milyon Filistinlinin bölgeden çıkarılarak komşu ülkelere “kalıcı olarak” yerleştirilmesi gerekiyor. Bu radikal planın ardından, bölgedeki yıkıntıların temizlenip ekonomik kalkınmaya odaklanılacağı ifade edildi. Trump, bu proje ile “bölgeye istikrar” getireceklerini öne sürerken, bu öneri Filistin halkı ve Arap ülkeleri tarafından büyük tepkiyle karşılandı.

Gazze İçin Ekonomik Kalkınma mı? Topraklarının Elden Alınması mı?

Trump, Gazze’nin kontrolünü ele aldıktan sonra bölgede büyük bir kalkınma planı yürüteceklerini ve binlerce iş yaratacaklarını iddia etti. Bölgeyi “Ortadoğu’nun gurur kaynağı” haline getireceklerini belirten Trump, Gazze Şeridi’ni “Ortadoğu’nun Rivierası” olarak yeniden inşa etmeyi hedeflediklerini söyledi. Ancak bu vizyonun gerçekleşmesi için Filistinlilerin yerinden edilmesi gerektiği fikri, bölgede yaşayan halk için bir “sürgün politikası” olarak nitelendirildi.

Trump’ın, “Bölgeyi tehlikeli silahlardan ve yıkılmış binalardan arındıracağız” açıklaması, bu plana yönelik askeri ve ekonomik süreçlerin nasıl işleyeceği konusunda ciddi soruları da beraberinde getirdi. “Orada uzun vadeli bir sahiplik pozisyonu görüyorum” ifadeleriyle Trump, ABD’nin Gazze üzerindeki kalıcı hakimiyetini ima etti. Ancak bu açıklama, uluslararası hukuk bağlamında ciddi bir meşruiyet tartışmasını da gündeme taşıdı.

Filistin’den ve Arap Dünyasından Tepkiler

Trump’ın açıklamaları, başta Hamas olmak üzere birçok Filistinli lider ve Arap ülkesi tarafından sert tepkiyle karşılandı. Hamas liderlerinden Sami Ebu Zuhri, Trump’ın planını “Filistinlilerin topraklarından sürülmesi” olarak tanımladı ve bunun “bölgede kaos ve gerginlik yaratacağını” vurguladı. Suudi Arabistan da Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesine yönelik girişimleri kesin bir dille reddetti ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmadan İsrail ile ilişki kurmayacağını yineledi.

Türkiye’nin Sessizliği

Trump’ın bu açıklamaları ve planları karşısında Türkiye’den henüz resmi bir açıklama gelmedi. Türkiye’deki siyasi iktidarın, bu konuda nasıl bir tutum takınacağı belirsizliğini koruyor. Özellikle İsrail-Filistin meselesinde genellikle retorik düzeyde aktif bir duruş sergileyen Türkiye’nin, bu kez sessiz kalmayı tercih etmesi dikkat çekiyor. Bunun, Trump’a doğrudan cevap vermekten kaçınma ve bölgesel denklemlerde bir çatışmaya girme endişesinden kaynaklandığı düşünülüyor.

Ankara’nın bu sessizliği, içeride ve dışarıda eleştirileri artırabilir. Türk hükümeti, Doğu Kudüs ve Filistin meselesinde daha önceki söylemleriyle uyumlu bir tepki mi verecek yoksa bu krizi “duymadık, bilmiyoruz” stratejisiyle mi geçiştirecek? Bu, önümüzdeki günlerde Türkiye’nin dış politika çizgisini belirleyecek önemli bir sınav olabilir.

Trump ve Netanyahu’nun Ortadoğu’daki bu radikal planları, bölgenin haritasını ve dengelerini tamamen değiştirme potansiyeline sahip. Ancak bu süreç, bölgedeki halklar ve uluslararası toplum tarafından ciddi bir dirençle karşılaşacak gibi görünüyor.