Suriye’nin kuzeybatısında şiddetlenen çatışmalar, yalnızca Esad rejimi ve cihatçı gruplar arasında bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin hesaplarının kesiştiği bir sahne olarak dikkat çekiyor. Türkiye destekli muhalif grupların, Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğinde Halep’e doğru ilerlemesi, bu savaşın basit bir iç dinamikten ibaret olmadığını ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Rolü ve Hedefleri
Bazı analistler, bu saldırının arkasında Türkiye’nin stratejik hedeflerinin yattığını düşünüyor. Türkiye, Esad rejimini yeniden masaya çekmek ve müzakere baskısını artırmak için muhaliflerin sahadaki hareketliliğini destekliyor olabilir. Bu yaklaşım, Esad yönetiminin özellikle kuzeybatıda kontrolü sağlamaktaki zaaflarını ortaya çıkararak uluslararası arenada yeni bir denge kurmayı hedefliyor. Türkiye’nin bu saldırılarla, Suriye’deki siyasi geçiş sürecine dair taleplerini güçlendirmeye çalıştığı da iddialar arasında.
Öte yandan, bölgedeki çatışmaların artması, ABD’nin Suriye’den çekilme planlarını geciktirebilir. Washington, özellikle terör tehdidinin devam ettiğini öne sürerek bu süreci daha da uzatabilir. Bu durum, Türkiye’nin bölge politikalarında beklenmeyen engellerle karşılaşmasına neden olabilir. ABD’nin varlığı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturma stratejisine doğrudan etki edebilir.
Rusya’nın Zayıflayan Müdahale Yeteneği
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa yoğunlaşması, Suriye’deki etkinliğini önemli ölçüde zayıflattı. Bu durum, Halep’teki muhalif grupların daha cesur adımlar atmasını sağladı. HTŞ ve diğer cihatçı grupların, Rusya’nın hava saldırılarındaki zayıflığını fırsat bilerek geniş çaplı bir operasyon başlattığı düşünülüyor. Esad rejiminin Rusya desteği olmadan bu saldırılara karşı koyması ise oldukça zor.
Bölgesel Dengeler ve Riskler
Halep’in kuzeybatısındaki Sarakib gibi stratejik noktaların muhaliflerin eline geçmesi, Esad rejiminin bölgedeki lojistik hatlarını kesebilir. Bu durum, rejimin kontrolünü ciddi şekilde zayıflatabilirken, aynı zamanda çatışmaların daha geniş bir alana yayılma riskini de artırıyor.
Uluslararası arenada ise bu çatışmalar, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerinin yeniden güç kazandığına dair bir argümanı destekleyebilir. Özellikle ABD’nin, bu gerekçeyi kullanarak bölgede askeri varlığını sürdürme ihtimali, Türkiye’nin Suriye stratejisini karmaşıklaştırabilir. Ayrıca, çatışmaların tırmanması, bölgedeki mülteci krizini derinleştirebilir ve uluslararası toplumu yeniden Suriye meselesine müdahil olmaya zorlayabilir.
Yeni Bir Dönemeç mi?
Halep çevresindeki bu çatışmalar, Suriye iç savaşının yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. Türkiye’nin bölgedeki etkisi, Esad rejiminin kırılganlığı ve Rusya’nın zayıflayan müdahale kapasitesi, bölgesel dengeleri yeniden şekillendiriyor. Ancak çatışmaların uzun vadede hangi yönde ilerleyeceği belirsizliğini koruyor. Gözler, uluslararası aktörlerin bu sürece nasıl tepki vereceğinde. Özellikle ABD’nin tutumu, hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynayabilir.
Bu gelişmeler, Suriye’nin sadece bölgesel değil, küresel bir satranç tahtasında ne kadar kritik bir yer tuttuğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.