Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin yaptığı 36. Kurultayda yeniden CHP Genel Başkanı olarak seçildi. Yine gerek sosyal medya kullanıcıları gerek süper uzman yorumcular başladılar eleştirilere. Elbette eleştiri düşünce sistemiğinin çoğu zaman ilacıdır. Ama çoğu zaman da sadece onarılmaz yaralar bırakır. Ne yazık ki yine aynı koro ve aynı dil Sayın Kemal Bey’in seçilmesini hazmedemediği için şimdiden ilerdeki yenilgileri ona bağlamaya hazırlandılar. Peki, CHP’nin parti ve kadroları ile birlikte girdiği seçimleri kaybetmesinin tek nedeni gerçekten Kemal Bey mi? Ben kendi adıma öyle olmadığını düşünenlerdenim. Seçimi lider kaybetmez, parti kaybeder, partinin programı kaybeder. Yani parti programının kitlelerde karşılığının olup olmaması kaybettirir. Peki, siyasi bir parti nasıl olmalı?
Türkiye’deki partilere bakınca ilk gördüğümüz cemaatçi, dinsel ve katı ideolojik geleneklerdir. Yani, siyasal İslamcılık, Kemalizm, Milliyetçilik, Kürtçülük gibi. Oysa Bu toprakların ve bu ülkenin hafızasındaki kültürel değerleri inkâr etmeden herkesi kucaklayacak bir parti programına ihtiyaç var. Çünkü her ne yaparsak yapalım bizlere aktarılan kültürel kodları inkâr ederek ve bu inkâr üzerinden politik bir faaliyet yürütmek gerçekleri görmeyi ertelemekten başka bir şeye yaramaz. Onun için de çağın değerlerine yani kişilerin temel haklarını esas almayan onların düşünce ve ifade özgürlüğüne olanak tanımayıp saygı göstermeyen her kim olursa olsun sadece günü kurtarma peşinde koşar.
Bugün her partide olduğu gibi CHP’de de farklı düşünen ve kendini ifade eden ya da ifade etmeye çalışan birçok kesim var. Kurultay sonrası tabloya baktığımda ise ben kendi adıma hala CHP’yi ileriye taşıyabilecek tek bir kişi görüyorum o da Sayın Kemal Bey’dir. Bugün Kemal Bey kaybetseydi CHP kendilerini beyaz Türk olarak ifade eden burnunu Bakırköy’den, Şişli, Beşiktaş ve Çankaya’dan çıkarmayan Kayseri’nin ötesi için varsın olmasın diyen bir yönetim olurdu. Oysa Kemal Bey bugün CHP’yi doğu ilerine yeniden taşımıştır. Ayrıca çağın ruhunu yansıtan değerlere bağlı olduğunu “Adalet ve cesaret” diyerek bağlılığını 430 kilometre yürüyerek ispatlamıştı daha önce. Beğenelim beğenmeyelim bu gerçektir.
Ama ne yazık ki CHP tabanın ve yöneticilerinin büyük bir kısmı Kemal Beyi bir türlü lider olarak benimsemedi onu sürekli evin küçük yaramaz oğlu olarak gördü bundan dolayı da şamar oğlanına çevirdi. Bu yaklaşımın temeli ise sanırım Kemal Beyin etnik ve kültürel kimliği olsa gerek. Ne de olsa beyaz Türkler gibi soyu bir paşaya dayanmıyordu ya da konaklarda büyümemişti. O Yatılı Bölge Okullarında okumuştu yani kolejlerde ya da yurtdışında okuma şansı olmamıştı. Onun için birilerini eleştirdiğimizde onun ruhsal yapısını oluşturan koşulları ve yaşantısını asla göz ardı etmemek gerekir. Onun için de CHP de lider sorunu yok. Ama CHP’de kendi genel başkanını lider gibi görmek istemeyen ve ona liderliği bir türlü yakıştırmayan bir taban ve yöneticiler var.
Yani gördüğüm kadarıyla Sayın Kılıçdaroğlu ’nu öncelikle kendi partisindeki yoldaşları lider olarak görmüyor ve sürekli eleştiriyorlar. Mesela Aleviler Kemal Beyi dergâh dedesi olarak görüyor ve ona göre parti içinde ayrıcalık istiyorlar. Parti içindeki ulusalcı kanat ise Kemal Beyin ulusal kimliğini, Aleviliğini öne sürerek CHP’nin lideri olamayacağını üstü örtülü söylüyor. Süleyman Yeşilyurt’un Nefret dili ile yazdığı “Dersim Ermeni’si Yemuş Hanım’ın Oğlu Çarkçı Kemal” kitabı bu zihniyetin bilinçdışı kodlarını gayet iyi yansıtmaktadır.
Peki, Kemal Bey bu algı karşısında ne yapabilir? Bunun cevabı da sanırım hiç kimseyi etnik, dilsel ve dinsel kimliği yargılamamak ve onları etiketlemeden olduğu gibi kabul etmek. CHP bunu başardığı zaman sosyal demokrasi, sosyal devlet laiklik ve seküler yaşam da bu topraklarda yaşam bulur.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023