Ülkemizde Rüzgâr Enerjisi elde etmek için özellikle ormanla kaplı yüksek yerler tercih edilmektedir. Tercihin nedeni ise ucuz yollu yatırım alanı olmasından kaynaklı. Ayrıca destek fonları ile işlerini daha kolaya getirdiklerinden dolayıdır. Bu alanlara bu yatırımı yaparken, hem yol yapımında hem de Rüzgâr Gülleri için orman tahrip edilmektedir. Ayrıca bu alanlar birde hava koridorları olduğu için de kuş göç yollarının üstü de oluyor. Bu yüzden de kuşların göç mevsiminde kuş sürüleri de bu güllerden zarar görmektedir. Kimisi ölmekte, kimisi yaralanmaktadır. Burada o alanlarda yaşam iki türlü zarar görmektedir. Biri ormanlar tahrip edilmekte, diğeri göçmen kuşlar zarar görmektedir.
Yakın komşumuz Yunanistan, yüksek alanlara yapılan devlet destekli bu rüzgâr tribünlerini kaldırmış. Nedeni ise Kuş Göç yolları üzerinden olması ve göçmen kuşların zarar görmesinden dolayı bunu yapmıştır. Denide kıyısı olan birçok ülke bu Rüzgâr Güllerini denizin içinde uygun alanlara kurmaktadır. Avusturya ise Başkenti Viyana yakınlarında bu işi düz ovada, tarım alanları içinde Rüzgâr tribünü tarlaları oluşturmuş. Üstelik tarım üretimi de aynı hızla devam etmektedir. Enerjisinin büyük bir kısmını bu yolla sağlamaktadır. Kısaca bizim dışımızdaki ülkeler maliyetin yüksek olmasına değil doğayla ve yaşamla barışık olmasını esas almaktadırlar. Bizde ise maliyeti düşük ama doğaya ve yaşama verdiği zarara bakmadan aşırı kâr sağlayan alanlarda enerji üretimi için yasa bile tanımadan Doğaya, Çevreye ve Doğal yaşama zarar vermeye devam etmektedirler. Bu konuda hükümet ise bu tür yatırımlara her türlü desteği vermeye devam etmektedir. Birçoğunda Mahkemelerin dur demesine rağmen, yasalar arkadan dolanılarak hala aynı işi kabul görmeyen alanlarda yapmaya devam etmektedirler.
İşte yaşadığımız ülkeler coğrafyasında yaşama ve yaşam hakkına yaklaşımda, ona saygı duyma ve koruma konusunda birbirine zıt iki yaklaşım. Birileri yasalarına uyarak ve uygulamalarda gördükleri aksaklıklar ve zararlardan sonra o uygulamalardan vaz geçerken, birileri de yasalara ve ülke iç hukukuna rağmen, bunlar yok sayılarak, o alandaki canlı yaşamı da yok sayarak işletmelerini kurabilmektedirler.
Bizdeki öne çıkan mantık az masraf, çok kâr güdüsü ile hareket edilmektedir. Aşırı kâr güdüsü ise tüm canlı yaşamını yok saymaktadır. Ama diğer örnekteki ülkelerde ise doğal yaşam ve çevrenin zarar görmemesi için her tür itina gösterilmektedir. Onlar maliyetin yüksek olmasına bakmaksızın çevresine zarar vermeden uzun erimli olmasını da dikkate alarak işletmelerini bulunduğu çevreye uyumlu ve engelleyici olmamayı da planlayarak yatırım yapmaktadırlar.
İşte biz yaşam savunucusu çevre dostları da bu ikinci yaklaşımı esas alan bir yatırım programı oluşturularak, çevresiyle barışık ve tamamlayıcı yatırımların yapılmasını arzulamakta ve görmek istemekteyiz. Çevreyi ve yaşamı koruyup kollayan yasaların öne çıkarılması ve bu yasalara uymayanlara karşı etkin ve caydırıcı yaptırımların getirilmesini istemekteyiz.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022