Romantik Sanat ve Yazın Kuramının Oluşum Süreci

Aklın, dolaysıyla da bireyin, başta din ve siyasal yetke olmak üzere, her türlü bağımlılık ve erginsizlikten kurtularak, özgürleşmesi ve özerkleşmesi doğrultusunda önemli ilerlemeler ve kazanımlar sağlayan Aydınlanma devinimi 18. yüzyılın sonlarına doğru başat düşünsel-yazınsal akım olma özelliğini yitirmeye başlar.

19.yüzyılda Aydınlanmanın yerini düşünsel-yazınsal bir dönem olarak romantizm alır. Alman yazın tarihinde “Fırtına ve Zorlama” (Sturm und Drang) dönemi, Aydınlanmadan romantiÄŸe geçiÅŸi saÄŸlayan ara akımdır. Alman romantikleri, aÅŸağıda görülebileceÄŸi gibi, Aydınlanmanın kazanımlarını üstlenmekle birlikte, örneÄŸin, August Wilhelm Schlegel[1], Aydınlanmacı ülküler olan insancılık, ifade özgürlüğü, özerklik, hoÅŸgörü, açıklık baÄŸlamında ortaya çıkan “bozulmaları” ya da “saltçı-genelleÅŸtirmeci” tavırları, “edebiyata bir görev yükleme ve onu kurala baÄŸlama” anlayışını sorgular.

Aydınlanmaya yönelttiÄŸi dizgesel eleÅŸtirisiyle öne çıkan August Wilhelm Schlegel, 1801-1805 yılları arasında verdiÄŸi “Edebiyat ve Sanat Ãœzerine Dersler”inde Aydınlanma eleÅŸtirisini dizgeleÅŸtirir. Hegel’in pek önemsemediÄŸi bu düşünür ve yazın-bilimci, Aydınlanmayı “bitimlide sıkışıp kalmak”, “tinsel ilkeleri yararlılık ilkesine (ekonomik ilkeye) bağımlılaÅŸtırmak”, “akıl yararına fanteziden vazgeçmek”, “dinin tümüyle anlaşılabilirliÄŸini ve akılcılaÅŸtırılabilirliÄŸini öne sürmek”, “hazcılığı özendirmek”, “edebiyatı kurala baÄŸlamak ve böylece çeÅŸitlenmesini ve geliÅŸmesini önlemek” gibi gerekçelerle eleÅŸtirir. Romantik akımın ortaya çıkmasıyla birlikte, Avrupa’da edebiyat üzerine kuramsal düşünme ve irdelemeler, görülür ölçüde yoÄŸunlaşır. Aydınlanma deviniminin eleÅŸtirel deÄŸerlendirimine koÅŸut olarak 1800’lü yılların hemen başında özellikle Almanya’da düşün ve sanat yaÅŸamında baÅŸatlaÅŸan romantizm, felsefede ve edebiyatta canlı bir tartışma ortamı yaratır. Bu tartışma ortamında felsefe ve yazın iliÅŸkisi yoÄŸunlaÅŸarak, karşılıklı etkileÅŸime dönüşür. Söz konusu etkileÅŸim, kendisini en açık biçimde Alman idealizmi kapsamında geliÅŸtirilen ve “dizge programı” ya da “dizge tasarımı” olarak adlandırılan kuramsal bildirgelerde gösterir.

Herder, Schlegel KardeÅŸler, Hegel, Schelling, Hölderlin gibi kimi düşünür ve yazıncılar, felsefe-yazın iliÅŸkisini ve etkileÅŸimini kuramsallaÅŸtıran “dizge programları” geliÅŸtirirler. Söz konusu düşünür ve yazıncılar arasında yer alan Hegel, Schelling, Hölderlin ve hatta Schlegel KardeÅŸler oldukça yoÄŸun bir iÅŸbirliÄŸi, ortak çalışma ya da en azından görüş-alış veriÅŸi içinde felsefi ve yazınsal yaklaşımlarını tartışmaya açarlar.

  1. yüzyılın sonu, 19. yüzyılın hemen başında Friedrich Hegel, Friedrich Schelling, Friedrich Schlegel ve Friedrich Hölderlin dörtlüsü, aralarında belli yaklaşım farkları olmakla birlikte, Aydınlanma’nın kazanımlarını büyük ölçüde benimseyerek, yeni bir kuramsal yaklaşım geliÅŸtirmeye koyulurlar.

“Dört Friedrich’ler” diye adlandırdığım bu düşünür ve yazıncılar, Aydınlanmanın ihmal ettiÄŸi bireysel öznelliÄŸi ve metafizik öğelere de yer veren “dizge programları” geliÅŸtirirler.

Söz konusu “dizge programları” arasında düşünsel yoÄŸunluÄŸu nedeniyle özellikle biri öne çıkar. Öne çıkan bu program, “Alman Ä°dealizminin En eski Dizge Programı” adını taşır. Anılan dizge programı, romantik yazın üretimini ve kuramını görülür ölçüde etkilediÄŸi gibi, kanımca, bugün bile güncelliÄŸini koruyan post-modernizm ile baÄŸlantılandırılan modernite, modernizm, dinselleÅŸme, ulusçuluk gibi kavramların felsefi-yazınsal kaynaklarından birini oluÅŸturmaktadır. Bu nedenle, söz konusu dizge programını ayrıntılı irdelemenin, Türkiye’deki yazın-kuramsal ve felsefi tartışmaya önemli bir boyut katabileceÄŸi kanısındayım.


[1] August Wilhelm Schlegel, Kritik an der Aufkliirung (Aydınlanma Eleştirisi), Otto F. Best/HansJürgen Schmitt (yay.), Romantik I içinde, Reclam, Stuttgart, 1978, s. 25-56