‘‘Geçenlerde yapay zekanın roman yazacağını duymuştum. Peki ama bu hakikaten gerçekleşirse dünyada bir Cervantes daha yetişebilmek imkanı bulabilir mi?’’
Umutlu konuşmayacağım, çünkü dünyanın herhangi bir yerinde umuda dair bir kıvılcım görememekteyim. Gezegenin bütün kısımlarında hem bireysel hem de genel felaketler yaşanmaktadır. Her şey insan yaşamının, hatta nesnel anlamda yaşamın aleyhinde gelişmektedir. Duygular bile metalaşmıştır. İnsanlar duyguları yaşamak yerine Hollywood filmlerini izlemekle yetinmektedirler: Orada sahnelenen kalp kırıklıklarına sanki gerçekmiş gibi ağlamaktadırlar. Bilim, bireyin canına okuyan, ruhsallık, içtenlik bakımından özlüğünü kurutan, onu bir ‘‘şey’’e dönüştüren, mutsuzluğunun nedeni olan sistemi değiştirmek yerine ilaçlarla, serumlarla yapay bir mutluluk yaratmaya ve böylece kurulu sistemin sürekliliğini, ömrünü uzatmanın peşine düşmüş vaziyettedir. Hangi yöne bakılırsa bakılsın, görünenler yalnızca şunlardır: Savaş, sefalet, ruhsuzluk. Kuşkusuz, Yasanın Tekrarında ‘‘…önünüze yaşamla ölümü koyuyorum…siz yaşamı seçin!’’ diyen Tanrı, insanların artık ölümü seçtiklerine kanaat getirmiştir.
Sudan, Ukrayna, Filistin, Suriye… Buradaki korkunç kıyımlar ve yıkımlar dış kuvvetler tarafından desteklenmektedir: Milletler, bir insanlık fikriyle hareket etmeyi beceremediklerinden, kendinden olmayana güvensizliğin esas alındığı kabilecilik içgüdüsüyle kararlar almaktadırlar ve bozulan iklimi, atom bombası tehlikesini umursamadan safi kendi menfaatlerini önemsemektedirler: Radyasyondan, sıcaklıktan cehenneme dönmüş bir gezegende yaşayabileceklerini mi sanıyorlar? Çığırından çıkmış kitlelerden, kuruyan su kaynaklarından, yok olan tarım alanlarından etkilenmeyeceklerini mi zannediyorlar? Kısa süre öncesine dek iklim krizinin birleşmiş insanlık fikri için bir şans olduğunu düşünmekteydim. Buna göre, insanlar aşırı sıcaklıktan mahvolmak üzere olan gezegenlerini kurtarmak için el ele verecekler, böylece, kendi milletleri haricindeki toplumların sandıkları kadar güvenilmez olmadıklarını anlayacaklar ve hümanist bir düzen kurmak idealiyle iş birliği yapacaklardı. Şimdilerde bunun safça bir inanç olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamamaktayım.
İnsanlığın iklim sorunlarını, atom bombasını, bölgesel savaşları ciddiye almaması kendisini topyekûn bir felakete sürükleyecektir. Herkes yaşamı sevmekte ama yaşamı sürdürmek için kimse çaba sarf etmemektedir. Huzursuzluk almış başını gitmiştir, bunun üzerine düşünen var mı? Yok! Sadece bu meseleyle ilgili değil, ekseriyetle düşünen insan kalmadı! Düşünmeyi bile yapay zekaya devrettik… O bizim yerimize cevaplar vermekte, sorunlar çözmektedir: Bu gidişle yaşamayı da ona devredeceğiz! İnsan teknolojik açıdan müthiş ilerlemeler kaydetti, fakat bana öyle geliyor ki, insan olmak bakımından da bir o kadar kaybetti yahut eksildi. Geçenlerde yapay zekanın roman yazacağını duymuştum. Peki ama bu hakikaten gerçekleşirse dünyada bir Cervantes daha yetişebilmek imkânı bulabilir mi?
Sanat, insanın varlık ölçütüdür. Sanatı kendimizden koparıp atarsak geriye ayırt edici hangi yönümüz kalır? Ne yazık ki, bana kalırsa bu yakın bir zamanda yaşanacak olandır. Günümüz insanı çıldırmıştır ve insanlığından feragat etmektedir. Teknolojinin kendisini refaha kavuşturacağını düşünmektedir, bu ancak teorik olarak mümkündür, öte yandan niçin kimse maneviyatla ilgilenmemektedir? İnsan benliğinin, teknolojinin zenginleşmesiyle azalması, ruhunun yoksullaşması bir tesadüf olamaz! İnsanlık bir sınır belirlemeliydi, teknolojik devrimler maneviyatı, sanatı yoksunlaştırdığı andan itibaren durdurulmalıydı. Yeniliğin daima daha iyi bir yaşamın koşullarını yaratacağı fikrine kapılan insan soyu, yanılgısının bedelini silik, zayıf, mahvolmuş ruhuyla, uykusuzlukla ve mutsuzlukla ödemektedir.
Neyse! Bu tatsız yazıyı İnsan Olmak Üzerine (Erich Fromm) adlı kitaptan bir pasajla sonlandırmak istiyorum. Hoşça kalın!
‘‘Sözünü ettiğin tehlikeli eğilimleri tersine döndürmek için ne yapılabilir?
Şu anda mühim olan, yön değiştirmemizdir, yeni bir hedefe yönelmemizdir ve sonunda felaket olduğunu bildiğimiz bir yönde gitmeye devam etmememizdir.’’