Pandeminin altında işçiler kaldı…

Zincir marketlerden birinin deposunda çalıştığını belirten bir işçi, devam etmekte olan pandemi koşullarında yaşadıklarını Evrensel okurlarıyla paylaştı. Adana’dan Evrensel Gazetesine yazan depo işçi, ağır çalışma koşulları yanı sıra koronavirüs ile de mücadele etmek zorunda kaldıklarını, iş yerlerinde neredeyse koronavirüse yakalanmayanın kalmadığını, hasta olan arkadaşlarının yerine her gün fazla mesaiye kaldıklarını bilirterek şöyle devam ediyor:

Pandemide özellikle son iki üç ayda koronavirüse yakalanan bayağı bir işçi oldu işyerimizde. Onların yerine ne bir eleman aldılar ne de dönüşümlü çalışma yaptılar. Hemen hemen her gün fazla mesaiye bıraktılar bizi. Bazı arkadaşlarımızın haftalık izinleri iptal oldu. Bazı arkadaşlarımız gece 03.00’te çıkıp sabah vardiyasına döndüler. Bir dakikamız bile boş geçmedi. Yılbaşından sonra biraz hafiflemişti ama şimdi yine ağır tempo var.

Bir yandan da virüs testi yapılıyor ama ondan sonra ne arayan var ne soran. Yani pozitif vaka olduğunda bizler kalalım, devam edelim deseydik belki de devam edecektik. Ama tabii personel sağlığını düşündüğü için bu kadarı olmadı. İşverenin ne derece kanımızı emdiği resmen ortada.

YAĞ EFSANELEŞTİ

Bunlar yetmezmiş gibi geçinmek de mümkün değil artık asgari ücretle. Geçim sıkıntılarımızı işyerinde sürekli konuşuyoruz. Çalıştığımız zincir marketin şubesine uğradığımda görüyorum, önceden süte 20-25 kuruş zam yapılırken şimdi 1 TL yapıldı. Eve aldığımız süt 3.70 lira iken 4.70 lira oldu. Yani fiyatlar inanılmaz derecede arttı. Yağ zaten efsaneleşti, sosyal medyada da dalga konusu oldu. Kimimiz bekar kimimizin çocukları var. Ben çocuklarımı alıp bir yere gezmeye götüremiyorum, çikolata istiyorlar onu bile alamıyorum. Zaten bekar olanlar da pandemi ve kriz yüzünden evlenemediklerini söylüyor. Altın, beyaz eşya fiyatları almış başını gitmiş, onlar da haklılar.

‘Pandemide işten atmaları yasakladık’ dediler, ücretsiz izin diye bir şey getirdiler, onu da uzattılar. Bir işçi ailesi o paraya nasıl geçinsin? O yasa tamamen işverenlerin işine yaradı. Patrona yükü yok ki, kafasına göre çıkarıyor ücretsiz izne. SSK falan da ödemiyor zaten. İşçiyi önemseyen yok. Patron, hükümet için işçilerin geçiminin, sağlığının bir önemi yok. Alın size aylık 1500, 2 bin 825 lira deyip sömürüyorlar. Üstüne bir de işçi çıkarmaları da oldu yılbaşından sonra, devam edecek de deniyor çıkarmalar. Tazminat verip yolluyorlar, kabul etmeyene de ücretsiz izin dayatması var. Benim oturduğum evin kirası 1000 lira. O parayı ben alsam kirayı ödedikten sonra elde bir şey kalmıyor, faturaları, yediğimiz kuru ekmeği saymıyorum bile. Pandemi döneminde işçinin ‘i’sini bile konuşmuyorlar. Niye, işçinin canı yok mu? Ailesi yok mu?

AŞI PATENTSİZ OLSUN, HERKES FAYDALANSIN

Aşıyla ilgili ilk zamanlar tereddüt daha fazlaydı. Olalım mı, olmayalım mı diye. Çünkü sanal ortamda olsun, haberlerde, açık oturumlara katılanların söyledikleri olsun… Bazıları evet olalım diyor çoğu da kararsız. Zaten şu an öyle bir haldeyiz ki işçilere sıra ne zaman gelecek belli değil. ‘Zaten bize sıra gelene kadar yazı bulur, o zamana kadar bir duruma bakarız kimler oluyor kimler olmuyor?’ deniyor. Çünkü biliyorlar önce sağlık çalışanları sonra yaşlılar sonra emniyet güçleri, askerler… Bir de devletin torpillileri. İşçiler planda yok yani. Çarklar dönsün de kim ölmüş kim kalmış bu önemli değil. Öğreneceğimiz bir şey varsa, işçinin dostu işçidir. Patron da hükümet de bizi umursamaz.

Bir de aşı bulundu ama sorunları bitmedi. Bence aşı patentsiz olmalı, şirketlerin elinde olmamalı. Afrika mesela, geliri düşük ülkeler, oralar ne yapacak? Herkesin bu konuda eşit olması lazım. Pandemi olunca işçi çalışsın ama aşıya geldi mi planlarda biz yokuz. Bu çark da patronların çarkı, bunun da farkındayız. Kimse işçileri bir şeyden anlamaz sanmasın. Özel hastanelerde ücret ödeyerek aşı olunduğunu da duyduk. 50 avroyu vermem için maaşımın en az 10 bin lira olması lazım. Sütün 1.5 lira olması lazım. Yani o maaşımın en az yarısı bana “kâr” kalacak ki ailemi de aşı yaptırayım parayla.

SENDİKALAR İŞÇİLERİ DAHA ÇOK ÖNEMSEMELİ

Ben sendikalara da değinmek istiyorum bu süreçte. Bizim işyeri sendikasız ama sendikaların beni arayıp sormalarını, bizle ilgilenmelerini isterim. Hele ki böyle süreçlerde grevler, toplu gösteriler, yürüyüşler olması lazımdı. Sendikacılar işçinin yaptığının onda birini dahi yapmıyor. Yani biz sendikalardan çok şey bekliyoruz. İşçileri bilgilendirmeli. Çalışma şartları, İş Kanunu’nu bilmeyen arkadaşlarımız çoğunlukta. Elbette biz işçilerin önce birleşmesi lazım. Çalıştığımız işyerinde daha önce böyle girişimler olmuş ama şimdi olduğu gibi hep işçiler baskı altında…