Ortam fena bulandı

Selahattin DemirtaÅŸ’ın T24’teki, “Ortam Bulanık Ama Aklınız Bulanmasın” baÅŸlıklı yeni yazısı, ortamı fena bulandırdı.

Kürt sosyal medya kullanıcıları, yazının son paragrafında sarf ettiÄŸi, “Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye’dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir,” sözleri ile resmen ikiye bölündü.

O kadar ki, kendisinin “geçen hafta Hakan Fidan’la görüşüp anlaÅŸtığı” ÅŸeklinde bir cümle ortaya atıp, “seçim zamanı partisi HDP ile birlikte, AKP’nin çıkaracağı adayı destekleyeceklerine” dair iddiaya giren bir profil ve oldukça takipçisi bulunan bu profili “iftiracılıkla” suçlayan onlarca kiÅŸi arasında ciddî bir ağız dalaşı yaÅŸandığı dahi görüldü.

Åžu koca dünyada kendileri kadar eski ve büyük bir ulus olup da devletleri bulunmayan tek halk olarak kalmalarından dolayı haklı olarak “Bağımsız bir Kürdistan Devleti” düşü ile yaÅŸayan Kürtler’in, DemirtaÅŸ’ı bu sözleri için -yukarıdaki ÅŸuursuzluk düzeyine varmadan- belirli bir dozda eleÅŸtirmelerini anlamakla birlikte, anlayamıyorum da…

Çünkü son tahlilde DemirtaÅŸ, en başından “TürkiyelileÅŸmek” ÅŸiarıyla yola çıkmış olan icazetli bir partinin, her daim reel politika düzleminde hareket eden fahrî lideridir. Bugün sarf ettiÄŸi ve partisinin tüzüğünde bile bulunan sözlerin, bugüne kadarki söylemleri ile çeliÅŸen tek kelimesi yoktur. Bugün kendisinden sanki malum örgütün düne kadar tam tersi vaadlerde bulunan lideriymiÅŸ de ÅŸimdi ihanete düşmüş gibi bahsetmek ne kadar doÄŸru bilemiyorum.

Ãœstelik de örgütün ve dahi Ä°mralı’daki “önderinin” bile nicedir “Bağımsız Kürdistan” söylemini rafa kaldırıp, “özerkliÄŸe” vurgu yaptığı bir konjonktürde… Ãœstelik de bu tarz ÅŸuursuzca konuÅŸmalarla dışlamaların, DemirtaÅŸ’ı rehin tutan iktidarın ve ırkçı faÅŸist düşmanlarının ekmeklerine yaÄŸ süreceÄŸini bile bile…

On yıllardır ezilen sömürge bir ulusun bireyi olarak, halkınızın kurtuluÅŸunu asla, en başından “TürkiyelileÅŸmek” için yola çıkan reel bir partinin yapacağı politikada görmeyip, geleceÄŸe yönelik bambaÅŸka düşler kurmanızı kimse yargılayamaz. Lâkin hiç kimseye, ortada fol yok yumurta yokken iftira atamaz; onu kendisiyle ve partisinin tüzüğüyle hiçbir ÅŸekilde çeliÅŸmeyen -bütünü son derece saÄŸlam olan bir yazıdan cımbızladığınız- sözleri yüzünden durduk yere hakarete boÄŸarak linçleyip hedef gösteremezsiniz.

Reel politika arenasının ne kadar kirli, karmaşık ve kaypak bir düzlem olduÄŸunu ve orada her an her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirecek pazarlıklar dönebileceÄŸini hepimiz biliyoruz. Ne var ki bir insan hakkında hiçbir delil ve kaynak göstermeksizin karanlık ithamlarda bulunmak; birtakım ÅŸahsî faraziyelere dayanarak, “günü geldiÄŸinde satıcılık yapacağını” iddia etmek, çok ağır ÅŸeylerdir.

Bir kere siz önce, reel politika yapıp yapmayacağınıza karar verin; sonra konuşun.

Yukarıda bahsettiÄŸim ithamları ortaya atan eleman diyor ki, “Yapsın ama daha dik dursun…” Daha ne kadar dik duracaktı arkadaşım? Adam 6 senedir hasta hasta hapiste yatıyor ya hu! Bir ölmediÄŸi kaldı!..

Bana kalsa Kürtler o meclisin kapısından geçmesin; ama ille de orada olacağız diyorsanız, hem Kürtler’in hem de bir kısım muhalif Türkler’in oyunu hedefleyen; ancak bu ÅŸekilde barajı geçebilen bir partinin, T.C.’de durup durabileceÄŸi en fazla diklik budur maalesef; bu acı gerçeÄŸi de kabul etmek lazım.

O yüzden, tarafların aynı silah fabrikalarından satın aldıkları silahlarla dövüşerek aynı baronların cebini doldurduğu ve hiç kimsenin, illâ ki büyük bir emperyal ülkenin koşullu desteğini almadan devlet kurmak gibi bir şansının bulunmadığı bir gerçeklikte silahlı mücadeleden de türlü türlü takla atıp ödün vermeyi gerektiren reel politikadan da ezilen halklar adına hayırlı bir sonuç çıkacağına asla inanmayan bir pesimist olarak diyeceğim şudur ki:

O dünya güzeli adam politikayı bıraksın.

Bundan iki sene önce, o dönem Artı Gerçek yazarlarından olan Sevgili Mehmet Korkmaz’ın benimle yaptığı röportajın DemirtaÅŸ ile ilgili bölümünde ÅŸu sözleri sarf etmiÅŸtim:

DEMİRTAŞ: O benim için Selo Can. Bu ülke insanının çoğunun kaderinde çoğunlukla haksız yere cezaevinde yatan bir sevdiğine kavuşmak için gün saymak vardır. Benim kara yazgımın bu eksiğini tamamlayan kişidir Selo Can. Hiç tutsak olan bir yakınım olmadı; ama ailemden biri gibi, kardeşim gibi özgürlüğüne kavuşmasını beklediğim insanımdır Selo Can.

Yoo hayır; reel politikaya inanmayan, hele hele Kürt halkının bu meclisi tanımaması gerektiÄŸini savunan bir anarÅŸist olarak, doÄŸaldır ki politik kimliÄŸinden kaynaklanmıyor bu sevgim ve saygım… Bu ülkenin birbirinden kirli insanlardan oluÅŸan kapkaranlık siyaset arenasında güneÅŸ gibi parlayan güler yüzünün, keskin zekâsının, inanılmaz derecede yaratıcı esprilerinin, sazının, sözünün, ÅŸiirlerinin, türkülerinin, öykülerinin, resimlerinin, pozitif enerjisinin bana, insana dair çoktandır yitirdiÄŸim umut gibi bir ÅŸey hissettirmesinden, içime ferahlık vermesinden kaynaklanıyor.

Bu kiÅŸisel hislerim bir yana, bir de onun somut durumunun vahameti var ki orası çok üzücü ve karışık. Devlet tarafından, hem de çok ciddî saÄŸlık sorunlarına raÄŸmen rehin tutulduÄŸu aÅŸikâr da partisinin de halkın ona olan sevgisine ve baÄŸlılığına raÄŸmen onu harcadığını hissediyorum. Bu yüzden, ne onun politikaya ne de politikanın ona yakıştığını düşünüyorum. Bu ülkede parti bazında siyaset yapmak, kanalizasyona atlamak gibi bir ÅŸey. DemirtaÅŸ’ı bu pis çukura lâyık görmüyorum.

Devlet onu, o bu kirli sahneyi bıraksın; o güzelim ailesine kavuÅŸsun, o ÅŸiir yazsın, o sanat yapsın, o insanlara saz çalsın, türküler söylesin, hikâyeler anlatsın, kitaplar çıkarsın; istiyorsa yoksulların, ÅŸiddet görmüş kadınların, çocukların, politik suçluların avukatlığını üstlensin; ama bir daha o vefasızlarla yoldaÅŸ olarak o çukura girmesin. Eminim bu ÅŸekilde çok daha anlamlı ve verimli olacaktır deÄŸerli hayatı…

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)