Büyüklenmeler, kendini yenilmez sanmalar her zaman ters teper. Hele güç zehirlenmesi bumerang gibidir, döner sahibini vurur. Siyaset tarihine baktığımızda, nice kudretli, kendini rakipsiz, alternatifsiz sanan liderlerin ve yıkılmaz görünen yönetimlerin de bir raf ömrü olduğunu, ilelebet süreceği sanılan rejimlerin de mutlaka değiştiğini görürüz. Bunun tersi eşyanın tabiatına aykırıdır zaten.
Vakti gelmiş düşüncelerin ve değişimlerin önünde hiçbir güç tutunamaz. Zamanı gelince sandığın gücü, ihtarı, demokrasinin beyaz ihtilali iktidarı değiştirme olgunluğunu gösterir. Halk, kendisine fayda sağlamayan, zarar veren her düzeni eninde sonunda bozar.
Bu seçim hem ekonomik, hem de sosyal bozulmanın bir dip dalga tepkisi ve haykırışıydı. Algılar yıkıldı; yalanlar, korkutmalar, ayrıştırma ve düşmanlaştırmalar geçerliliğini yitirdi. Ülkeyi bizden başka kimse yönetemez, teslim etmeyiz kibri, üsttenci bakışı tuzla buz oldu…
Güçler ayrılığını etkisiz kılan, yeni denilen ve işe yaramayan tek adam sisteminin; uçurumlar oluşmuş gelir eşitsizliğinin, kayırmaların, liyakat yerine sadakatın öne çıkmasının, partinin devlet haline gelmesinin, halk yoksulluk çekerken devletteki lüks ve israfın yanlışlığına çığlık atarak; “Artık yeter! denmesiydi. “Bu gidişle iktidarı da elinden alırım” uyarısıydı.
Sevdiğim bir yakınım, seçim değerlendirmesi yaparken, “zemin kaydı” demişti.
Evet zemin kaydı ve zemin bir kez kayınca da geri gelmez kolay kolay. O andan itibaren de artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Eprimiş kumaş kolay kolay dikiş tutmaz derler ya hani…
Toplumsal değişimler böyledir…
Eğer bir ülkede;
Tarafsızlık yemini etmiş bir cumhurbaşkanı, bize oy yoksa hizmet gelmez derse,
Mülakat denen adam seçme “sınavıyla” binlerce gencin hakkı yenilip, hayatı altüst edilirse,
Her alanda adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk varsa ve adalete güven kaybedilmişse,
Umutsuz gençlerin dörtte üçü (her partiden), gitmek için gözünü yurt dışına dikmişse,
Devletin resmi rakamlarına göre beş milyon “aile” (kişi değil) sosyal yardım alıyorsa,
Ekonomi bilimine değil de, “nas”a göre faiz indirip enflasyonu fırlatıp, ardından da olmadı yeniden ekonomistlere teslim ederek yapboz oynanırsa,
Kur korumalı ucube uygulamayla devlet kasasından yüz milyarlarca tl, parası olanlara aktarılırsa,
İki yüz defa ihale yasası değiştirilip yandaş müteahhitler zengin edilmeye çalışılırsa,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürürlüğe girdiğinden bu yana durdurulamayan döviz, akaryakıt artışları ve pahalılık karşısında yıllardır halktan sabır, sabır, sabır dilenirse,
İlan edilen “Emekliler Yılı”nda emekliler, gece dörtte soğukta et kuyruğuna, gündüz ekmek kuyruğuna giriyor, parasızlıktan evden dışarı adım atmaya korkuyorsa,
Yapay zeka ve bilişim çağında eğitimi dini vakıflara, tarikatlara protokollerle (laiklik hiçe sayılarak) teslim ederek dinselleştirilip, işe yaramaz, ülke geleceğine katkı sunmayan müfredat ve uygulamalarda diretilirse,
Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının hakaretlerine göz yumup, kanunen yasak olan hilafet çığlıklarına ses çıkarılmazsa,
Diyanet siyasileştirilip, camiler siyasi propaganda yerleri haline gelirse, gelir eşitsizliği ve derin yoksulluk karşısında “fiyatları belirleyen Allahtır”, fetvalarıyla halk avutulursa,
Her seçimde, bıkkınlık veren, kutuplaştıran, kara propagandalı (sonradan itiraf edilen montaj kaset vb), kibirli nefret dili kullanılır; bakanlar devlet olanaklarını kullanarak seçim çalışmaları yapar, bürokrasi partizanlaşır, devlete, yani herkese ait TRT kanalları muhalefeti yok sayıp, saatlerce taraflı iktidar ve seçim propagandası yaparsa…
Uzatmayayım. Listeye eklenecek daha çok şey var…
Kısacası vaziyeti umumiye bu olunca; iktidara taraf olanların bile vicdanı rahatsız olmaya başlar ve eninde sonunda işler işte böyle tersine döner.
Toplumsal algılar değişiyor ve hiç bir şey bundan sonra eskiye benzer şekilde yürüyemez sanıyorum….
Son sözü de CHP yönetimine ve seçilen başkanlara söylemeden olmaz…
Hani yağlı güreşte cazgırlar bağırırlar ya: “Pehlivaan, pehlivan; üste çıktım diye sevinme, alta düştüm diye yerinme!..”
Diyorum ki:
Bir yerlere çıkmak zordur; ama orada kalmak daha zordur. Çalmadan, çaldırmadan, şeffaf, dürüst, hakkaniyetli, halkçı, ayrım yapmadan sosyal belediyecilik yapmazsanız; bir daha seçilemezsiniz ve eğer niyetiniz varsa iktidara da yürüyemezsiniz…
İyi örneklere bakın, izleyin. Yoksa geldiğiniz gibi gidersiniz.
Her gelen gider; fakat iyi olun ki tez gitmeyesiniz ve iktidar yolunuz açılsın…
- Sadece Bir Ölüm Değildir Bu… - 20 Eylül 2024
- Köpeği Bırak, Kendine Bir Bak Ey İnsan!.. - 20 Temmuz 2024
- İdeolojik eğitim mi, pedagojik eğitim mi? – Varol Kara - 18 Haziran 2024