Türkiye’nin Uyuşturucu ile Mücadeledeki Zorlu Yolu: Polisiye Önlemlerin Ötesine Geçmek

Türkiye, tarihi İpek Yolu’nun da içinde bulunduğu birçok önemli ticaret yolunun kesişme noktasında yer almasıyla bilinir. Bu stratejik coğrafi konum, ülkeyi tarih boyunca önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline getirmiştir. Ancak modern zamanlarda, bu aynı coğrafi avantaj, Türkiye’yi uluslararası uyuşturucu kaçakçılığının önemli bir geçiş noktası yapmıştır. Bu durum, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadele stratejilerini sürekli olarak güncellemesini ve etkin bir şekilde uygulamasını zorunlu kılmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 2023 yılı faaliyet raporları, bu mücadelenin mevcut durumunu ve karşılaşılan zorlukları detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Polisiye önlemler, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadele stratejisinin temel taşlarından birini oluştururken, bu önlemlerin yetersiz kaldığı ve uyuşturucu kullanımının ülkede giderek yaygınlaştığı yönünde eleştiriler de bulunmaktadır. Uyuşturucu kullanımının artışı, toplumda ciddi bir tedirginlik yaratmakta ve hükümetin bu konudaki politikalarını sorgulamaktadır.

2023 Türkiye Uyuşturucu Raporu, uyuşturucu kullanım sıklığının ve yaş gruplarına göre dağılımının detaylı bir analizini sunmaktadır. Rapora göre, uyuşturucu kullanımı özellikle genç nüfus arasında yaygındır. 15-24 yaş aralığındaki gençler, uyuşturucu kullanımında en yüksek oranlara sahip olan grup olarak belirlenmiştir. Bu durum, gençlerin uyuşturucuya erişiminin kolaylığı ve sosyal çevrelerinin etkisiyle açıklanabilir. Yetişkinlerde ise uyuşturucu kullanımı, işsizlik, ekonomik baskılar ve sosyal izolasyon gibi faktörlerle ilişkilendirilmektedir. 45 yaş ve üzeri bireylerde uyuşturucu kullanımı daha düşük oranlarda olmakla birlikte, bu grup içindeki kullanımın artış gösterdiği de raporlarda belirtilmektedir.

2021 Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre, Türkiye’nin 2019 yılında ele geçirdiği MDMA ve eroin miktarı, diğer tüm AB üyesi ülkelerin toplamından fazla olmuştur. Bu, Türkiye’nin uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadeledeki kararlılığını ve etkinliğini göstermektedir. Aynı raporda, Türkiye’de yakalanan bazı uyuşturucu miktarlarının yıllara göre artış gösterdiği belirtilmiştir. Örneğin, 2019 yılında 2,8 Ton amfetamin ve 25 bin 571 doz LSD ele geçirilmiştir. İşlemden geçmiş esrar miktarının 28 bin ton olarak kaydedilmesi, Türkiye’nin bu alandaki ciddi sorunlarıyla yüzleştiğinin bir göstergesidir.

Metanfetamin kaynaklı uyuşturucu tedavilerinin yüzde 90’ının Çek Cumhuriyeti, Almanya, Slovakya ve Türkiye’de gerçekleştirilmesi, bu ülkelerin bu konudaki yükünü ve sorumluluğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, 2019 yılında yaşlara göre aşırı doz uyuşturucu sebebiyle 30 yaş altı ölümlerin oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye olmuştur. Bu, genç nüfus arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlığını ve bu konuda alınması gereken önlemlerin aciliyetini vurgulamaktadır.

Bu veriler, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelede karşı karşıya olduğu büyük zorlukları ve bu mücadelenin önemini gözler önüne sermektedir. Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımı, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadeledeki çabaları, uluslararası toplum tarafından desteklenmeli ve işbirliği içinde sürdürülmelidir. Uyuşturucu ile mücadele, sadece yasal ve polisiye önlemlerle değil, aynı zamanda eğitim, farkındalık yaratma ve rehabilitasyon gibi çok yönlü stratejilerle ele alınmalıdır. Bu, hem Türkiye’nin hem de dünyanın karşı karşıya olduğu bu karmaşık sorunun üstesinden gelmek için gereklidir.

NHY, Arya Demir