Sosyal Adalet ve Duygusal Altyapı: Gustavo Robles ve Sol Hareketin Yeniden Şekillendirilmesi

Gustavo Robles, Beyond Molotovs adlı kitabında, sol hareketlerin sadece ideolojik veya pratik temellerle değil, aynı zamanda duygusal altyapılarla güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu, yalnızca solun politik gücünü arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda mevcut otoriter hareketlerle mücadelede de etkili bir strateji oluşturacaktır. Robles’in görüşleri, günümüz politikalarındaki duygusal manipülasyonların nasıl bu kadar güçlü hale geldiği ve sol hareketlerin bu duyguları nasıl kendi lehlerine çevirebileceği üzerine önemli bir tartışma başlatıyor. Robles’in fikirleri, yalnızca duyguları ifade etmenin ötesine geçip, duygusal yoğunlukla hareket etmenin stratejik gerekliliğini vurguluyor.

Duygusal Altyapının Gücü

Otuz yıldır neoliberalizmin ve otoriter sağ hareketlerin güçlü duygusal anlatılarıyla şekillenen dünyada, solun bu anlatılara karşı daha etkili bir duygusal karşı-naratif geliştirmesi gerektiği giderek daha açık hale geliyor. Robles, sağcı populizmin yalnızca ekonomik vaatlerle değil, daha çok korku, güvensizlik ve öfke gibi duyguları manipüle ederek büyük bir destek kazandığını belirtiyor. Donald Trump’ın seçim kampanyalarındaki dilinden, Jair Bolsonaro’nun Brezilya’daki popülist söylemlerine kadar, bu hareketler duygusal bağlar kurarak, toplumsal yarılmalardan faydalanmayı başardılar. Robles, solun bu duygusal tabanı görmezden gelmemesi gerektiğini savunuyor; bunun yerine, sol hareketlerin sosyal adalet, eşitlik ve özgürlük gibi ideallerini, aynı duygusal yoğunlukla şekillendirmeleri gerektiğini belirtiyor.

Sanat ve Estetik Protestolarının Rolü

Solun duygusal altyapıyı inşa etmek için başvurabileceği araçlardan biri de sanat ve estetik müdahalelerdir. Robles, sanatın, toplumsal belleği şekillendirmek ve insanlara alternatif vizyonlar sunmak için güçlü bir araç olduğunu vurguluyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Aylin Kuryel’in Türkiye’deki sanat çalışmalarında, insanların rüyalarını topladığı ve bunları kamusal alanlarda sergileyerek baskıcı bir ortamda seslerini duyurduğu proje. Bu tür estetik müdahaleler, siyasi ve toplumsal yapıları dönüştürebilecek duygusal bir etki yaratıyor.

Robles’in görüşleri, Michel Foucault’nun toplumsal yapılar ve iktidar üzerine yaptığı çalışmalara da benzer bir şekilde estetik ve duygusal boyutları analiz etmektedir. Foucault, güç ilişkilerinin sadece zorla değil, aynı zamanda toplumsal normlar ve estetik değerlerle de inşa edildiğini belirtmiştir. Solun bu güç yapılarına karşı duyusal ve duygusal stratejiler geliştirmesi gerektiği fikri, Foucault’nun ideolojik hegemonya üzerindeki tartışmalarıyla paralellik gösteriyor.

Kürt Hareketi ve Zapatistalar: Utopik Görüşler

Solun geleceği için önerilen “duygusal altyapı” fikri yalnızca batıdaki sol hareketlerle ilgili değil, aynı zamanda küresel düzeydeki devrimci hareketlerle de ilgilidir. Robles, Kürt hareketi ve Zapatistaların toplumsal alternatiflerini birer “ütopya” olarak sunuyor. Ancak bu ütopyaların sadece düşünsel değil, duygusal bir tabana oturduğunu, insanları toplumsal bir değişime yönlendiren güçlerin yalnızca mantık ve analizle değil, aynı zamanda duygusal bağlarla şekillendiğini ifade ediyor. Kürt hareketindeki halk direnişleri ve Zapatistaların “toprak, özgürlük, adalet” gibi sloganları, Robles’in de belirttiği gibi, yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda insanların duygusal bağlarını inşa eden bir güçten besleniyor.

Solun Başarısızlığının Duygusal Boyutu

Robles, solun bugün neden etkili olamadığına dair önemli bir analiz sunuyor. Sosyal adalet ve eşitlik gibi ideallerin önemi, sağcı populizm karşısında azalmakta değil, aksine daha çok görünür hale gelmektedir. Ancak sol, mevcut siyasi sistemin duygusal dokusuna hitap edebilecek stratejiler geliştirememiştir. Solun kaybetmesinin nedenlerinden biri de tam olarak bu noktada yatıyor: Sol, daha fazla somut veri ve mantık sunarak ikna etmeye çalışırken, sağ hareketlerin oluşturduğu duygusal bağları ve anlatıları görmezden gelmiştir. Robles, bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini belirtiyor. Bu, sadece semboller veya söylemlerle değil, duygusal bağlar kurarak gerçekleşebilir.

Sonuç: Solun Yeniden Doğuşu İçin Duyguların Rolü

Gustavo Robles’in fikirleri, günümüzün politik ikliminde sol hareketlerin nasıl daha etkili olabileceğine dair önemli bir kılavuz sunuyor. Duygusal altyapı, toplumsal adalet ve eşitlik mücadelesini yeniden şekillendirebilir. Sanat, estetik, ve duygusal stratejilerle zenginleştirilen bir sol hareket, hem yerel hem küresel düzeyde toplumsal değişim için güçlü bir araç haline gelebilir. Ancak solun bu dönüşümü gerçekleştirmesi için, yalnızca mantıklı çözümler değil, aynı zamanda toplumsal umutları ve arzuları ateşleyecek duygusal bir dil geliştirmesi gerektiği açıktır.

Gustavo Robles

Bu yazı, Robles’in duygusal altyapı fikrini ve onun küresel düzeydeki etkilerini tartışırken, aynı zamanda farklı sosyal hareketlerin (Kürt hareketi, Zapatistalar) ve estetik müdahalelerin politik alandaki dönüşüm gücünü de ele alır. Solun yeniden doğuşu için, duygulara dayalı stratejilerde bir yeniden yapılanma şarttır.