İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) tarafından açıklanan verilere göre, 2023 yılı ilk on ayında Türkiye’de iş cinayetlerinde bin 540 işçi yaşamını yitirdi. Sadece ekim ayında kaydedilen 164 işçi ölümü, ülkenin iş güvenliği politikalarının acil bir reforma ihtiyaç duyduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. İSİG’in raporu, Türkiye’nin işçi haklarına ve güvenliğine verdiği önemin sorgulanması gerektiğine dair çarpıcı veriler sunarken, her gün çeşitli iş kollarında onlarca işçinin hayatını kaybetmesi bu ihmalin bedelinin ne denli ağır olduğunu gözler önüne seriyor.
Yüksek Riskli İş Kolları ve En Çok Yaşanan İş Cinayetleri
Raporda inşaat ve yol sektörlerinde çalışan işçilerin en yüksek risk altında olduğu vurgulanıyor; sadece ekim ayında bu sektörlerde 49 işçi hayatını kaybetmiş durumda. Tarım ve orman iş kolunda da ciddi ölümler yaşanırken, bu sektörde 30 işçi yaşamını yitirmiş. Bu iş kolları, çoğunlukla düşük teknolojili, emek yoğun ve güvencesiz koşulların hâkim olduğu alanlar. Yüksekten düşme, ezilme, göçük gibi ölüm nedenleri iş kazalarının nasıl temel güvenlik önlemlerinin eksikliğinden kaynaklandığını gösteriyor.
“Yüksekten Düşme ve Kalp Krizi” İş Cinayetlerinin Başlıca Nedenleri
İş kazalarında en sık rastlanan ölüm nedeni yüksekten düşme olarak kaydedilirken, kalp krizi ve beyin kanaması gibi stres kaynaklı sağlık sorunları da ölümler arasında önemli bir yer tutuyor. Yüksek iş yükü ve baskının işçilerin sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisi, bu rakamlarla daha net bir biçimde anlaşılıyor. Özellikle yoğun stres, kötü çalışma koşulları ve uzun mesai saatlerinin etkisiyle işçilerin kalp krizi geçirme oranlarının artması, iş sağlığı konusunda daha bütüncül ve işçi odaklı bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya koyuyor.
Sermaye ve Kar Odaklı Üretim Anlayışının Bedeli
Raporda SGK’nin iş kazası istatistiklerine ilişkin değerlendirmelere de yer veriliyor. Türkiye’nin ekonomik büyüme modeli, düşük ücretler ve düşük teknolojili üretimle işçi verimliliğini artırmayı hedeflerken, bu yaklaşımın bedelini işçiler ödüyor. Sermaye birikimini artırmak adına yürütülen bu verimlilik politikası, insan yaşamını göz ardı eden bir işleyişin parçası haline geliyor. İSİG raporuna göre, sermaye odaklı büyüme stratejisi işçi güvenliğini göz ardı eden bir düzende işliyor; bu da kapitalizmin yapısal bir sorunu olarak kendini gösteriyor.
İş Güvenliği Reformunun Zorunluluğu
İş cinayetlerinin bu denli yüksek olması, işçi güvenliğini önceleyen yasal düzenlemelere ve iş sağlığı konusunda sıkı denetimlere ihtiyaç duyulduğunu açıkça gösteriyor. Ancak Türkiye’de uzun zamandır iş sağlığı ve güvenliği yasaları, işverenlerin çıkarları doğrultusunda uygulanmakta ve işçilere yeterli koruma sağlanmamaktadır. Ülkenin çalışma ortamlarında ölüm riskini azaltmak için kapsamlı bir iş sağlığı reformu zorunlu hale gelmiştir. Bu, yalnızca mevzuat değişikliğiyle değil, aynı zamanda işçilerin örgütlenme hakkını savunmak ve sendikal yapıların güçlenmesini sağlamakla mümkün olabilir.
İSİG’in raporu, Türkiye’de iş güvenliği ve sağlığının ne derece geri planda olduğunu gözler önüne seriyor. Çalışanların hayatını merkeze alan politikalar geliştirilmedikçe, Türkiye’nin ekonomik büyümesi gerçek anlamda sürdürülebilir olmayacak; işçilerin emeği üzerinden inşa edilen bu büyüme, aslında toplumsal bir yara olarak kalacaktır.