Cumartesi Anneleri: Hasan Gülünay’ın Akıbetini Sormaya Devam Edeceğiz

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybettirilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak amacıyla 1008. kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı. Bu anlamlı eylemde, insan hakları savunucuları da onlara destek verdi. Ellerinde karanfil ve kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri, 32 yıl önce gözaltına alınarak kaybolan Hasan Gülünay’ın akıbetini bir kez daha gündeme getirdi.

Hasan Gülünay, 20 Temmuz 1992’de İstanbul’da gözaltına alındı ve o günden beri kendisinden haber alınamadı. Ailesi ve insan hakları savunucuları, yıllardır onun akıbetini öğrenmek ve sorumluların yargılanması için mücadele ediyor. Cumartesi Anneleri’nin bu eylemi de, Türkiye’de gözaltında kayıplar sorununun hala çözümsüz olduğunu ve adalet arayışlarının sürdüğünü bir kez daha ortaya koydu.

Galatasaray Meydanı, Cumartesi Anneleri’nin her hafta bir araya gelerek sessiz ve kararlı bir şekilde verdikleri mücadelenin simgesi haline gelmiştir. 1008. eylemde de, Hasan Gülünay’ın hikayesinin anlatılması, onun kaybolduğu tarihten bugüne kadar geçen sürede yaşanan acıların ve belirsizliğin dile getirilmesi, toplumsal hafızanın canlı tutulması açısından büyük önem taşımaktadır. İnsan hakları savunucuları, bu eylemlerin, Türkiye’de adaletin sağlanması ve kayıp yakınlarının acılarının dindirilmesi için önemli bir adım olduğunu vurgulamaktadır.

Bu eylemde de görüldüğü üzere, Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetini sormaktan ve faillerin yargılanması talebinden vazgeçmemektedir. Hasan Gülünay’ın akıbeti ve benzer durumdaki diğer kayıplar için verilen bu mücadele, Türkiye’de insan hakları ve adalet arayışının önemli bir parçasıdır. Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen bu eylemler, toplumsal vicdanın bir yansıması olarak, kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması yönündeki taleplerin canlı tutulmasına hizmet etmektedir.

Hasan Gülünay’ın Kayboluşunun Detayları

Gözaltında kaybettirilen Ferhat Tepe’nin ablası Ayşe Tepe, Cumartesi Anneleri eyleminde yaptığı açıklamada, 23 Mayıs 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra işkenceyle katledilen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden Hasan Gülünay’ın kimliğinin çıktığını belirtti. Bu durum, Gülünay’ın gözaltında kayboluşunun arka planını daha da karmaşık hale getirdi. Hasan Gülünay, 20 Temmuz 1992’de gözaltına alındı ve o andan itibaren kendisinden bir daha haber alınamadı.

Hasan Gülünay’ın gözaltına alınmasının ardından, İstanbul Emniyeti’nden bir yetkili, Gülünay’ın gözaltında olduğunu itiraf etti. Ancak bu itiraf, savcılık ve İstanbul Emniyeti tarafından reddedildi. Bu çelişkili açıklamalar, olayın üzerindeki şüpheleri arttırdı ve Gülünay’ın akıbeti hakkında daha fazla soru işareti doğurdu. Gözaltında kaybolan kişilerle ilgili hukuki ve insan hakları ihlalleri, bu olayda da yine gündeme geldi.

Gözaltına alındığı tarihten itibaren Hasan Gülünay’dan hiçbir haber alınamaması, ailesi ve yakınları için büyük bir belirsizlik yarattı. Cumartesi Anneleri, her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek, kayıplarının akıbetini sormaya devam ediyor. Hasan Gülünay’ın kayboluşu da bu eylemlerin merkezinde yer alıyor. Gülünay’ın kaybolması, gözaltında kayıplar meselesinin Türkiye’deki en önemli örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bu vakada yaşanan hukuki ve bürokratik engeller, adalet arayışını zorlaştırıyor. Hasan Gülünay’ın ailesi ve Cumartesi Anneleri, hukuki süreçlerin yavaş ilerlemesi ve yetkililerin çelişkili açıklamaları nedeniyle, adaletin yerini bulmasını umuyor. Hasan Gülünay’ın kayboluşu, gözaltında kayıplar meselesinin çözülmesi ve sorumluların hesap vermesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Anayasa Mahkemesi Kararı ve Eleştiriler

Ayşe Tepe, Hasan Gülünay’ın gözaltında kaybedilmek istendiğini belirten tanık ifadelerini kamuoyuyla paylaşarak, olayın aydınlatılması için büyük bir mücadele verdi. Tanıklar, Gülünay’ın işkenceye maruz kaldığını ve bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğini ifade ettiler. Bu ciddi iddialara rağmen, ailenin üst makamlara yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı.

Yargı makamları, delilleri yeterince toplamadan ve tanıkları dinlemeden “kovuşturmaya yer olmadığına” karar vererek dosyayı kapattı. Bu durum, adalet arayışındaki aileyi derinden yaraladı ve hukukun üstünlüğüne olan inancı sarstı. Aile, son çare olarak 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Anayasa Mahkemesi, 2013 yılında verdiği kararda, Gülünay’ın yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Ancak, bu karara rağmen zamanaşımı nedeniyle soruşturmanın yeniden açılmasına gerek görmedi. Mahkeme, devletin sorumluluğunu kabul etmekle birlikte, zamanaşımı bahanesiyle adaletin tecelli etmesini engelledi.

Bu karar, insan hakları savunucuları ve Gülünay’ın ailesi tarafından yoğun eleştirilere maruz kaldı. Eleştiriler, adaletin tam anlamıyla sağlanmadığı ve devletin cezasızlık politikasının sürdüğü yönünde yoğunlaştı. Özellikle, zorla kaybetmelerle ilgili davalarda zamanaşımı uygulamasının mağdurların ve ailelerinin adalet arayışını engellediği vurgulandı.

Hasan Gülünay’ın akıbeti hala belirsizliğini korurken, Cumartesi Anneleri gibi sivil toplum hareketleri, kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması için mücadele etmeye devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararı, bu tür davaların aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması için daha etkili ve adil bir hukuk sistemine duyulan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serdi.

Adalet ve Mücadele Vurgusu

Ayşe Tepe, Anayasa Mahkemesi’nin zamanaşımını mutlak bir engel olarak kabul eden yorumunun insan hakları normlarına aykırı olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu olmadığını vurguladı. Tepe, zorla kaybettirme suçunun cezasızlık nedeniyle devam ettiğine dikkat çekerek, bu durumun ulusal ve uluslararası hukukun gerekliliklerine aykırı olduğunun altını çizdi. Uluslararası hukuk, devletlerin zorla kaybettirme gibi insanlığa karşı işlenen suçları soruşturma ve yargılama yükümlülüğünü açıkça belirtmektedir. Tepe, siyasi ve adli makamları bu yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı.

Tepe, Hasan Gülünay ve tüm diğer kayıplar için adalet arayışının süreceğini belirtti. Kaç yıl geçerse geçsin, bu kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini ifade etti. Adalet arayışı, sadece kayıp yakınları için değil, aynı zamanda toplumun genelinin de vicdani bir sorumluluğudur. Bu nedenle, adalet taleplerinin uluslararası platformlarda da ses getirmesi gerektiğini belirtti. Tepe’nin konuşması, Cumartesi Anneleri’nin mücadele azmini ve kararlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Etkinlik, Hasan Gülünay ailesi adına yapılan konuşmaların ardından sona erdi. Aile üyeleri, Hasan Gülünay’ın akıbeti konusunda yetkililerden somut adımlar atılmasını talep etti. Bu talepler, sadece Gülünay ailesi için değil, benzer acıları yaşayan tüm aileler için de geçerlidir. Bu bağlamda, adalet ve insan hakları mücadelesi, toplumsal bir görevin ötesinde, evrensel bir yükümlülük olarak kabul edilmelidir. Adalet arayışı, zaman aşımı ve cezasızlık gibi engellere rağmen devam edecektir.