Kazdağları, Türkiye’nin en önemli doğal miraslarından biri olarak kabul ediliyor ve biyolojik çeşitliliği, endemik bitki türleri ve zengin ekosistemi ile tanınıyor. Ancak, son zamanlarda Kazdağları’nda siyanür kullanılarak altın madeni çıkarma faaliyetlerinin genişletilmesi konusunda alınan onay, çevre koruma grupları ve halk arasında büyük tepkilere yol açtı.
Zenit Madencilik’in yaptığı başvuru sonucunda, mevcut maden sahasının 259 hektardan 380 hektara çıkarılması planlanıyor. Bu genişletme ile maden sahasının büyüklüğü yaklaşık 535 futbol sahasına eşdeğer bir alana ulaşacak. Proje kapsamında, tarım arazileri ve ormanlık alanlarda dinamit kullanılarak ayda 20 patlatma yapılması ve yılda 142 bin 103 ton cevher elde edilmesi öngörülüyor. Bu durum, bölgenin ekolojik dengesine ve biyolojik çeşitliliğine kaçınılmaz olarak büyük zarar verecek.
Bu gelişme, Kazdağları’nın doğal güzelliklerini ve bölgede yaşayan endemik bitki türlerini koruma çabalarını sürdüren doğa savunucuları için büyük bir kaygı kaynağı oldu. ÇED raporunda belirtilen endemik bitki türleri arasında çakırotu, ak kıskıs, kızılcıkotu ve hoş keten gibi sadece belirli bölgelerde yetişen türler bulunuyor. Bu türlerin yok olması, bölgenin biyolojik çeşitliliği açısından telafi edilemez kayıplara yol açacak.
Zenit Madencilik’in yüzde 53’ü Özaltın İnşaat’a aitken, geri kalan hisseler İngiliz asıllı Ariana Resources ve Proccea Construction şirketlerine ait. Bu şirketlerin Türkiye’nin başka noktalarında da madencilik faaliyetlerini sürdürdüğü biliniyor. Ancak, bu faaliyetlerin yerel ekonomiye ve kalkınmaya katkısı oldukça sınırlı ve doğal çevrenin yok edilmesine değecek düzeyde değil.
Kazdağları’ndaki bu madencilik projesi, ekonomik getiri ve doğal kaynakların kullanımı ile çevresel sürdürülebilirlik ve ekolojik denge arasındaki hassas dengenin açıkça ihlal edildiğini gösteriyor. Bu tür projelerin, doğal habitatları ve biyolojik çeşitliliği koruma altına alırken aynı zamanda ekonomik kalkınmayı desteklediği iddiası, büyük ölçüde yanıltıcı. Çevresel etkilerin dikkatlice değerlendirilmesi ve sürdürülebilir madencilik uygulamalarının benimsenmesi gerektiği sürekli vurgulanmasına rağmen, bu projede bu temel ilkelere yeterince önem verilmiyor.
Kazdağları’nda gerçekleştirilecek bu genişletme projesinin, bölgenin ekolojik yapısına ve biyolojik çeşitliliğine vereceği zararlar açıkça göz ardı ediliyor. Yerel halkın, çevre savunucularının ve ilgili tüm tarafların görüş ve endişelerinin dikkate alınması gerekliliği, projeyi onaylayan merciler tarafından yeterince önemsenmiyor. Bu projede sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkün değilken, doğal çevreye verilen zararların ekonomik getirilerle telafi edilmesi de gerçekçi değil.
Bu tür projeler, sadece doğayı değil, aynı zamanda insan hayatını ve geleceğini de tehlikeye atıyor. Kazdağları’nın ekolojik ve biyolojik değerlerinin korunması, gelecek nesiller için hayati öneme sahip.