NATO’nun Savaşa Hazırlık Çağrısı: Barış mı, Savaş Kışkırtıcılığı mı?

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Bild am Sonntag gazetesine yaptığı açıklamalar, savaş politikalarının daha da derinleştiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Rutte, Rusya-Ukrayna savaşını gerekçe göstererek NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını radikal bir şekilde artırması gerektiğini savundu. Ancak bu açıklamalar, NATO’nun barışı koruma iddiasının ne kadar samimi olduğunu sorgulatan önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.

“Daha Fazla Silah, Daha Fazla Harcama”

Rutte, “Amerika’dan Türkiye’ye kadar tüm NATO topraklarında daha fazla üretim hattına, Leopard 2 tanklarına, F-35 savaş uçaklarına ve daha fazla silaha ihtiyacımız var” ifadelerini kullanarak, NATO ülkelerinin savunma harcamalarını katlaması gerektiğini vurguladı. Ancak burada asıl soru şu: Bu silahlanma yarışı gerçekten bir caydırıcılık amacı mı taşıyor, yoksa NATO’nun kendi savaş aparatını genişletme hedefinin bir parçası mı?

Rutte’nin açıklamaları, savaş karşıtı çevreler ve barıştan yana olan kesimler için oldukça çarpıcı bir itiraf niteliği taşıyor. NATO’nun bu çağrısı, ittifakın küresel barışın sağlanması değil, aksine daha fazla çatışma ve gerginlik yaratmaya yönelik bir politika izlediğinin göstergesi olabilir.

Barış İçin Silahlanma Paradoksu

Rutte, “Savaşa hazırlıklı olmalıyız. Savaştan kaçınmanın en iyi yolu budur” diyerek, militarist bir barış anlayışını dile getiriyor. Bu, ironik bir şekilde barışın ancak savaş tehdidiyle sağlanabileceğini savunan bir doktrini temsil ediyor. Ancak savaş karşıtı perspektiften bakıldığında, bu yaklaşımın barışı değil, kalıcı bir silahlanma yarışını ve küresel gerginlikleri körüklediği açık. Daha fazla Leopard tankı ya da F-35 uçağı üretmenin, uluslararası işbirliği ve diplomasi yerine şiddeti önceleyen bir politika olduğu ortada.

Silah Endüstrisi Kazanırken Halk Kaybediyor

Rutte’nin “NATO ülkeleri savunmaya yüzde 2’den çok daha fazlasını harcamalı” açıklaması, aslında savaşın maliyetinin halka yükleneceğinin bir göstergesi. Silahlanma harcamaları arttıkça sosyal harcamalar, eğitim, sağlık ve diğer temel hizmetler için ayrılan kaynakların azalacağı kesin. Bu politikaların kazananı, silah endüstrisinden beslenen sermaye sınıfı olurken, kaybedeni ise halk olacaktır.

Özellikle Almanya gibi ekonomik açıdan güçlü ülkelerin daha fazla silah ve mühimmat üretmesi gerektiğini savunan Rutte, NATO’nun asıl amacının barış değil, kapitalist savaş ekonomisini canlı tutmak olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Savaş ekonomisi, silah üreticilerini ve büyük şirketleri zenginleştirirken, dünyanın dört bir yanındaki halkları açlık, yoksulluk ve güvencesizlikle karşı karşıya bırakıyor.

Trump ve NATO: Militarizmin Yükselişi

Rutte, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO üyelerine yönelik savunma harcamalarını artırma baskısını övüyor ve bu baskının sonuç verdiğini belirtiyor. Ancak bu durum, NATO’nun emperyalist güçlerin çıkarlarını koruyan bir savaş aygıtı olduğunun da açık bir itirafı niteliğinde. NATO, yalnızca askeri bir ittifak değil, aynı zamanda kapitalist düzenin bekçiliğini yapan bir yapıdır. Bu yapının barıştan değil, çatışmadan ve korku siyasetinden beslendiği bir kez daha görülüyor.

Rutte’nin “Savaştan kaçınmanın yolu savaşa hazır olmaktır” açıklaması, aslında NATO’nun savaş kışkırtıcılığı yaptığının açık bir ifadesidir. NATO, silahlanma yarışını kızıştırarak yalnızca mevcut çatışmaları körüklemekle kalmıyor, aynı zamanda gelecekteki savaşların zeminini de hazırlıyor. Bu politikalar, halkların barış ve refah içinde yaşama umutlarını yok ediyor.

Barışın Gerçek Yolu: Diplomasi ve İşbirliği

Savaş ve militarizm yanlısı bu söylemlere karşı, barış perspektifinden çözüm açıktır: Barış, silahlanma yarışını derinleştiren NATO politikalarıyla değil, halkların kardeşliğini ve uluslararası işbirliğini önceleyen bir anlayışla sağlanabilir. NATO’nun silahlanma çağrıları, sermayeyi zenginleştirirken halkı yoksullaştıran savaş politikalarının bir yansımasıdır. Gerçek barış, silah fabrikalarının değil, halkların taleplerinin yükseldiği bir dünyada mümkündür.

NATO’nun savaşa hazırlık çağrısı, savaş karşıtı ve barış yanlısı güçlerin mücadele etmesi gereken bir başka adımı temsil ediyor. Barışı sağlamak için önce militarizmi ve savaş ekonomisini reddetmek gerekiyor.