İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaline ilişkin TBMM’de yöneltilen sorulara yanıt verdi. Ancak rektörlük, iptalin gerekçesini oluşturan somut delilleri kamuoyuyla paylaşmadı. “Titiz inceleme” vurgusuyla geçiştirilen açıklama, akademik özerkliğin siyasi iktidarın arka bahçesine dönüştüğü yönündeki endişeleri artırıyor.
DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali hakkında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e yönelttiği soru önergesine gelen yanıt, bürokrasinin hukuk dilini nasıl siyasetin lehine eğip büktüğünün bir örneği olarak kayda geçti. Yanıt, YÖK aracılığıyla İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne yönlendirildi ve Rektör Osman Bülent Zülfikar imzasıyla verildi. Ancak açıklama, sürecin şeffaflığına dair en küçük bir güven vermedi.
Somut Delil Yok, “Titizlik” Var
İmamoğlu’nun diplomasının iptali kararına gerekçe gösterilen “yokluk” ve “açık hata” ifadeleri, önergedeki “Bu kavramlar hangi delillere dayandırılmıştır?” sorusuyla sorgulandı. Ancak üniversite yönetimi, bu hayati soruya yalnızca “Tüm öğrenci dosyaları ve yönetim kurulu kararları incelendi” demekle yetindi. Ne bir belge ne bir tarih ne de somut bir hata gösterildi.
Bu durum, iktidarın yıllardır uyguladığı yargı ve bürokrasi üzerinden muhalefeti dizayn etme stratejisinin yeni bir halkası olarak okunabilir. Her ne kadar rektörlük “siyasi ve keyfi bir karar” iddialarını reddetse de, bu cevabın içeriği tam da bu iddiaları destekler nitelikte. Çünkü hukuk devleti, şeffaf gerekçelerle işlem tesis etmekle yükümlüdür; “titizlikle çalıştık” gibi ucu açık formüllerle değil.
Adaylık Hakkına Müdahale Mesajı: “Yükseköğretim Mezuniyeti Şartı Sağlanmamış Olacaktır”
Rektörlüğün en dikkat çeken yanıtı ise İmamoğlu’nun siyasi geleceğine dönük açık bir müdahale ima eden ifadesiydi: “Yükseköğretim mezuniyeti şartı aranan durumlarda bu şart sağlanmamış olacaktır.” Yani üniversite, yargı süreci tamamlanmadan Yüksek Seçim Kurulu’na adeta bir “ön karar” sinyali gönderiyor.
Bu, hukuki bir görüş vermenin ötesinde, siyasi bir pozisyon almadır. Normal şartlarda bu yorumun YSK tarafından yapılması gerekirken, üniversitenin kendisini hem savcı hem yargıç hem de hakem yerine koyması, yükseköğretim kurumlarının siyasallaşma düzeyini gözler önüne seriyor.
Diploma İptalinde 31 Yıllık Gecikmeye Sessizlik
Önergeye verilen yanıtta, neden 31 yıl sonra böyle bir işlemin yapıldığı sorusuna “YÖK ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelen şikâyetler” ve “CİMER başvuruları” gerekçe gösterildi. Ancak bu şikayetlerin içeriği, kimden geldiği ve hukuki niteliği hakkında tek kelime edilmedi. Anlaşılan o ki, sosyal medya başvuruları bile artık rektörlük kararlarında esas alınabilecek “hukuki deliller” arasında değerlendiriliyor.
Rektörlük, üniversitelerin idari özerkliğine zarar verildiği eleştirilerine ise “Yargı yolu açık” diyerek yanıt verdi. Oysa tartışılan konu yalnızca hukuki prosedür değil; üniversitelerin siyasetten ne denli bağımsız karar alıp alamadığı meselesidir. Cevaplar, bu bağımsızlığın fiilen ortadan kalktığını doğrular nitelikte.
Bir Üniversite, Bir Rektörlük, Bir Operasyon
İstanbul Üniversitesi’nin bu tavrı, yalnızca bir akademik kurumu değil; Türkiye’deki tüm kamu bürokrasisinin siyasal iktidarın ihtiyaçlarına göre yeniden dizayn edildiği gerçeğini bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Ekrem İmamoğlu’nun başta CHP olmak üzere muhalefet adına bir adaylık potansiyeli taşıdığı gerçeği, diploma üzerinden siyasal alanın daraltılması yönünde yürütülen bu operasyonun ana motivasyonu olabilir.
Kamuoyunun beklediği, hangi kararla kimin ne kazandığı değil; hangi kararda hukukun üstünlüğünün korunup korunmadığıdır. Ancak İstanbul Üniversitesi’nin bu cevabıyla bir üniversitenin değil, bir uzantı kurumun konuştuğunu görüyoruz.
- İstanbul Üniversitesi’nden İmamoğlu Önergesine Belirsizlikle Dolu Yanıt: Hukuki Kılıfa Sarılmış Siyasi Tasfiye Girişimi mi? - 25 Mayıs 2025
- İBB Operasyonunda Üçüncü Dalga: Gözaltı Kararlarının Siyasi ve Hukuki Arka Planı - 20 Mayıs 2025
- Kapitalizm ve Demokrasi: Üretim Sürecindeki Otoriterlik - 16 Mayıs 2025