Müzikal Mektuplar

Eskiden ne güzel mektup arkadaşlarımız vardı. 

Orta birinci sınıftayken yabancı dilimi geliştirmek için bir sürü form doldurup yurt  dışından bir mektup arkadaşı edinmiştim. İskoçya’dan Stuwart adında, benimle yaşıt,  pembe yanaklı, gözlüklü bir erkek arkadaşım olmuştu. 

Yüzyüze görmeden sohbet ettiğim ilk erkek arkadaşımdır Stuwart. Ona mektup yazmak, süslü mektup kağıtları almak, zarfa koymadan önce kağıda  parfüm sıkmak ve renkli kalemlerle içiçe kalpler çizerek ona en derin duygularımı  anlatmaya çalışmak ne kadar özel ve heyecanlı bir şeydi. 

Postaneye koşarak gidip mektubu postaladıktan sonra, günlerce cevap gelecek mi  diye beklemek, cevap gelince hemen yeni mektubu yazamazsam “I’m very sorry for  writing so late” diyerek mektuba özürle başlamak gibi saf duygularımız vardı o  zamanlar. 

Belki de bu günün nahif insanları, eskinin mektup arkadaşı olan bireyleridir desek  mektup özeli konusunda yanılmış olmayız. 

Ben hala mektup yazmayı özel bulurum ve çok severim. Şimdilerde mektup yok,  herkes mrb, slm diye başlayan, kısa zevksiz ve duygusuz mesajlaşmalarla iletişim  kuruyor. Kimsenin kimseye mektup yazıp cevap bekleyecek kadar sabrı da yok zira  duygusal iletişim de bu anlamda sekteye uğruyor ve değer kaybediyor ne yazık ki. 

Sizlerle okuduğum ve çok değerli bulduğum bir kaç tane müzikal mektubu  paylaşmak istiyorum. 

Sevgili Beethoven! 

Viyana’ya uzun zamandır engellenmiş isteklerinini yerine getirmeye gidiyorsun.  Mozart’ın ruhu hala bedeninin ölümü için yas tutuyor ve ağlıyor. O, uçsuz bucaksız  Haydn’da sığınak buldu, meşgale değil; onun sayesinde bir kez daha biriyle birlik  olmayı diliyor. Gayretli çalışmalaın sayesinde elde edeceğin şey: Haydn’ın ellerinden  Mozart’ın ruhudur. 

Gerçek dostun Waldstein!!! 

Waldstein Bonn’da soylular sınıfının bir üyesiydi ve Beethoven’ın müzikal gelişimini  desteklemek için parasal yardım yapan, onu müzikal bir deha olarak nitelendiren,  Haydn’ı, Beethoven’a özel ders vermesi için ikna eden vefakar bir patrondu. Sonraları Beethoven zaten yazdığı 32 sonattan birine Waldstein adını verdi. Beş satırlık bir mektupta ne kadar büyük anlamlar ve yüreklendirmeler var. Bir  mrb,slm değil tabii:) 

Beethoven’ın 1811’de Goethe’ye yazdığı mektupta da  aynı şekilde hayranlıklar içeren sözler var ve tenkitleri iltifat olarak kabul edeceğine  dair nahif cümleler kurulmuş.

Tüm mektupları burada yazmam mümkün değil elbette, merak edenler kitapları  okuyabilir.  

Anlatmak istediğim şey, mektup yazarken kurulan cümlelerin alt metinlerinde oluşan, kişilere özel kimlik ve davranış analizleri. 

Yine sevdiğim mektuplardan birinde, Simone De Beauvoir 29 ekim 1950’de aşkına  yazdığı mektuba: 

Bir tanem, canım diye başlıyor. Mektuplaşmalarının değerini, ondan mektup  beklemenin heyecanını ve gündelik yaptığı işleri anlatırken kurduğu şu cümleler ile  benim zihnimde saf, samimi ancak çok entellüktüel bir kadın izlenimi oluşturuyor. Diyor ki; 

Müzik kutum şu anda harika. Bir sürü plak aldım. Modern müziklerle tanıştım, bazı  plaklarım muhteşem. Macaristanlı müzisyen Bela Bartok’u duymuş muydun hiç?  Harika bir adam. Viyana’lı müzisyenelerden Schönberg’i, Alban Berg’i, Webern’i  duydun mu? Zor ve Entelektüel müzik yapıyorlar harikalar. 

Kısacık bir cümle ile Bartok, Schönberg, Webern ve Alban Berg ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. 

Eski yıllarda yazılmış, okuma şansına eriştiğim tüm mektuplar, hatta tamamen hepsi  çok müzikal duyuluyor bemim zihnimde. 

İçinde barındırdığı duyguları anlamaya çalışmak bir nevi müzik dinlemek gibi. Bu gün, 2021 yılında mektup yazmaya çalışmak ise beste yapmak gibi geliyor bana. 

İki insanın yazıyla birbirine seslenmesi, duygularını yazıya dökerek haykırması, veya yazı ile susması çok estetik değil mi? 

Bu hafta ben de sizlere müzikal bir mektup yazdım sanırım. 

Elinize ulaştıysa, okuduysanız ve cevap yazmak isterseniz ben buradayım. Selamlar, sevgiler….

Gülnur ÜNLÜTÜRK
Latest posts by Gülnur ÜNLÜTÜRK (see all)