Meral’in Dönüşü ve Keyif Kaçıracak Bazı Saptamalar

Meral Hanım’ın iki altın bilezik karşılığında eve geri dönmesinin yarattığı rahatlama havasının üzerine bu yazı biraz bu rahatlama havasına ve oluşan nisbi huzura çuvaldız batırmak gibi olacak. Ama ne yapalım bizim işimiz de bu. Kimse kusura bakmasın. Yaşananların nedenleri doğru kavranmazsa yarına ilişkin gerçekçi projeksiyonlar yapmak ve varsa düzeltme olanağı, bu olanağı kullanabilmek de olanaksız olur. Ve eni sonu çok daha büyük hayal kırıklıkları da kaçınılmazlaşır.

Siyasette elbette matematiksel dört işlemin bir yeri vardır. Ama bu yer üçüncü dördüncü sırada gelir en fazla. Esas olan ise toplumsal ihtiyaç ve dinamikleri esas almaktır. Epeydir siyasette dört işlemin en ön sıraya gelmesinin nedeni tam da toplumsal ihtiyaç ve dinamikleri, güç yoğunlaşması ve güç kaymalarını esasa almayan, yani gerçek anlamda politika olmayan bir “politikanın” hâkim olmasıdır. Yalnızca Türkiye’de değil ne yazık ki, dünya siyaseti açısından da bu aynı siyasetsizlik durumu egemen halde. Al eline kâğıt kalemi, yap toplama ve çıkarmanı, “şu kesimlerle ittifak yaparsak ortaya çıkan oy toplamı ile seçimi kazanmamız mümkün” sonucunu elde et; sonra da bütün siyasetini bu dört işlemin verdiği sonuç üzerine inşa et… Eni sonu bu hesap bir yerde patlar şimdi patlamazsa yarın ve belki de çok daha kritik ve geri çevrilmesi olanaksız bir anda patlar. Sonuç toplumda yaratılan güvensizlik hissi olur. Ki, güven erozyonu siyasette telafisi en zor durumlar arasındadır.

Önce dinamiklere, toplumun acilleşmiş sorun ve taleplerine dikkatini yoğunlaştırıp, bu yönde olabildiğince etkili bir politika seti oluşturacak ve ardından harıl harıl sahada çalışacaksın. Yani öncelikle mevcut matematiği olabildiğince kendi lehine değiştirmeye çalışacaksın. Ancak bunun yanı sıra ya da ardısıra dört işlemin gösterdiği sonuçları da hesap edecek ve olası ittifak partnerleri ile daha özel bir ilişki geliştirmeye çalışacaksın. Sen eğer yerine geçmek istediğinden neden ve nasıl farklı olduğunu net biçimde ifade edemiyorsan bu takdirde, mevcut matematiği de değiştiremezsin. Değiştiremezsen mevcut matematiği de yönetemezsin, seni yöneten mevcut matematiğin bizzat kendisi olur. Halkta seni tercih sebebi olarak görecek bir güven oluşturamamışsan birkaç puanlık bir partinin bile esiri olursun.

Muhalefet, bütün yatırımını bir masa üzerine yaptı. Masa kalıcı mı dağılacak mı tartışmaları, muhalefetin iktidar iddiası açısından en belirleyici konu haline getirildi. Bunun anlamı, iktidar hedefini pamuk ipliğinin gücüne bağlamaktı.  Bu söylediklerimizin bir başka düzeydeki siyaset kuralı ile de yakından ilişkisi var.  Sen yeterince güçlü değilsen; ittifak da güçlü olmaz. Dahası bağımsız bir seçenek olma kimliğini de kaybedersin. Yalnızca iktidar amacı değil kendi siyasal iddia ve kimliğinin kaderini de ittifaktaki diğer unsurların iki dudağının arasına bırakmış olursun. Uzun süreli bir ittifakın dayanaklılığı, ya merkezinde tek bir vazgeçilmez gücün yer alıyor olmasına ya da tarafların birbiri açısından eşit derecede vazgeçilmez olmasına dayalıdır. Eğer ortada böyle bir durum yoksa uzun süreli bir ittifak deneyimine girmek bir nevi intihar, intihar değilse de, çok büyük bir kumar anlamına gelir. Eğer ittifak zorunlu bir ihtiyaç durumundaysa; bu durumda yapılması gereken, geçici ve sadece bir konuya odaklı ittifaktır. İrdelediğimiz somut konu açısından konuşacak olursak, bu ittifak iktidar ortaklığını da hedefleyen uzun süreli bir ittifak olmamalıydı. Seçim öncesi dönemde inşa edilecek kısa süreli bir seçim ittifakı olmalıydı. Bu durumda kendini kamuoyu önünde bağlamazsın ve sonrasına sonra bakmak konusundaki özgürlüğünü korursun. Seçimden çıkacak seçenek kompozisyonunu göre daha özgürce karar vermek olanağını korumuş olursun.

Yazının başında “Epeydir siyasette dört işlemin en ön sıraya gelmesinin nedeni tam da toplumsal ihtiyaç ve dinamikleri, güç yoğunlaşması ve güç kaymalarını esasa almayan yani gerecek anlamda politika olmayan bir “politikanın” hâkim olmasıdır” demiştik. Yukarıda söylediklerimiz elbette politika mantığı açısından önemlidir ve muhalefetin bugün içine düştüğü durum, taktiksel politikayla da ilgilidir. Ama asıl önemli ve stratejik neden ‘politika olmayan bir politikanın bugüne hâkim olmasıdır.

İktidarı ve muhalefetiyle politika neo liberalizmin tonları üzerinde şekilleniyorsa, yapacak fazla bir şey de yoktur zaten. Eğer siz, “zenginden daha çok, fakirden daha az vergi alacağız”, “işçisi ve memuru ile herkese grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı tanıyacağız”, “tarımı destekleyecek etkin sübvansiyon sistemi oluşturacağız”, “ücretsiz ve kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti vereceğiz”,  “kimseyi aç ve açıkta bırakmayan bir sosyal güvenlik sistemi kuracağız” vb diyemiyorsanız, geçmiş olsun. Eğer ortada güncel ve acil çözüm bekleyen Kürt sorunu, laiklik, Alevilik,  cinsiyet temelli eşitsizlik ve şiddet vb konularda “ancak biz çözeriz” den öte somut, detaylı bir reçeteniz yoksa, iki kere geçmiş olsun. Baştan politikasız politikaya mecbursunuz demektir.  Bu tekdirde izlediğiniz siyasette, kuracağınız ittifaklarda, kaçınılmaz biçimde basit matematiksel dört işlemin tutsağı haline gelecektir.

“Ama benim lacivertim daha parlak” siyasetinin tek şansı Erdoğan neo liberalizminin lacivertinin solgunlaşmasıdır. Ama bu durumda potansiyel sorunlar vardır ve bundan sonraki süreçte de hep olacaktır. En kötüsü halkın iki lacivert arasında solgununu tercih etmesi hep bir olasılık olarak mevcut olacaktır. Diyelim ki yeni ve daha parlak laciverti tercih etti, bu durumda da benzer sarsıntıların olma ihtimali hep canlı olacaktır. Bir fay hattı üzerinde inşa edilen bir ittifaktır bu, Zira ”benim lacivertim daha lacivert” diyerek Erdoğan’ın “solan lacivertini ikame etmeyi “amaçlayan iki güçlü aday var; biri bir merkez partisi olarak CHP diğeri bir merkez parti adayı olarak İYİP… Birbiriyle aynı iddiaya sahip ve birbiriyle çok az farkı olan partiler arasındaki rekabet çok daha sert ve aynı zamanda çok daha etik dışı olur.  Bu nedenle son gönlerde yaşanan ve nispeten hafif hasarla atlatılanın, asıl deprem değil, bir öncü sarsıntı olma ihtimali çok güçlü. Herkesin beklenti ve hesaplarını bu temel gerçeğin idrakiyle yapması en azından ciddi hayal kırıklıklarının önüne geçmesi bakılımdan faydalı olacaktır.

Mahmut ÜSTÜN