Kıyamet Yapay Zekâdan mı Gelecek?

Üzerinden sadece iki hafta geçti, bu köşede “Yapay Zekâ, Nereye Kadar?” başlıklı bir yazı yazmış ve yapılan araştırmaların yapay zekânın; matematik ilintili işler, vergi müşavirliği, finansal analiz, muhasebecilik ve iç denetçilik gibi (belli kuralların hâkim olduğu ve yapılan işlerin bu kurallar üzerinden şekillendiği meslekler olarak düşünebiliriz) meslek gruplarının işlerini elinden alabileceği sonucuna ulaştığını ifade etmiştim.

Yapay zekâ teknolojisi hepimizin bildiği gibi çok eskilere dayanmıyor. Sonuçlarıyla yeni yeni yüzleşiyoruz. Teknoloji ve dolayısıyla teknolojiye yönelik araştırmaların üzerinden çok uzun bir zaman geçmemesine karşın bir anda yapay zekânın “bu alanda ben de varım!” dediği mesleklere sanal sunuculuğun, moda mankenliğinin ve (biraz da abartarak) bilgisayar korsanlığının da eklendiğini ilave etmiştim.

Uzmanlar, genellikle yaratıcılık gerektiren işlerde yapay zekânın “insan kalitesinde” iş çıkartamayacağını iddia ediyor ve geleceğin en kritik meziyetlerinin arasında “yaratıcılığın” ve “yaratıcı düşünme gücünün” yer alacağını ifade ediyorlar.

Aradan geçen iki haftalık kısa sürede karşımıza çıkan iki haber, bu belirsizliklerle dolu teknolojinin çok daha fazlasını yapma ve “insan düşünürleri” haksız çıkartma konusunda büyük bir potansiyel taşıdığını ortaya koydu.

Fotoğraf ve müzik, önemli iki sanat dalı değil mi? Yaratıcılığın önem taşıdığı iki faaliyet. Dolayısıyla, uzmanlar tarafından yapılan yorumları baz alacak olursak, yapay zekânın bu alanlarda kendine yer bulmasını beklemeyiz.

Gelin görün ki, gelişmeler hiç de öyle göstermiyor. Bilim, teknoloji, sürdürülebilirlik, siber güvenlik gibi birçok önemli ve kritik başlıkta Türkiye’de ve dünyada meydana gelen gelişmeleri derlediğim ve küçük bir kitle tarafından takip edilen bir bültenim ve podcast serim var. İsmi “Teleskop”. Bu hafta söz konusu bültene koyduğum iki haber bunun kanıtıydı adeta.

Birinci haber, Alman fotoğraf sanatçısı Boris Eldagsen hakkında. Sanatçı, Sony 2023 Dünya Fotoğrafçılık yarışmasında kazandığı ödülü geri çevirdi. Fotoğrafı yapay zekâ kullanarak yaptığını itiraf eden sanatçı, konuyu tartışmaya açmak için bu yola başvurduğunu duyurdu. Eldagsen’in bu konuya ilişkin yaptığı açıklama da ilginç: “Yapay zekâ ve gerçek fotoğrafçılar, bu tür yarışmalarda birbirileriyle yarışmamalı. İkisi iki farklı şey. Yapay zekâ fotoğrafçılık değildir. Bu yüzden ödülü reddediyorum.”

Yapay zekânın yaptıklarının sanat olup olmadığı, bence de tartışmalı. Bir eseri sanat haline getiren, sanatçının onun içerisine kattığı duygu çünkü. Yapay zekânın, yarattığı bir şeyin içine duygu katma imkânı yok. Olsa olsa, diğer sanatçıların eserlerini inceleyip öğrendiği için, orijinal sanatçının duygularını yansıtabilir. Ancak, bu koşullar altında dahi, önemli bir yarışmada ödül kazanabiliyor.

Şimdi de müzik alanına doğru yönümüzü değiştirelim ve ikinci habere gelelim. Drake ve The Weeknd aracılığıyla interneti ele geçiren yeni bir hit şarkı var: “Heart On My Sleeve”. Aracılığıyla, diyoruz çünkü bu parça da yapay zekâ tarafından oluşturulmuş. İki hit yapımcıyı o kadar iyi taklit etmiş ki viral olmuş. Bu durum da, doğal olarak yapay zekâ temelli tartışmaları yeniden alevlendirmiş.

Bu konuda taraf tuttuğum için olsa gerek, şarkı bana fazla hitap etmedi. Ancak, genel dinleyicinin ilgisini cezbetmeyi başarmış görünüyor.

Dünyanın her yanından yapay zekânın “sorumlu” kullanımına yönelik çağrılar yükseliyor. Son dönemdeki gelişmeleri dikkate alacak olursak bu çağrıların pek de haksız olmadığı ortaya çıkıyor. Şu ana kadar hep “insanların mesleklerini elinden alma” olasılığına odaklanılıyor ancak bu arada, yapay zekânın askeri alanda kullanımı da süratle artmakta.

Belki de en korkutucu olanı bu. Ülkelerin dünyadaki ağırlıklarını artırmak ve “liderliği ele geçirmek (!)” için giriştikleri mücadelede atmaya cesaret ettikleri adımlar değerlendirildiğinde, askeri alandaki “sorumsuz” kullanımlar insanlara büyük acılar çektirebilir. Bu konuyu, önümüzdeki haftalarda ayrı bir yazıda ele alabiliriz.

Dolayısıyla, yapay zekâ teknolojisinin gelişimini kurgularken, “insanlığa faydayı” merkeze koymak ve şu soruyu göz ardı etmemekte fayda var: Kıyamet yapay zekâdan mı gelecek?

Umarız öyle olmaz ve bu son derece faydalı teknoloji insanların refahı için çalışır.

Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.

Özgün ÇINAR