1971 yılı, Cevdet Sunay’ın üniversitelerdeki anarşinin önlenebilmesi için rektörler ve siyasî parti temsilcileriyle yapacağı görüşme takvimiyle başlar. Basında, görüşmelerin 4 Ocak’ta başlayacağı haber verilir. 10 Ocak’ta İş Bankası Ankara Emek Şubesi soyulur. 18 Ocak’ta İstanbul Teknik Üniversitesinde (İTÜ) polis ve öğrenciler arasında silahlı çatışma çıkar; 25 Ocak’ta polis Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci yurdunu basar. 1 Şubat’ta, Fen Fakültesi Ülkücüler tarafından işgal edilir. 12 Şubat’ta Ziraat Bankası Küçükesat Şubesi Soyulur. 19 Şubat’ta Hacettepe Üniversitesinde silahlı çatışma çıkar, ertesi gün, ODTÜ öğrencileri Eskişehir yolunu trafiğe kapatırlar. 4 Mart’ta 4 Amerikan askeri kaçırılır.
12 Mart 1971’de Muhtıra açıklanır. Orgeneral Memduh Tağmaç başkanlığındaki darbeciler, yayınladıkları mesajda “Parlamento ve hükümet[in] süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sok[tuğu]” belirtirler.
5 Nisan 1971’de tanınmış iş adamlarından Kadir Has’ın yeğeni Mete Has ve eniştesi Talip Aksoy fidye karşılığı rehin alınırlar. Nisan ayı sonunda 11 ilde sıkıyönetim ilan edilir. Darbe, Dev-Genç, Ülkü Ocakları, Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Türkiye Öğretmenler Sendikası, İşsizlik ve Pahalılıkla Mücadele Derneği gibi örgütleri kapatır. 17 Mayıs’ta İsrail İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom kaçırılır. 23 Mayıs’ta ise İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilir. 25.000 asker ve polis, İstanbul’da Elfom’u kaçıranların peşine düşer. 31 Mayıs 1971’de 6 Dev-Genç’li, Nurhak’taki operasyonlarda öldürülür. Temmuz ayı sonlarında TİP kapatılır. Ertesi gün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Muammer Aksoy tutuklanır.
1972’deki Yeni Yıl mesajında “Anarşinin bertaraf edildiğini” vurgulayan Cumhurbaşkanı, “…anarşik faaliyetlerin tekrarının önlenmesi için de her türlü tedbirin alındığını” vurgular. 23 Mart’ta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam cezalarının Cevdet Sunay tarafından onaylanmasını takiben, Ünye Radar Üssü’nde çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyen kaçırılır. Niksar Kızıldere mevkiinde gerçekleştirilen operasyonda, teknisyenler de, onları kaçıranların çok büyük çoğunluğu da öldürülür. 4 Mayıs’ta Jandarma Genel Komutanı Org. Kemalettin Eken’e silahlı saldırı düzenlenir. İki gün sonra Gezmiş, İnan ve Aslan’ın idam cezaları Ankara Merkez Cezaevinde infaz edilir.
1973 yılında da anarşi haberleri eksik olmaz. 2 Ocak’ta Hatay’da anarşistlerle güvenlik güçlerinin çatıştığı haberleri basında yer alır. 19 Nisan’da AP Mardin Milletvekili Abdürrahim Türk silahlı saldırıya uğrar. Haziran ayı ortalarında Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulmasına karar verilir. Ekim ayındaki seçimlerin galibi Ecevit’in ismi başbakanlık için anılmaya; koalisyon alternatifleri değerlendirilmeye başlanır. 1973 seçimleri ve Ecevit’in başarısı, Şili’de General Augusto Pinochet önderliğindeki bir darbe ile sosyalist lider Salvador Allende’nin tarafından düşürülmesinden (11 Eylül 1973) günler sonrasına denk geldiği için ortanın solcusu Ecevit ile sosyalist Allende arasındaki benzerlik ve farklar da basında tartışılmaya başlanır. Seçim sonrasında Milliyet gazetesinde Abdi İpekçi’ye verdiği röportajda Ecevit, kendisi ve Allende arasında kurulan benzerlikleri şu cümlelerle reddeder: “Bir kere Şili’de Marksist bir parti iktidara gelmişti. CHP’nin ise, Türk toplumunun gerçeklerine göre oluşturulan, kendine özgü bir doktrini vardır.”
1974 yılı belki de bu on yılın en sakin dönemidir. Ocak ayının sonlarında Ecevit-Erbakan koalisyonu kurulmasından sonra, Cumhuriyet’in 50. yılı vesilesiyle kabul edilen af kanunu -15.05.1974 Tarih 1803 sayılı, Cumhuriyetin 50nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun tartışmaları gündemi işgal eder. Mayıs ayı ortalarında tahliyeler başlar. Temmuz ayından başlayarak Türkiye, Kıbrıs sorunu ve müdahale tartışmalarına kilitlenir.
1975’deki yeni yıl mesajında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk siyasî istikrarsızlığa ve hükümet sorunlarına değinirken, AP Genel Başkanı Demirel de mesajında, “Türkiye’nin bir siyasî iktidar boşluğu ile karşı karşıya” olduğunu belirtir. Türkeş ise açıklamalarında, TRT’nin solculaştırılmasına değinerek, “Aziz milletimizi yeniden oldubittiye getirip sonsuz karanlığa sokmak isteyenlerin oyununu bozacak olan Milliyetçi Cephe Birliğinin karşısında tüm solcular ve TRT cephesi kurulmuş ve harekete geçirilmiş” olduğunu belirtir. 24 Ocak’ta, çıkan olaylar nedeniyle İstanbul Üniversitesi süresiz tatil edilir. 21 Haziran’da Bolu Gerede’de düzenlenen mitinginde Ecevit ve konvoyuna saldırı düzenlenir. 23 Haziran’da ise MHP Genel Başkanı ve Milliyetçi Cephe Hükümetinin (39. Hükümet) Başbakan Yardımcısı Alparslan Türkeş’in Diyarbakır gezisinde olaylar çıkar; olaylarda iki kişi öldürülür 46 kişi de yaralanır.
1976 yılına girilirken Başbakan Demirel; “Yeni yılda hürriyetçi demokrasiyi yaşata[caklarından] kimsenin şüphesi[nin] olma[ma]sın[ı]” temenni eder. Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ise “Anarşinin biteceği umudunda” olduğunu belirtir. Ecevit ise demokrasi ve hukuk devletinin öneminden bahseder. 16 Şubat’ta Beyrut Büyükelçiliği Başkâtibi Oktay Cirit Asala militanları tarafından öldürülür. 2 Nisan’da çıkan olaylar nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi süresiz kapatılır. 8 Nisan’da Ankara’daki üniversitelerde çatışmalar çıkar. Olaylarda, aralarında Tabii Senatör Muzaffer Yurdakuler’in oğlu Hakan Yurdakuler’in de yer aldığı 3 öğrenci öldürülür.
Türkiye 1977 yılına İstanbul Üniversitesi’ndeki silahlı baskınla başlar. Ülkücüler Hukuk ve Mühendislik fakültelerinde saldırı düzenlerler. Aynı gün Gaziantep Lisesindeki çatışmada ise 6 Polis ve 20 öğrenci yaralanır. 13 Şubat’ta İstanbul-İzmir seferini yapan bir yolcu uçağı Polis Koleji öğrencisi tarafından 51 yolcusuyla birlikte kaçırılır. Ertesi gün, Hasan Tan’ın ODTÜ Rektörlüğüne atanması üzerine başlayan boykot üzerine, 23 Şubat’ta Rektör üniversiteyi tatil eder ve ODTÜ yurtlarını boşaltır. 19 Mart’ta Diyarbakır- Ankara seferini yapan uçak Beyrut’a kaçırılır. 26 Nisan’da CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e Niksar’da suikast girişiminde bulunulur. 1 Mayıs 1977’deki olaylarda 37 kişi yaşamını yitirir. 24 Mayıs’ta Başbakan Süleyman Demirel Uşak’ın Sivaslı ilçesinde saldırıya uğrar. 29 Mayıs’ta İzmir Çiğli Havaalanı’nda Ecevit’e tekrar suikast girişiminde bulunulur. Aynı gün MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’da Mardin Midyat’ta saldırıya uğrar. 15 Haziran’da Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesinden Orhan Yavuz bıçaklanır.
1977’nin son günü, Milliyetçi Cephe Hükümeti gensoru ile düşürülür. Türkiye 1978 yılına hükümet krizi ile girer. 3 Ocak tarihli gazetelerde İstanbul Şişli’de TÖB-DER’li bir ilkokul öğretmeninin öldürüldüğü, Manisa’da Lise öğrencisinin kaçırılıp otomobille el ve ayaklarının çiğnenerek işkence edildiği, İstanbul’da öğrencilerin oturduğu bir eve ateş açıldığı haberleri yer alır. 16 Mart’ta İstanbul Üniversitesi Hukuk ve İktisat fakültelerindeki öğrencilere yönelik bombalı saldırı gerçekleşir; olaylarda 7 öğrenci öldürülürken 100’den fazlası yaralanır. 24 Mart’ta Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, otomobilinde vurularak öldürülür. 7 Nisan’da ise öğretim üyesi Server Tanilli silahlı saldırıya uğrar. 17 Nisan’da Malatya Belediye Başkanı ve 3 yakını, postayla gönderilen bombalı paketle öldürülürler. 11 Temmuz’da ise Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Bedrettin Cömert uğradığı silahlı saldırıda öldürülür. 7 Ağustos’ta Ankara Mamak’ta belediye otobüsüne atılan bombada 2 kişi hayatını kaybeder. 3 Eylül’de Sivas’taki olaylarda 6 kişi öldürülür, 100’e yakın kişi yaralanır. 8 Ekim’de Ankara Bahçelievler’de TİP üyesi 7 öğrenci katledilir. 21 Aralık’ta Kahramanmaraş Meslek Lisesi Öğretmenlerinden Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu öldürülür. Bu olaylar, siyasî tarihimize Maraş Katliamı olarak geçecek 100’den fazla insanın öldürüldüğü yüzlercesinin yaralandığı olaylar silsilesinin de başlangıcı olarak anılabilir.
1979 yılı başında CHP Genel Başkanı Ecevit yaptığı açıklamada, “Ulusça zor bir dönemden geç[ildiğini]…ülkemizde yıllardır, toplumu bölmek için türlü çabalar göster[ildiğini], yurttaşlarımız arasına düşmanlık tohumları ekilmiş [olduğunu]” vurgular. Başbakan Demirel ise yılbaşı mesajında “…ülkenin her tarafında cinayetler işlenmiş, oluk oluk kan akmış, huzur, güven ve barış[ın] ağır ve ciddi şekilde zedelen[miş]” olduğunun altını çizerek “Komünizm[in] büyük fitnenin adı [olduğunu] kardeşi kardeşe düşürerek, ülkeleri içinden bozmak gayretlerinin baş tertipçileri[nin de] komünizmin uşakları” olduğunu belirtir. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ise yeni yıl mesajında, “İşçi sınıfının ve emekçi halkın bilinçli, örgütlü gücünün faşizmi yeneceğini” belirtir ve “Sermayenin kanlı diktatörlüğü demek olan faşizmi getirmek isteyenlerin amaçlarına ulaşamayacakları[nı]” vurgular. Fahri Korutürk de, siyasî partilerin iş birliği yapmalarının önemine değinen bir yeni yıl mesajı yayınlamayı ihmal etmez. Daha yılın ilk günlerinde, 4 Ocak’ta Kahramanmaraş’ta üniversite öğrencileri arasındaki kavga nedeniyle eğitime ara verildiği haberi yer alır. Aynı gün Kırşehir’de de bildiri dağıtmak isteyen Eğitim Enstitüsü Öğrencisi Metin Akkoç öldürülür. Trabzon’da önceki günlerde çıkan silahlı çatışmada yaralanan Vedat Aslankaya’da aynı gün, tedavi görmekte olduğu hastanede vefat eder. Yine aynı gün, Kars Yol Su Elektrik Müdürü İskender Üreyıl, evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürülür. 1 Şubat’ta gazeteci Abdi İpekçi, Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülür. 4 Şubat’ta İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski siyasî şube müdürlerinden Ilgız Aykut silahlı saldırıda öldürülür. 15 Şubat’ta Adana Narlıca’da kahvehaneye silahlı saldırı düzenlenir ve 4 kişi öldürülür. 10 Eylül’de TİP Adana eski İl Başkanı Ceyhun Can öldürülür. 11 Eylül’de Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Fikret Ünsal, otomobilinde düzenlenen silahlı saldırıda hayatını kaybeder. 19’unda Malatya Ülkü Ocakları eski Başkanı Mürsel Karataş vurulur. 28 Eylül’de bu kez, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul üç ülkücünün silahlı saldırısıyla öldürülür. 19 Kasım’da Ortadoğu gazetesi yazarı ve MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Darendelioğlu İstanbul’da uğradığı silahlı saldırıda öldürülür. Ertesi gün, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Ümit Doğanay öldürülür. 25’inde ise Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca Maltepe Cezaevinden kaçırılır. 7 Aralık’ta İstanbul Üniversitesi hocalarından Cavit Orhan Tütengil öldürülür. 25 Aralık’ta Tunceli Cumhuriyet Savcısı Mustafa Gül, evinde, susturuculu silahla öldürülür.
Türkiye siyaseti 1980 yılına oldukça hızlı başlar. Cumhurbaşkanı Korutürk yılın ilk günü Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’i ve kuvvet komutanlarını toplar. Ertesi gün saat 11.00’de de Bülent Ecevit ve Başbakan Süleyman Demirel’e randevu verir. 35 dakika süren toplantıda, yılın son günlerinde, 27 Aralık’ta, askerlerin kendisine verdikleri uyarı mektubunu, siyasîlere iletir. Kurmay heyeti mektubunda; “Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin siyasî, ekonomik ve sosyal sorunlarına bir çözüm getiremeyeni anarşi ve bölücülüğün ülke bütünlüğünü tehdit eden boyutlara varmasını önleyemeyen, bölücü ve yıkıcı gruplara tavizler veren ve kısır siyasî çekişmeler nedeniyle uzlaşmaz tutumlarını sürdüren siyasî partileri uyarmaya karar” verdiğini belirtir.
Ecevit mektup ile ilgili olarak basın mensuplarının sorularını yanıtlarken “Ülkedeki şiddet eylemlerinin devlete ve demokrasiye yönelik eylemlerin, terörün… ekonomik zorluklardan” soyutlanamayacağını belirtir. Ecevit’in 1980’lere gelindiği günlerde artık anarşi kavramını değil de terör kavramını tercih etmeye başladığının altını da çizmek gerekiyor. Ordunun uyarısı, Ocak ayının ilk günlerinde siyasîlerin bir araya gelmesi ve basında yaygın olarak anıldığı ismiyle anarşi paketi hazırlamalarına da vesile olur. Ancak bu anarşi paketi! dahi 11 Nisan’da TRT Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu’nun öldürülmesine mâni olmaz. Kaftancıoğlu’nu 27 Mayıs’ta MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın, 24 Haziran’da MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok’un, 15 Temmuz’da da CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu’nun öldürülmesi izleyecektir. Gün Sazak’ın öldürülmesini protesto amacıyla düzenlenen miting Çorum Katliamı olarak siyasî tarihimize kazınan bir diğer katliamın da fitilini ateşleyecektir. Olaylarda 57 kişi öldürülürken yüzlercesi de yaralanır. 19 Temmuz 1980’de Eski Başbakanlardan Nihat Erim, Dragos Deniz Kulübü’nden çıkarken çapraz ateşe tutulur; Erim ile birlikte koruma polisi Ali Kartal’da hayatını kaybeder. 22 Temmuz’da ise DİSK eski Genel Başkanlarından Kemal Türker, İstanbul’da öldürülür.
12 Eylül sabahı darbeyi izleyen saatlerde açıklanan Millî Güvenlik Konseyi 1 No’lu Bildirisinde şu ifadelere yer verilir: “Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları… ve nihayet yurdumuzun en masun köşelerindeki yurttaşlarımız dahi… bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.” Darbe bildirisi sol hareketleri, tam da yetmişlerin anarşi kavramına yüklediği anlama münasip şekilde kökü dışarıda (Rus ajanı) sapık (cinsel ahlâksız ve dinsiz) ideolojiler olarak adlandırmayı ihmal etmeyecektir.
Eyvah!, Ben Kılıçdaroğlu’na linç girişimi ile ilgili yazacaktım değil mi?
Velev ki yazdım,
Keyifli Pazarlar