İkinci Gölge…

Yeşim Akın Çeliker
1970 yılının şubat ayında Afyonkarahisarın ilçesi dinarda doğmuştur
Gürcanlar un fabrikasında çalışan
İşçi bir babanın kızıdır.

Orta öğretimi dinar lisesinde tamamladıktan Sonra liseden kız meslek lisesinden mezun olmuştur
1988 yılında yaptığı evlilikten Sonra
İki kız İki oğlan olmak üzere dört çocuk dünyaya getirmiştir…
Geçirdiği bir ameliyat sonrası sesini kaybeden yeşim çeliker içinde
Hep varolan yazma aşkını
Sessizliğinde daha çok
Deftere dökmüştür
Renk yoktur renkler vardır diyen şairimiz tüm olmanın vurgusunu dizelerinde hep dile getirmiştir
En büyük fakirliğin vicdan ve yürekte bittiğini
Zenginlik sevgidir diyen yazarımız
kendisi için

Ben işte bu kadarım diyerek kendini tanıtan bir şiirde sunmuştur

BEN BU KADAR
Seni seviyorum benim yeşil dinarımla başlar benim özgeçmişim
Ve sizi sevmiyorum dinarın kötü insanları kapıya bakmak suç sokağa çıkmak dedikodu sebebi, güzel olmak suç,düşünmek günahkar olmak,konuşmak yoldan çıkan kadın,
pantolon giymek yosma

Başı açık gezen namussuz 19 yıl türban kullandım keşke bunu kendi hissim ile yapabilseydim
Dinin bütün kollarını kullanarak eziyetin dibini yaşattılar
inançsız değildim

ve bu insanlar türüne hayatımda hiç bir saniye inanmıyor ve gücümce onlara baş kaldırıyorum
Yaşadıklarımın izahı korku değildi sadece sevgi idi çünkü üzülmemek için bir çok değeri üzecektim ben onları üzmemek için hayatımdan geçtim bu ne güçsüzlük ne boyun eğmek
Anne vardı baba vardı kardeş vardı ve onlar hastaydı
Evlat vardı…

Kötü insanların hedefine hayatımın her yaşında hedef oldum çünkü onlar iyi bakan insanı sevmiyorlardı

Dört yavruyu fakirliğin en alasını yaşayarak büyüttük
Hiç bir zaman paranın gücü ruhumu satın alamadı ömrümün yarısı bir tek tahta radyo bir divan iki üç tabak yamalı şiir akan perdelerle geçti bunlar bana mutsuzluk sebebi hiç olmadı eski giydim giydirdim artık yedim ama ne çaldım ne namussuzluk yaptım hayatım bir odada geçti önceleri insanların kötülük sebebi sonra sonra ben koptum onlardan…
Hayatımın hiç bir evresinde utanma duygusu yaşamadım onur buydu çünkü kolay yaşamaya koşmak başarmak kadar kolay bir şey yok bunu ben istemedim istesem istediğim yerde olurdum

Ama o ben olmazdım
Ve dönüm noktası
Devlet hastanesi
Ömrümü eksilten yer senide sevmiyorum
1970 21 Şubat dinarda
Dünyaya gelmişim
Babam Ruşen Akın
Anam Cevahir Akın
Düşe kalka büyüdük
Babam işçi
Anam temizlikçi idi
Dört kız kardeştik
Ablam zihinsel hasta idi
Ve ben evde onlara anne oldum çocuk ellerim Yaşımdan büyük arada benimde gittiğim temizlik
Aşağıdan yukarıya beş kat mermer merdiven
Ütü çöpdök toz al
Sonra yediğin azar
Kitaplar dostum
Ne oldu anlamadan çocuklugum geçti
ve gençliğim
Yazmaya on beşe varmadan orta okulda başladım kendimce
Hayatı anlamak ve anlamamak arasında kalan çelişkilerimle
Karmaşık duygular
Orta okul ve bitti lise.
Üniversite okuyamadım
Hem maddiyat hem etkenler
Yazmaya devam ettim yazmak
Arkadaş eş dosttu
Yazmak yeniden doğmak
Yazmak çoğalmaktı
Ama yazmak pek hoş karşılanmazdı buralarda
Hele kadınsan
Kır bacağını otur evinde
Yoksa taşrada
Hazır damga
Çok şiirlerim yakıldı
Ama ben asla geçmedim
Çünkü insan sevgiliden
Geçemezdi…
19 yaşında anne oldum
4 evlat getirdim dünyaya
O dört yavruyla beraber büyüdüm
Akraba ilişkileride kopuktu
Akrabam eşim dostum
arkadaşım candaşım sırdaşım çocuklarım
Derken:
Kardeşimin
Gözlerıni kaybettiği gün
Daha fazla anladım herşeyi..
Yaşamanın gerçekleri
Bir bir biriken gerçekler
Ve devam..
Nasıl geçti bilmeden an
Ameliyat masasına yattım
Basittir dediler sadece guatr!
Ah doktor nefesimi çaldın o ‘gün
Tam yedi yıl içinde
O daracık nefes borusuyla yaşadım
Sokaklara çıkamadım
yürüdükçe boğazından yükselen o garip ses
Geceleri kesilen nefes
insanların yaratıkmışsın
Gibi bakışları
Uykuda giden heves
Haydi koş acile oksijen tüpleri
Birgün hiç kalamayan nefes
Haydi koş Isparta
Acil bir ameliyat daha
Ne olduğunu anlayamadan
sesimi kaybettim
Evet ben benden kat fazlasını
Yaşayanların durumunu biliyordum
Ama kolay değil işte
Elin kesilse can
Acıyor
Eve dönüyorum sesimsiz
Bana bu sefer çok dokunuyor
ilk anlar bağırmak istemek
Bağırmak bağıramamak
Olmuyordu
Kimse yokken ağladıgım
Duvarlar
Kimilerine abartma zayıflık aptallık gibi gelsede ölüm düşünmeye kadar varan
panik atak
Diz çöküp ayağına yattığım doktorlar
Birkez kalp krizi geçirirsen
Bir kez ölürsün
Ama ben günde üç kez kalbim kriz!
Binlerce kez o boğulan Nefes!
Yorganın altında ki o yalnız korku
Kendimi sokağa attığım Anlar
Ölüyorum kurtarın
Aslında birşeyin yok
Ama hepsini yaşıyorsun
Sonra uyuşturulan bedenin
Uyandığında ki anlamsız halin
Derken bunlarıda
geçtim
Attım tüm ilaçları
Kendi kendime ilaç
Bu köprüyude geçtim
Nasihati bol insanlar
Sadece konuştu
Hiç kimse denizin dalgalarını
Kendi gemisiyle geçmeden
Asla anlayamadı
Şimdi bir fısıltı sesim
Ve içindeki payı ise
Ancak deniz bilir
İçindeki kalan payı
Sadece şiirlerim bilir
Yazmak istiyorum
Birde bana yazma diyorlar
Beni çoğaltıyor şiir
Nefes nefes
Ah bunu bilemiyorlar
Emekleyen bebeğin annesine kavuşma sevinci gibiydi şiire kavuşmak .
Acıktığında anne göğsü sütü kadar mutlak
Şiir yazmak.

Dinar’da yaşamak insanın duygu yoğunluğunu artıran bir etken idi.
çünkü yeşil ve maviye bakmak idi dinarda nefes almak
Belediye bandosu arkasında koşan çocukluğum yazmaya başlamış idi. belki de ozamanlar kurduğum zihin cümleleri hala zihnimde ” ufacıktım ben hep şiire acıktım”
Sonra pembe gençlik henüz olgunlaşmamış kişilik ,yazma korkusu, saklı saklı kurulan kelimeler dünyası …

Cesaretin oturması ile daha da kıvam alan şiire aşkımı sayfalar ile paylaştım.
Kadının ilk önce anne kutsallığı sonra karanlık zihniyet tarafından ezilen yanını düşünerek şiir lerim’i tüm dünyaya haykırmak istedim bütün kadınlarımız adına
Evet bir kadın ne güzel resim yapardı,bale , müzik, heykeltıraş, opera, tiyatro ve şiirin kalbine ne güzel yakışır idi..