İki Haber Tek Soru, Düşeceğimiz Uçurum Ne Kadar Derin?

2016 yılı içerisinde, mahkemelerde, hâkimlerin verdiği 100 karardan 62’si değişik gerekçelerle Yargıtay tarafından bozulmuş!

Yani, adaleti yaşatmakla, dağıtmakla, adil olmakla görevli hâkimlerimizin verdiği kararların çoğu yanlı veya yanlış!

Yani, ülkede adalet % 62 oranında yok!

Ya hâkimler yasalardan habersiz, yasaları iyi bilmiyor, yorumlayamıyor, dava konularını sindirememiş, içerikten bihaber ya da yasaları hiçe sayarak, yanlı ve yanlış davranarak, emir komuta zinciri içerisinde, hukuku çiğneyerek, kendi çıkarlarını ve geleceğini düşünerek davranıyor/karar veriyor.

2010 itibarıyla, Yargıtay’dan dava oranı % 0,3 iken bu oran 2016 yılı içinde % 31,6’ya yükselmiş!

Adalete güvensizlik o kadar artmış ki aynı yıllarda Yargıtay’a yapılan itiraz sayıları 375.000 den 560.000 e yükselmiş.(1)

Ne oldu da adalet bu kadar cılızlaştı, bu kadar yanlı oldu, yanlış oldu, yok oldu?

Bozulma 2010’da yapılan ve “yetmez ama evet” zihniyeti ile hayat bulan Anayasa referandumuyla başladı. Bu anayasa referandumunda asil değişiklikler hukuksal yapıyla ilgiliydi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve diğer yargı organlarının yapısı değiştirildi, yönetime müdahale kolaylaştırıldı ve yargının bağımsızlığı yok edildi!

2010 – 2014 yılları arasında anayasa değişikliğinin verdiği güçle yargının bağımsızlığı yok edilerek iktidara bağımlı hale getirildi ki bunun en somut ifadesini 17 – 25 Aralık operasyonlarında gördük, yaşadık, şahit olduk.

17 – 25 Aralık operasyonlarında yüzlerce Hâkim ve Savcının görev yerleri bir gecede değiştirildi.

İktidardan taraf olmayan tüm adalet çalışanı bir anlamda sürgün edildi ve sürgünler diğer adalet çalışanları için de tehdit olarak sürekli varlığını korudu. O tarihten sonra benzer sürgün ve görevden alma işlemleri devam etti.

15 Temmuz darbe komedisi sonrası da görevden alma ve sürgünler çığ gibi büyüdü, adaletin içi boşaltıldı.

Yıllarını icra davalarına bakmakla geçirmiş bir hakime Ağır Ceza davarları verildi. Tecrübesiz hakim ve savcılara kaldıramayacakları boyutta yetkiler verildi.

Siyasiler ise, sonuçlanmamış davalar hakkında yorum yapmanın yasalara aykırı olmasına rağmen, yönlendirici konuşmalar yaparak, mahkemelere yön vermeye çalıştılar ve bunda başarılı da oldular.

Özellikle son zamanlarda görülen ciddi davalara baktığımızda uygulamaların ve kararların ne kadar zorlayıcı ve gerçeklikten uzak olduğunu görebiliyoruz.

Nuriye ve Semih’in davalarında, Nuriye Gülmen’in, “mahkemeye götürülmesinde hayati sakınca olduğu” kararı verilirken, cezaevinde kalmalarında sakınca görülmemesi, Selahattin Demirtaş’ın yargılanabilmesi için aylarca mahkeme bulunamaması, HDP vekillerinin tahiye kararlarının ertesinde hemen tutuklanma taleplerinin oluşturulması, siyasilerin, bitmemiş yargılara rağmen tutuklular için kesin hüküm niteliğinde konuşmaları ve “Papazı verin, papazınızı alın” anlamına gelecek konuşmalar, yargının acınası durumunu açıkça ortaya sermektedir.

Yargı bağımsızlığına kavuşmadan insanlar özgürlüğe, insanlar özgürleşmeden yargı bağımsızlığına kavuşmayacaktır…

Diğer habere gelince;

Başbakan Binali Yıldırım, zam yapmanın “çok makbul” olmadığını, “Ciddi ihtiyaçlarımızı karşılamak ve savunma sanayinde etkinliği arttırmak için kaynağa ihtiyaç ”  olduğunu söyledi.(2)

Devamında da “2018 zor bir yıl olacak. O zorluktan hasar almadan çıkabilmek için bazı tedbirleri almak zorundaydık” diye konuştu.

“Ciddi ihtiyaç” vurgusu konuşma içinde kaynamış gibi gözükse de gerçek bir ciddiyetin ihtiyaç düzeyine geldiğini gösteriyor!

“2018 zor bir yıl olacak” cümlesi ise, yapılan zamların henüz başlangıç olduğunu, yenilerinin gelebileceğini, yaşadığımız bu zorlu günlerin aranabileceğini de içerisinde barındırıyor!

Bütçe ihtiyaçlarını/açığını, büyük oranlı vergilerle karşılamaya çalışmak, başka yollarının kalmadığının da bir göstergesi.

Yapılabilecek özelleştirme, topraklar hariç satılacak devlet mülkü kalmadı!

Boğaziçi ve Körfez köprüleri, İstanbul 3. Hava limanı, Bolu tüneli, Şehir hastaneleri gibi destek garantili özel yatırımlar ve hazine garantili özelleştirmeler nedeniyle uğranan zararın büyüklüğü de görünüyor!

Vergi dilimlerine getirilen % 3’lük artış, maaşlara verilen zammı alıp götürüyor!

Araçlardaki Taşıt vergisi artışı ise yasal değil. Yasalara göre enflasyon oranında yapılabilecek ve Bakanlar Kurulu kararıyla en çok % 50 arttırılabilecek bu artış ki Bakanın kendisi de “% 15 artış zaten yapılacaktı” söylemiyle doğrulanıyor, % 40 yapılarak yasa çiğnenmiştir!

Yıllardır, başta Anayasa olmak üzere tüm yasaların değişik biçimlerde çiğnenmesine alışık! Olduğumuzdan, zamlarla ilgili yasal olmayan düzenlemeler bizleri çok şaşırtmıyor!

Beni endişelendiren, Hukuksuzluğun, adalet dağıtımındaki yanlı ve yanlış kararların, ekonomideki büyük açığın zamlarla kapatılmak istenmesinin, yama yapılmasının olası ürkütücü sonuçları!

Düşeceğimiz Uçurum Ne Kadar Derin?

http://odatv.com/turkiyedeki-hakimlerin-verdigi-100-karardan-62si-yanlis-1012151200.html

http://t24.com.tr/haber/basbakan-zam-yapmak-cok-makbul-degil-ama-cok-ciddi-ihtiyaclar-var,453944

 

Nami TEMELTAŞ
Latest posts by Nami TEMELTAŞ (see all)