Suriye’nin kuzeyinde tansiyon yeniden yükseliyor. Suriye ordusu ve müttefiki Rusya, İdlib ve Halep’teki silahlı muhaliflere karşı yoğun bir bombardıman başlattı. Bu saldırılar sırasında sivil yerleşim alanlarının hedef alınması, uluslararası tepkilere neden olurken, Moskova ve Şam kaynaklarından gelen açıklamalar, operasyonların Türkiye’ye de açık bir mesaj içerdiğine işaret ediyor.
İdlib’de Rusya’nın Hedefi Ne?
İdlib, Suriye’de silahlı grupların ve Türkiye destekli cihatçı milislerin son büyük kalesi konumunda. Bölge, 2018’de Türkiye ve Rusya arasında varılan mutabakatla bir “çatışmasızlık bölgesi” olarak belirlenmişti. Ancak bu anlaşma, Türkiye’nin bölgedeki cihatçıları kontrol altına alamaması ve onları diğer bölgelerden buraya taşıması nedeniyle işlevsiz hale geldi. Moskova ve Şam, bölgedeki operasyonların “terörle mücadele” amacı taşıdığını belirtirken, saldırıların yoğunlaşmasının Türkiye’yi cihatçılar konusunda bir karar almaya zorlamak olduğu değerlendiriliyor.
Son günlerde İdlib ve Halep’te artan hava saldırıları, sivilleri de hedef alıyor. İdlib’in merkezindeki yoğun nüfuslu bölgelerdeki saldırılarda en az dört kişinin öldüğü ve onlarca kişinin yaralandığı bildirildi. Rus savaş uçaklarının Halep kent merkezindeki Halep Üniversite Hastanesi’ni hedef alması ise 9 kişinin ölümüne ve 10 kişinin yaralanmasına yol açtı. Yerel kaynaklara göre, saldırılar sonucunda bölgeden toplu göçler başladı.
Rusya’nın Türkiye’ye Mesajı: Cihatçıları Sınırınıza Süreriz
Moskova’dan gelen analizler, İdlib’deki saldırıların yalnızca Suriye’deki cihatçı varlığına yönelik olmadığını, aynı zamanda Türkiye’yi de hedef aldığını öne sürüyor. Rusya, Türkiye’nin cihatçı grupları kendi sınırlarına yakın bölgelerde destekleyerek Suriye’deki çatışmayı körüklediğini iddia ediyor. Bölgeye yönelik ağır bombardımanın, cihatçıları Türkiye sınırına doğru iterek Ankara’yı yeni bir göç dalgası ve güvenlik tehdidiyle karşı karşıya bırakmayı amaçladığı değerlendiriliyor.
Türkiye, İdlib’deki silahlı grupları yıllardır desteklemekle suçlanıyor. Ankara, bu grupların “ılımlı muhalifler” olduğunu savunsa da, sahadaki gerçeklik farklı bir tablo ortaya koyuyor. Cihatçı gruplar, Türkiye’nin kontrolünde hareket ederken, bölgedeki nüfusun büyük kısmı da bu grupların baskısı altında yaşıyor. Rusya ve Şam, Türkiye’yi bu grupları tasfiye etmemekle eleştirirken, Türkiye’nin bu durumu daha fazla sürdürmesi, uluslararası arenada yalnızlaşmasına neden olabilir.
Rusya ve Şam, Halep ve İdlib’e yönelik operasyonlarını genişleterek, bölgedeki tüm silahlı grupları etkisiz hale getirme ve kontrolü tamamen sağlama hedefinde. Ancak bu operasyonlar, Türkiye’yi doğrudan etkiliyor. Cihatçı grupların kuzeye, Türkiye sınırına itilmesi, Ankara’yı hem güvenlik hem de insani yardım açısından zorluyor.
Sivil Kriz ve Uluslararası Tepki
Bölgedeki saldırılar, ciddi bir insani krizi de beraberinde getiriyor. BM’ye göre, İdlib’de yaklaşık 4 milyon insan, büyük ölçüde insani yardıma bağımlı şekilde yaşıyor. Son saldırılar, bu insanların bir kısmının Türkiye sınırına doğru hareket etmesine neden oldu. Ancak Türkiye’nin sınırlarını yeni bir göç dalgasına açıp açmayacağı belirsizliğini koruyor.
Halep ve İdlib’deki çatışmalar, sadece Suriye’nin geleceği değil, Türkiye’nin bölgedeki rolü açısından da kritik bir dönemeç. Rusya ve Şam, Türkiye’yi cihatçı milisler konusunda köşeye sıkıştırmayı hedeflerken, Türkiye’nin bu stratejiye nasıl bir yanıt vereceği merak konusu. Ankara’nın, desteklediği gruplarla ilgili somut bir adım atmaması durumunda, uluslararası alanda hem mülteci hem de terörle mücadele konularında daha fazla eleştiriyle karşılaşması muhtemel görünüyor.