Ä°deoloji ve ideolojisizlik meselesi

Murat Sevinç 16/08/2018 tarihinde Diken’de “Ä°deolojileri bir yana bırakalım! Neden, biz ‘masa’ mıyız?” baÅŸlıklı bir yazı yazdı. Ardından, Levent Gültekin’in yine aynı yerde 26/08/2018 tarihinde “Ben ne söylüyorum, tamburum ne çalıyor?” baÅŸlığıyla bir yazı yazdı. Bu yazılar kadar okundu bilmiyorum. Ä°deolojiyi problem olarak gördüğümden her iki yazıyı da aynı dikkatle okumaya çalıştım.

Murat Sevinç yazısında, herhangi bir koşulda, herhangi bir ülkede ve zamanda, muhalif olduğunu düşünenlerin, ‘İdeolojileri bir yana bırakalım’ demesinin, en hafif tabirle şuursuzluk, iliklerine kadar ideolojik bir temenni, bu çağrının zor zamanlarda eğer bilinçli bir yönlendirme değilse bir hödüklük ve dayatılmış mevcut ideolojik örüntünün, bu ideolojinin kurguladığı sömürü ve hukuksuzluğun savunması olduğunu söylüyor.

Biz insanız, gündelik hayatı bir ideolojik örüntü içinde yaşayan, çevresi, ortamı ve ilişkiler ağı tarafından biçimlendirilmiş bir imalat, koşullarının toplamından müteşekkil ‘toplumsal’ bir varlık olarak insanız ve ideolojisiz insan olmaz, diye devam ediyor. İdeolojisiz insan olmaz ve ideoloji, Çarşamba çıkarılıp Perşembe yeniden giyilen bir kıyafet değildir diye de ısrar ediyor.

İtirazı olan? Benim itirazım yok. Çünkü bunlar, gözlemlediğim, anladığım, kavradığım ve yazmaya çalıştığım gerçeğin bir akademisyen dili ve anlatımıyla daha öz, daha zarif ifadesidir. Sonuçta, meslek hayatının nerdeyse tümünü vergi kanunlarını yorumlamakla, vergi hesaplamakla, bu hesaplamaların matematiği ile uğraşmakla geçirmiş biri olarak, kendimde bir akademiğin ifade maharetini bekleyecek değilim.

Peki bu insan nasıl bir insandır? Yazıda bunun da cevabı var; eÄŸitilmiÅŸ bir ikiyüzlü, bir sahtekar! ‘İnsan’ öğrenir ve insanlaşır, yani sahtekarlaşır. Düşüncelerimiz özgün deÄŸil, bize aktarılmış ithal malzemedir. Bu ikinci el bilgidir bizi sahtekar kılan. Murat Sevinç’in bu “sahtekar” kavramını ahlaki bir baÄŸlamda kullandığını sanmıyorum. Ya da ben öyle görmüyorum. Bu sahtekarlık bir hakikat ve baÅŸka bir ismi yok.

Bu durumda da, yazıda özel olarak vurgulanan “üstelik tüm bu pespayeliÄŸi, vatanseverlik zannetmektir” cümlesi garip kaçıyor. Çünkü, zaten tanımladığı insan ideolojik bir örüntüden ibaret ve doÄŸallıkla pespayeliÄŸi vatanseverlik olarak görmesinde ahlaki itiraz gerektirecek hiçbir nokta yok. Kaldı ki kendisi yazısında, anne ile çocuÄŸu arasındaki sevgi diye yaÅŸanan ÅŸeyin de aslında öğrenilmiÅŸ bir deneyimin sonucu ve kaçınılmaz bir biçimde ‘ideolojik” bir ÅŸey olduÄŸunu muhteÅŸem bir doÄŸrulukla ifade ediyor. Anne ile çocuk arasındaki sevgi iliÅŸkisi ideolojik bir sahtekarlık ise ve anne bunu samimi bir sevgi olarak yaÅŸadığını düşünüyorsa, pespayeliÄŸin her türlüsünün de vatanseverlik diye yüceltilmesinin neresi problem ki?

Ancak çeliÅŸki gibi görünen bu pespayelik meselesi, Murat Sevinç’in bu çürümeye, her ne olursa olsun, mevcut egemen ideolojinin dayattığı bu sahtekarca hayata itirazın ve bunun aşılmasının yine bir ideolojik duruÅŸla, ama farklı bir ideolojik duruÅŸla mümkün olduÄŸunu düşündüğünü fark ettiÄŸimizde aşılıyor. Ä°ÅŸte, benim ideoloji problemim tam da bu noktada baÅŸlıyor.

Levent Gültekin ise bu sosyolojik ve felsefi manifestoyu üstüne alınıp yazdığı yazıda, ama ben kimliksiz, kiÅŸiliksiz; görüşü, fikri, yaÅŸam felsefesi, ideali, deÄŸerleri olmayan, egemenlerin güttüğü bireylere dönüşmeyi savunuyorum ki, ideoloji olsun ama az olsun, çünkü fazlası baÄŸnazlık olur diyor. Bu kadar. Yani, söylediklerinde tambur çaldıracak bir ÅŸey yok. Dolayısıyla, Levent Gültekin’in yazısı bir savunma olarak da bir ÅŸey anlatmıyor.

Gelelim asıl meseleye. Murat Sevinç’in yukarıda özetlemeye çalıştığım, ideoloji üzerine sosyolojik ve felsefi manifestosunun ideolojinin ÅŸart olduÄŸunu, ancak kötü olanın egemen ideoloji olduÄŸunu söylediÄŸi ortada. Yani sorun iyi ideoloji ile kötü ideoloji arasında tercih yapma sorunu. Yani egemenlerin ideolojisi yerine egemen olmayanların ideolojisinden söz ediliyor olmalı. Peki, ideoloji yazıda bahsi edildiÄŸi gibi tüm ÅŸeyleri baÅŸarmış müthiÅŸ bir güç ise (ki öyledir), bu ideolojinin dışarda muhalif olarak bıraktığı kimler var ve nasıl bir ideolojileri var; Kemalizm mi, Atatürkçü sosyal demokratlık mı, muhafazakar kesimin bir kısmının hala dillendirdiÄŸi adil düzen mi? Yoksa? Yoksa tanrı korusun sosyalizm yahut komünizm mi? Hangisi?

M. Şirin ÖZTÜRK
Latest posts by M. Şirin ÖZTÜRK (see all)