Beklendiği gibi Türkiye’nin TBMM’de grubu bulunan ırkçı-milliyetçi partileri (AKP-MHP-CHP-İYİP) blok halinde ABD senatosunun aldığı Ermeni Soykırımı kararını kınayan bir karşı karar aldılar.
HDP ise bildiriye imza atmamakla birlikte öyle bir gerekçe açıkladılar ki, nereden tutsak elimizde kalacak cinsten!
“… tarihteki bu ‘Büyük Felaket’le yüzleşmenin yolunun çeşitli ülke Meclislerinde alınan bu tür kararlardan geçmediğini düşünüyoruz. Ne ABD Kongresi’nin kabul ettiği yasa ne burada hazırlanan bildiri hakikati bulmaya ve yaraları sarmaya hizmet ediyor. Böyle büyük bir acının uluslararası iktidar manevralarına malzeme kılınmasına yönelik girişimleri doğru bulmuyoruz. Yapmamız gereken böyle manevraları engelleyecek şartları yaratmaktır. Bu mümkündür ve gereklidir. Biz Ermeni halkının yaşadığı büyük acıyla ilgili bütün hususların bu ülkede özgürce araştırılmasını ve tartışılmasını istiyoruz. Bunu yapamadığımız sürece başka mecraların bu amaçla kullanılacağı açıktır. Bu sorun ve bu acılar bizimdir, tartışacak olanlar da bizleriz. Yüzleşebilirsek yaraları iyileştirebiliriz. Özgür tartışmanın ve acıları paylaşmanın toplumsal barış için hayati önem taşıdığına inanıyoruz. Bu Meclis bunun için öncülük yapabilir, yapmalıdır da. Bu konuda her türlü katkıyı sunmaya ve sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.”
https://www.hdp.org.tr/…/bu-topraklarda-yasanmis-acil…/13811
– SOYKIRIM’A SOYKIRIMDIR DİYEMEMEK!..
Başta ve büyük harflerle yazmamız gereken ayıp budur!
HDP gibi bir partinin artık bu saatten sonra soykırıma “SOYKIRIM” demekten kaçınmasının, “Büyük Felaket” gibi edebi bir metaforun, acı söylemlerinin arkasına sığınmasının hiçbir manası, gerekçesi olamaz…
“Büyük Felaket” siyasi olmayan bir tanımlamadır; SOYKIRIM ise SİYASİ, HUKUKİ, BİLİMSEL tanımlamadır. “Felaket”lerden, ister büyük, ister küçük olsun hiç kimsenin SORUMLULUĞU olmaz. Dolayısıyla “Felaketle yüzleşmek”(!) diye bir şey de olmaz. Burada Tanrısal kaçınılmazlıklardan, kaderden, kazadan, doğal veya toplumsal bir “felaket”ten değil; bir ULUS-DEVLET yaratabilmek için DEVLET ELİYLE işlenmiş, TASARLANMIŞ, icra edilmiş, milyonlarca masum insanın sürgünü, katledilmesi vatansızlaştırılması, yağmalanması ile işlenmiş bir İNSANLIK SUÇU’ndan bahsediyoruz.
Siz edebiyatçı değil siyasetçisiniz: SİYASAL ve HUKUKİ bir tanımınız olmalı!
Nasıl ki KÜRD’E “KÜRT” demeyip de “doğulu vatandaşlarımız” demek HDP için ayıp olur ise, 1915 Soykırımına da soykırımdan başka adlar takarak “siyaset” yapmaya çalışmak da o derece ayıptır…
Öte yandan şu anda “HDP kadrolarına siyasi soykırım yapılıyor” diye rahatlıkla ifade edilirken, aynı net tavrın 1915 soykırımı için yapılmaması “araştırılsın, tartışılsın..” vb. diye muğlak ifadelere yaslanılması da manidar.
1915 Soykırımının adını koymaktan, bunun davasını sahiplenmekten kaçınarak, bu insanlık suçunun sorumlularını teşhir edip yüzleşmeye zorlamadan ne gerçek bir SOSYALİST olunur, ne DEMOKRAT olunur…
- ABD veya DİĞER ÜLKE MECLİSLERİ “BİZİM” İÇİN DEĞİL KENDİLERİ İÇİN KARAR ALIYORLAR, KENDİLERİ İÇİN YÜZLEŞİYORLAR…
HDP’nin bu konuda sistem partilerinin değirmenine su taşıdığı konulardan biri de budur.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde parlamentoların aldıkları “Ermeni soykırımını tanıma” kararlarının; Türkiye’nin iç işlerine karışmak, Ermeni-Türk ilişkilerini düzenlemek /ya da bozmak, Türkiye’yi yüzleşmeye zorlamak, tarihi konularda yargıçlık yapmak vb. gibi nedenleri olduğu sanrı ve iddiası Türk Devletine aittir.
Hayır! HDP’nin bu resmi görüşü desteklemesi son derece yanlıştır.
ABD’de 1915 sonrası göçlerle yoğunlaşmış büyük bir Ermeni toplumu yaşamaktadır. ABD devletinin de, parlamentosunun da bu yurttaşlarına karşı siyasi sorumluluğu vardır. Soykırımın tanınması ve tanımlanması en başta ABD’nin ve (diğer ülke parlamentolarının) kendi vatandaşlarına karşı sorumluluğunu yerine getirmesidir.
Bu karar açıktır ki ABD açısında çok çok gecikmiş, siyasi pazarlıklara kurban edilmiş bir karardır. Belki en başta ABD’nin bu kararı alması gerekirdi. ABD parlamentosuna eleştiri yapılacaksa, şimdiye kadarki bu gecikme, siyasi şantaj ve pazarlıklara heba etmiş olmasına karşı yapılır. Nihayet kabul etmiş olmasına değil…
HDP gibi bir parti, ABD veya diğer ülke parlamentolarının kendi ülkesinin vatandaşı olan Ermeniler lehine kararlar almasından neden rahatsız olsun? Bunu hiç düşündünüz mü?
Bir zamanlar Osmanlı “tebaası” sayılan bir halkın sürgün edilip kıyıldıktan sonra da, sığındıkları ülkelerde ölülerine resmi matem tutamamaları, resmi tarih kitaplarına olduğu gibi girememeleri, HDP’nin savunacağı bir şey midir? Bunu hiç düşündünüz mü?
Tam sömürgeci emperyal bir mantıkla dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin siyasi bir hak kazanmasından rahatsız olmak gibi, Ermenilerin siyasi bir taleplerinin kabul edilmesine karşı hop oturup hop kalkılmasının adı nedir? Diğerleri tamam da HDP bundan niye rahatsız olur?
Türkiye devlet veya toplum olarak bu İNSANLIK SUÇU ile yüzleşir veya yüzleşmez, ama diyelim Kanada, Rusya, Fransa Almanya ve ABD parlamentoları kendi toplumlarının temsilcileri olarak aldıkları kararla en başta kendileri YÜZLEŞMİŞ olmaktadırlar. Örneğin Almanya, 1915 Soykırımını tanıdığı gibi o süreçteki ittifakı üzerinden kısmen de kendi sorumluluğunu da tanımlamıştır.
Bu siyasi kurumların kendi kendileriyle yüzleşmeleri HDP için neden kötüdür?
ADINI SÖYLEMEDEN, GERÇEKLERLE YÜZLEŞEMEZSİNİZ
Üzerinden yüzyılı geçmiş almasına; dünyanın saygın akademileri, üniversite ve tarihçileri tarafından da, binlerce belge döküman, araştırma verisi ile SOYKIRIM olarak belirlenmiş olmasına rağmen; SİYASAL-TOPLUMSAL BİR SUÇUN tanımını yapıp, tedavisini (çözümünü) göstermek yerine, top çevirmek “efendim yaşanan acıların bu ülkede özgürce araştırılmasını, tartışılmasını” istiyoruz demek, her şeyin muğlak/belirsiz olduğunu söylemekten, TÜRk RESMİ TEZİNİ desteklemekten başka ne anlama gelir?
HDP, halen 1915 öncesi ve sonrası sürecin bir tahlilini yapıp soykırım olup olmadığına karar vermemişse, hangi araştırmalarla karar verecek? Akademi mi kuracak, soykırım araştırma heyeti mi kuracak, ne yapacak? Yapması gereken mevcut veriler üzerinden kendi tavrını belirlemek, siyasi çözümünü söylemektir.
Böyle dolambaçlı ve hiç de gerekli olmayan EZOP diliyle YÜZLEŞMEYİ değil İNKARDA ISRARI teşvik ederiz…
Başka önemli bir nokta da temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş, soykırım gibi konuların hiç bir ülkenin İÇ İŞİ olamayacağıdır. Bu, bütün insanlığı ilgilendirir. Her demokratik platformda bu ihlallerin kınaması tavır alınması bir gerekliliktir. “Biz kestik,biz kesildik, kendi aramızda konuşur hallederiz, siz karışmayın!” anlayışı evrensel demokrasi ve insan hakları mücadelesi yapma iddiasındaki bir partiye yakışacak bir şey midir?
Bir yandan karşı karşıya kaldığımız insanlık suçlarına karşı tüm dünya demokratik kamuoyunu tavır almaya, mazlumları desteklemeye çağıracağız, bir yandan siz karışmayın bu bizim işimiz diyeceğiz? Bu bir çifte standarttır.
Dünya demokratik kamuoyu derken, ülkelerin seçilmiş parlamentoları bu toplumlarda demokrasiyi temsil eden kurumlar değiller mi? Eğer öyle ise HDP neden Parlamentodadır?
HDP’nin bu konuda ne kadar geri bir tavır sergilemekte olduğunu belirtmek için şöyle bir karşılaştırma yapayım.
ABD parlamentosu örneğin, Kürtlerin bir ulus, bir halk olduğunu, ulusal-kültürel hak ve özgürlükleri bulunduğuna dair bir karar alsa; TBMM’de grubu bulunan partiler bunu hemen kınayan ortak bir karar alacaklardı; iç işlerine müdahale, terörizmi özendirme ödüllendirme vb. falan diye yine kınayacaklardı.
HDP buna ne derdi? “Efendim bu Türkiye’nin iç işidir, dünya parlamentoları böyle kararlar alarak buradaki iç barışımıza hizmet etmiyorlar, sorunu biz burada kendi aramızda çözelim, doğrusu budur. Örneğin Türkiye’de KÜRT diye ayrı bir halk, bir ulus var mı özgürce araştırılsın, tartışılsın. Biz buna destek sunmaya hazırız…”
Herhalde hiçbir HDP’linin şu anda aklından geçmez böyle bir şey?
Öyle ise 1915 soykırımının, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin farkı nedir? Bu konunun siyaseten bir uzlaşmaya feda edilebilir olduğu mu düşünülüyor?
- Ağrı Kesiciler ve Uyuşturular - 12 Mart 2023
- Yardım Ekipleri Ayrılırken - 14 Şubat 2023
- Ukrayna işgali, Tarihin Aynası - 26 Şubat 2022